Devlet Bahçeli, Başbuğ’un dağılan harmanını toparlamalıdır!

MHP, Başbuğ’un harmanını toparlayabilirse, Başbuğ’un büyük ve güçlü Türkiye hayali gerçek olur.

Devlet Bahçeli, Başbuğ’un dağılan harmanını toparlamalıdır!




YUSUF İNAN YAZDI...

Devlet Bahçeli, Başbuğ’un dağılan harmanını toparlamalıdır!

Devlet Bahçeli’nin yıllar sonra Mümtaz’er Türköne’ye sahip çıkan açıklaması nedeniyle bir sırrımı kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.

Merhum Başbuğ bizim ailemizden biri gibiydi. 14 yaşında bir çocukken, Başbuğ'u Mevki Hastanesi’nde  birçok kez ziyaret etmiştim. Vefatından sonra MHP'nin 8. Olağan Kongresi 19 Kasım 2006'da yapılacaktı. Başbuğ’un yakın arkaşı Muzaffer Özdağ’ın oğlu Ümit Özdağ, Devlet Bahçeli'ye karşı genel başkanlığa aday olduğunu açıklamıştı. Ben de Ümit Özdağ’a destek veriyordum. Ümit Özdağ bizim tüm haber sitelerimize köşe yazısı gönderiyordu.

Köşe yazıları, Avrasya Forum, Liderler.Net, Bozkurtlar.Gen.tr, Liderler.Net, YerelGundem.com ve SehitlerOlmez.com gibi büyük reyting alan sitelerde yayınlanıyordu.

Kongreye bir kaç gün kala rüyamda Başbuğ Türkeş’i gördüm. Dediler ki, Başbuğ acil seni istiyor.  Gittim. Başbuğ  yemyeşil  uçsuz bucaksız ormanlık bir alanda,  (golf oynanan alanlar gibi) ahşap bir villada yaşıyormuş. Etrafta çam ağaçları var. Yerler tertemiz çim. Etrafta kimse yok.  Ama  ormanlık arazinin her tarafında genç delikanlılar varmış. Başbuğ’u  onlar koruyormuş. Ben varlıklarını hissediyorum ama göremiyorum. Villanın kapısından girince, Başbuğ’u Mevki Hastanesi’ndeki odasında yatakta oturur halde gördüm. 

Hiddetle bana seslendi ve Ümit Özdağ’ı kastederek “Git o adama söyle harmanımı dağıtmasın” dedi. 

Ben de "tamam Başbuğum hemen söylerim" dedim ve odanın sürgülü cam kapısından çıkıp gittim.

Ter içinde uyandım. Allah Allah Başbuğ yıllar sonra rüyama girdi, ne demek istiyor ki diye düşünerek geri yattım. 

Başbuğ, yine rüyama girdi ve hiddetle "daha söylemedin mi" diye bana kızdı. 

Yine kan ter içinde uyandım. Dua okudum ve geri yattım. 

Üçüncü kez rüyama girdi. Bu sefer çok daha hiddetliydi. 

"Derhal git o adama söyle harmanımı dağıtmasın" dedi.

Ben yine kan, ter içinde uyandım, abdest alıp sabah namazını kıldım.

Gördüğüm rüyayı bizim sitelerde yayınladım.

Ümit Özdağ rüyayı sitede okuyunca şok oldu. O güne kadar destek vermiş, köşe yazılarının tamamını  tüm haber sitelerimizde yayınlamıştık.  Genel Başkanlık Adaylığı’na da destek veriyorduk. Ümit Özdağ rüyanın yayınlanmasını bir tür hile olarak yorumladı. Devlet Bahçeli baskı yaptı veya bir şey vaat etti bizi kendi tarafına  çekti diye düşündü ve küstü.

Ben Ümit Özdağ’a Bağbuğ’un arkadaşının oğlu olduğu için kıymet veriyordum. O nedenle yazılarını sitelerimizde yayınlatmak istediğinde kabul etmiştim.

Bunu neden yazdım?

Başbuğ o rüyada “o adama söyle harmanımı dağıtmasın” demişti. Bugün Sayın Bahçeli  Ülkücü Şehit Mustafa Türköne’nin şehadetinin  41. yıldönümü vesilesiyle  yayınladığı  mesaj üzerine yazdım.

"Bugün Ülkücü şehidimiz Mustafa Türköne'nin şehadetinin 41.yıldönümüdür. 23 Haziran 1979'da 21 yaşındayken şehit düşmüştü. Ağabeyi Mümtaz'er Türköne ise cezaevindedir. Mümtaz'er Türköne'yi öğrencilik yıllarından itibaren tanırım. Aleyhe de pek çok yazısı ve beyanatı olmuştur.

"Ülkücü şehidimizin ağabeyi olan ve geçmişte davamıza emek vermiş Mümtaz'er Türköne'nin gerçekten suçlu olup olmadığına karar verecek yegâne merci Türk adaletidir. Adil ve hakkaniyetli yargılamayla Mümtaz'er Türköne'nin üzerine atılı isnatların netleşmesi de mümkün olacaktır.

"Dileğim bir haksızlık varsa bunun acilen düzeltilmesidir. Osman Kavala'nın, Altan kardeşlerin, Nazlı Ilıcak'ın ve daha pek çok sorunlu kişinin masum gösterilmeye çalışıldığı bir yerde şehit ağabeyi Mümtaz'er Türköne'nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir.

"Bu vesileyle bütün Ülkücü şehitlerimizi, 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden şehit düşmüş vatan evlatlarımızı, terörle mücadele halindeyken şehit olan kardeşlerimizi rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.

Ahde vefa imandandır diyorum. Ve adaletin tecellisini ümit ediyorum."

Sayın Bahçeli’nin bu açıklaması çok kıymetlidir. Bu girişim Başbuğ’un harmanını toparlama girişimidir. Bir diğer husus da yargılamaların adaletli ve hakkaniyete uygun olmadığının ilanıdır.

Cezaevindeki Demirtaş ve Kavala için tüm dünya seferber olurken, Ülkücüler için kimse kılını bile kıpırdatmıyordu. Geç de olsa Devlet Bahçeli harekete geçti ve Alaattin Çakıcı’dan sonra  Ülkücü Şehit Mustafa Türköne’nin ağabeyi Mümtaz’er Türköne’yi de hatırladı.

Başbuğ  mahkeme salonunda savunmasını yaparken bir cümle kuruyor; “Benim burada yalnız başıma olmamı, tarih ve gelecek nesiller mutlaka değerlendirecektir” diyordu.

Dün Başbuğ ne kadar yalnız ise, bugün Ülkücüler de o kadar yalnız.

Cezaevleri Ülkücülerle dolu.

Haksız ve hukuksuz 11 ay cezaevinde kaldım. Gördüm ki, cezaevlerine şu veya bu nedenle  atılanların büyük çoğunluğu Ülkücü

Devlet Bey, Başbuğ’un harmanını toparlamalı, cezaevlerinde unutulmuş Ülkücülerin haklarını aramalıdır.

Başbuğ’un çocukları MHP’de siyaset yapmalıdır.  Küskünlükler, kırgınlıklar geride bırakılmalı, ülkeye sahip çıkılmalıdır.

MHP, Başbuğ’un harmanını toparlayabilirse, Başbuğ’un büyük ve güçlü Türkiye hayali gerçek olur.

Türk Milleti huzura ve refaha kavuşur. 

Ey Türk titre ve kendine dön.

Ey MHP ve Ey Ülkücüler titreyin ve kendinize dönün.

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

E-Mail: [email protected]