Devlet sonunda o çocuğun çığlığını duydu

Erdoğan'ın ifadesiyle, “Sokağa çıkamaz hale getirilmesi” gerekenler

Devlet sonunda o çocuğun çığlığını duydu




Müyesser Yıldız yazdı

Devlet sonunda o çocuğun çığlığını duydu

Elazığ depreminden sonra üstelik de adının önünde “Prof” unvanı olan birisinin, afetleri çocuk evliliklerinin yasaklanmasına bağladığını gördük.  

Erdoğan'ın ifadesiyle, “Sokağa çıkamaz hale getirilmesi” gerekenlerin en başında yer almalıydı. Ancak vazgeçtik bundan, çalıştığı üniversite “Hakkında inceleme başlatıldığını” duyurdu, o kadar!.. Ya savcılar; galiba kimsenin kılı bile kıpırdamadı.

“Böylesi bir zihniyetin 'Prof' düzeyinde hüküm sürdüğü bir ortamda çocuklarımızı nasıl koruyacağız” diye düşünürken, yargıdan anlamlı ve önemli bir karar geldi. 

14 Ocak'ta, küçük yaştan itibarın babasının cinsel istismarına maruz kaldığı iddia edilen bir kız çocuğunun dosyasından (İLGİLİ HABER İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN) söz ettik. 

30 YIL HAPİSTEN BERAATE     

Bu dosya neydi, özetleyelim: 

Adalet Bakanlığı'nın dikkatle izlediği, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın da taraf olduğu yaklaşık 6 yıllık hukuki süreç sonunda İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi geçtiğimiz Temmuz'da oybirliğiyle babayı “Zincirleme cinsel istismar” suçundan 50 yıl hapis cezasına çarptırır. Daha sonra ceza 30 yıla indirilir ve baba tutuklanır.  

Ancak 4 ay geçmeden İstanbul İstinaf, jet hızıyla dosyayı görüşüp, hem yargılamayı durdurur, hem babanın beraatıyla birlikte tahliyesine karar verir, hem de Yargıtay yolunu kapatır. 

İstinafın bu kararının gerekçesi, dava açıldıktan çok sonra 2017'de KHK ile yapılan, “Daha önce takipsizlikle kapatılan dosyalarla ilgili dava açılabilmesi için sulh ceza hakimliğinden onay alınması gerekir” şeklindeki değişikliğe uyulmadığıdır.  

Çocuğun yakınları ise babanın avukatının, Deniz Feneri Derneği'nin Başkanı olmasına dikkat çeker. 

İstinaf'ın kararından sonra hem anne, hem Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sulh Ceza Hakimliğine başvurarak, yargılama izni verilmesini ister. 

Bu arada Erdoğan'a 2 sayfalık mektup yazan anne, “Çocuğumun feryatlarını duyun. Yargılamanın doğru ve hakkaniyetli bir şekilde yapılmasını sağlayın” der.  

Çünkü Sulh Ceza Hakimliği yargılama izni vermezse, dava düşecek, kız çocuğu yaşadıklarıyla başbaşa kalacak, dahası baba belki de mahkemeye başvurup, kızıyla yeniden görüşme hakkını elde edecektir!..

KARAR: DAVAYA DEVAM

Bundan sonra şunlar yaşanır:  

Dosya, önce İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine, oradan 5. Sulh Ceza Hakimliği'ne gider. Ancak Hakimlik, karar vermek yerine Cumhuriyet Başsavcılığı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Bürosuna yazı yazıp, “Dosyadaki hangi kanıtların yeni olduğunun bildirilmesini” ister. 

Savcılık bu yazıyı, kanıtlarını sıralayarak sanığı oybirliğiyle 30 yıl hapis cezasına çarptırmış olan İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iletir. 

Mahkeme de kanıtlarıyla birlikte dosyayı Savcılık ve 5. Sulh Ceza Hakimliği'ne gönderir. 

Son durum mu? 

Sulh Ceza Hakimliği, 4 gün önce 28 Ocak'ta, “Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı” kaldırdı, yani yeniden yargılama izni çıktı.  

Bu gelişmeden hemen 1 gün sonra da İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, oy birliğiyle “Davanın kaldığı yerden devamına” karar verdi. 

Mahkeme, sanık hakkında konulmuş olan yurtdışı yasağının devamıyla birlikte duruşmanın 28 Şubat'ta yapılmasını kararlaştırdı. 

Dileriz ki; Başta çocuklar olmak üzere tüm mağdurların çığlığı duyulsun... Hakkaniyetli yargılama yapılsın... 

Müyesser Yıldız

Odatv.com