Devlette kimler etkin olmalı? Menzil mi, Kemalistler mi, Solcular mı?
Devlette CHP – Solcular etkin olsa ne değişecek ki?
YUSUF İNAN YAZDI...
Devlette kimler etkin olmalı? Menzil mi, Kemalistler mi, Solcular mı?
Türkiye ilginç konuları tartışıyor. Emniyet’te Menzil Tarikatı mensubu görevli personel var mı yok mu? Bunu tartışıyor. İçişleri Bakanı Soylu, yemin billah ederek "yok" diyor. İspatlanırsa istifa edecekmiş.
Ben çok açık ve net biliyorum ki, Emniyet’te Menzil Tarikatı mensubu görevliler var. Etkinler mi, etkinler.
Menzil Tartikatı mensupları değil de Kemalistler olsa ne değişecek?
Atatürkçüler, Türkan Saylancılar, CHP’liler, Perinçekçiler vs…
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde tek bir görüş, tek bir düşüncenin varlığı insanlığın doğasına aykırı. Bu konuyu tartışanlar çoğulcu demokrasiye, düşünce hürriyetine inandıklarını söylüyorlar.
Neden Menzil Tartikatı mensuplarının Emniyet’te görev yapmasına karşı çıkıyorlar?
Esas karşı çıkılması ve eleştirilmesi gereken, Menzil Tarikatı değil, çalışanların yasalara uygun görev yapıp yapmamaları. Yasa dışına çıkanlar varsa, devlet bunu engellemelidir. Kimse devletten güçlü değil, olamazda, olmamalı da.
Tarikatlar, Cemaatler biat kültürü etkisinde yetişen insanlardan oluştuğu için, kişisel gelişimini tamamlayamıyor. Bu durum Türkiye’de doğup büyüyen herkes için geçerli.
Çünkü hepimiz benzer kültürün etkisinde büyüdük.
Yurtdışına giden Türk akademisyenler gittikleri ülkeleri kendilerine benzetmeye çalışıyor.
Biz Türkler, kültür olarak yayılmayıcıyız.
Sorunumuz; gücü ele geçirdiğimiz anda aldığımız kültürü, ölümü, sırat köprüsünü ve kul hakkını unutmak...
Menzil Tarikatı mensubu değilim. Bazı yakın arkadaşlarım var. Menzil Tarikatı'nı tanıyorum. Bana göre Menzil Tarikatı, Türkiye’nin çöp olarak gördüğü uyuşturucu müptelalarını, kötü alışkanlıkları olan insanları topluma kazandıran güzel bir organizasyon.
Böyle güzel bir organizasyon ve kültür içinde yetişen bir devlet görevlisi, kul hakkını unutuyorsa, görevi gereği devlet gücünü kullanarak haksızlık yapıyorsa, bunu devletin diğer organları denetlemeli ve engel olmalıdır.
Devlet, hiçbir vatandaşına adaletsizlik, haksızlık, zulüm yapılmasına izin vermemelidir.
Bir devlet görevlisi görev sınır ve sorumluluklarının dışına çıkıyorsa, vebal devlettedir.
Menzil Tarikatı mensupları Kur’an-ı, Allah’ı, Hz. Peygamberin sünnetlerini en iyi bilmesi gereken insanlar. Onlar da haksızlık yapıyorsa ki, ben buna da şahit oldum.
Denetleme görevini, devletin kendisi yapmalıdır.
İşte Fethullah Gülen Cemaati’nin durumu. Hizmet Hareketi’nden terör örgütü çıkarılması sadece bizim ülkemizde olur.
Bu yazıdan birilerini savunduğum veya yerdiğim, haksızlık yaptığım anlaşılmasın. Ben Menzil Tarikatı’nı da savunmuyorum, Süleymancıları da, Nurcuları da, Adnan Oktar grubunu da, Mahmut Hoca Tarikatı'nı da savunmuyorum.
Ülkemizde yaşanan sorunları, Tarikatlar ve Cemaatler olarak genellemek yanlış.
Bir sorun varsa, eğitim sistemimizde.
Bukalemun gibi eğilen insanlar, en üst seviyede dini eğitim de alsalar, bir noktadan sonra hariciliğe sapıyorlar.
Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan söyledi; "Yaşamazsanız, yaşadığınıza inanırsınız."
Fethullah Gülen vaazlarında "karınca basmaz efendiler'i" anlatıyordu. Böyle bir eğitimden geçen insanların, gariban ve güçsüz vatandaşları, devlet gücünü kullanarak ezmemeleri, haksızlık yapmamaları gerekirdi.
Doğru mantık bu değil mi?
Bu...
Peki yaptıkları!
Ben, şunun, bunun duyumunu, dedikodusunu, gazete haberlerini söylemiyorum.
Bu yapı, benim maillerimi, telefonlarımı illegal olarak dinledi ve takip etti. Belgeleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda mevcut.
Ekrem Dumanlı’yı ve Cemaati eleştiren (Hiç hakaret etmedim.) masum köşe yazılarım nedeniyle Ekrem Dumanlı ve Zaman Gazetesi (Feza Gazetecilik A.Ş) benim hakkımda iki adet ceza, iki adet tazminat davası açtı.
*
*
Avukatlar davaya bakamadı. Korktular. "Aman Yusuf Bey bizi bunlara bulaştırma. Başımız beladan kurtulmaz" dediler.
Ben abartıyorlar sandım.
Bank Asya’da kurucu hisselerinin entrikalarla küçük kurucuların elinden alındığını gördüm. Belgeler bana ulaşınca araştırmak istedim.
Bank Asya Genel Müdür Yardımcısı Y.... ve Bank Asya avukatlarının yapmadığı tehdit kalmadı. Arkasından İzmir Adliyesi’nden dava yağmaya başladı. (Bunların da belgeleri UYAP sisteminde mevcut. Soruşturmalar, davalar, haksız ve hukuksuz verilen cezalar hepsi UYAP'ta. O evraklara imza atanların kimlikleri de gizli değil.)
Adalet Bakanlığı bir müfettiş görevlendirerek, devlet gücünü kullanarak vatandaşa zulm edenleri, haksızlık yapanları tespit ederek, mağduriyetleri giderebilir. Aksi durumda VEBAL, Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül'ün üzerindedir...
Şimdi buraya dikkat ediniz.
CHP ile Cemaat – işbirliği yaparak (FETÖ) beni İzmir Adliyesi müdavimi yaptılar. Dışarıdan baktığınızda, iki zıt fikir ve grup. Baskı yapma konusunda nasıl birleştiler?
CHP ve Cemaat (FETÖ) baskıları nedeniyle bir ömür emek verdiğim gazetemi kapatmak zorunda kaldım.
Devlette CHP – Solcular etkin olsa ne değişecek ki?
CHP’nin İzmir iktidarında gazetecilik yaptım. Çile çektim. Bir tarafta karınca basmaz efendilerin zehirli kılıçları, diğer tarafta bugün hak, hukuk, adalet söylemleriyle “Adalet Yürüyüşü” yapan CHP'nin kural tanımaz güçlü yöneticileri İzmir'i bana zindan ettiler.
Yerel Gündem gazetesini yaşatmadılar. Gazetemin hakkı olan reklamları (BİK) vermedikleri gibi, adli ve mali mobbinglerle yıldırmaya çalıştılar.
Ben CHP’ye ne yaptım?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın villasıyla siyaset yaparken, kendisinin de bir villa yaptırdığı haberini yazdım.
CHP İzmir İl Başkanı (İsmini açık yazmıyorum. Kılıçdaroğlu biliyor.) hakkında Karşıyaka Adliyesi’ne yapılan suç duyurusunu haber yaptım.
İzmir’de gazetecilik yapıyorum. İzmir’de de CHP iktidar. Doğal olarak CHP’li Belediyelerin yanlışlarını eleştirdim.
Doğru bir çizgide gazetecilik yapmak için çabaladım. Ak Parti’yi de eleştirdim. İl yönetiminin yanlışlarını, sorumsuzluklarını, İzmir Milletvekillerinin halktan kopukluğunu, halka tepeden bakışlarını, onları da yazdım.
Uzun sözün kısası, devlette CHP – Sol etkin olunca da onlar eziyor, onlar haksızlık yapıyor.
Cemaatler, Tarikatlar etkin olunca, onlar da aynı haksızlıkları ve hukuksuzlukları yapıyor.
Mağduriyetler oluşmaması için, devletin çalışanını, personelini denetlemesi gerekiyor.
Bu ülke, fikirler ve kültürler mozayiği. Birlikte yaşayacağız, öldüğümüzde yine aynı mozayik mezarlıkta birlikte yatacağız.
Bir düşünce yapısının önüne engel koyarsanız, o düşünce yapısı güçlenir.
Yasaların çizdiği çerçevenin dışına çıkmasına izin vermezseniz, herkes mutlu ve huzurlu olur.
Bu ülkede 28 Şubat süreçleri olmasaydı, Cemaatler ve Tarikatlar bu kadar büyüyemezdi.
Büyütenler, 28 Şubat’a destek verenler, şimdi şikayet edenler.
Ne yapılmalı?
Tüm düşünce gurupları el ele vererek yasalar çerçevesinde kırılan, dökülen, mağdur eden, mağdur edilenleri buluşturup helalleştirmelidir.
Almanya’da, Hollanda’da, Ukrayna’da, Amerika’da bizim kültürümüzle hiç benzerliği olmayan ülkelerde sorunsuz yaşıyorsak, kendi kültürümüzle de barış ve hoşgörü içerisinde herkesin hak ve hukukuna saygı göstererek birlikte yaşayabiliriz.
Ülkemiz güçlü ise biz de güçlüyüz. Ülkemiz zayıfsa, biz de zayıfız. Ülkenin itibarı, vatandaşının itibarı ile doğru orantılıdır.
Türk Milleti aidiyet duygusunu tamamen kaybetmeden, yaraları sarmak zorundayız.
Barajı sıfırlayarak, TBMM’de her düşüncenin temsil edilmesine imkan vererek, devlet içinde her görüş ve düşünceden insanın yer almasını sağlayarak, dengeyi, otokontrolü sağlayabiliriz.
Aksi durum İbrahim Karagül’ün de söylediği gibi, ya NATO’ya, ya da Rusya ve Çin’e yem oluruz.
Karar Yüce Türk Milleti'nin...
YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ
Twitter: @Yusufinan2023
İnstagram: yusufinan2023
İnstagram: fondinan2016
E-Mail: [email protected]