Die Welt: "Avrupa gerilimi yatıştırmak için harekete geçmeli"

Körfezde gerilimin tırmanma ihtimali en çok, bir ihracat ülkesi olan Almanya’yı vuruyor.

Die Welt: "Avrupa gerilimi yatıştırmak için harekete geçmeli"


Almanya’nın Hürmüz Boğazı’nda uluslararası bir misyona katılmama kararı ve Berlin ile Varşova arasındaki ilişkiler Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

    

ABD Başkanı Donald Trump Hürmüz Boğazı'ndaki ticaret gemilerinin güvenliğini sağlamak için oluşturulacak askeri misyona Almanya'dan katkı talep etmişti. Ancak bu talep Dışişleri Bakanı Heiko Maas tarafından reddedildi. Alman basınında sıklıkla tartışılan konulardan biri bu. Die Weltgazetesinde yer alan yorumda Avrupa'nın Basra Körfezi'nde bir inisiyatif geliştirmesi gerektiği vurgulanıyor:

"Körfezde gerilimin tırmanma ihtimali en çok, bir ihracat ülkesi olan Almanya’yı vuruyor. Ve elbette atılacak bir mermiyle bir çatışmanın doğma riski de bulunuyor. Zaten bunun için de bölgede yeterince silah var. Bu tehdit ancak gerçekten gerilimin yatışmasından çıkarı olan ve her iki tarafla da iyi ilişkilere sahip olan aktörlerin, yani Avrupalıların harekete geçmesi halinde oluşmaz, tersine yok olur. Avrupa, Körfez'de gerçek bir oyuncu olacaksa bu ancak daha büyük bir inandırıcılıkla ortaya çıkıp Amerikan siyasetinden istemlerde bulunmasıyla mümkün hale gelecektir. Donald Trump'tan daha iyisini yapabilmemiz için önce bir şeyler yapıyor olmamız gerek. Hiçbir şey yapmamanın barış getirmeyeceği kesin."

Frankfurter Rundschau konuyla ilgili yorumunda bölgeye savaş gemisi göndermenin ilkesel olarak mümkün olup olmadığını sorguluyor:

"Konu dönüp dolaşıp hep iki seçenek arasında tartışılıyor: Trump'la mı Trump'sız mı. Ama asıl soru: Kriz bölgesine savaş gemileri göndermek genel olarak uygun mu? Ticaret yollarının, bunlar nerede olursa olsun, güvenliğini sağlamak Alman ordusunun mu işi? Eski Cumhurbaşkanı Horst Köhler daha birkaç yıl önce tam da buna olumlu yanıt verdiği ve bunun sonucunda şimşekleri üzerine çektiği için istifa etmek zorunda kalmadı mı? Askeri operasyonlar çatışmalara barışçıl çözümü bayrağına bir ilke olarak yazmış bir ülkenin temel değer ve esaslarıyla ne ölçüde bağdaşıyor? Bu soruları, her ne kadar bunlar ilkesel olarak bu tarz bir misyonu reddetmeyi beraberinde getirmese de, inandırıcı bir yanıt vermek için sormak gerekiyor."

Aachener Zeitung ise aynı konuyla ilgili şu yorumu yapıyor:

"Mali olarak yeterince desteklenmeyen Alman ordusu Körfez'de bir operasyon yapabilecek durumda mı? Uygun biçimde silahlandırılmış ve harekete hazır bir gemisi var mı? En kötü ihtimalle bu bir strateji olabilir. Alman ordusunu mali, teçhizat ve personel olarak öyle (kötü) donatırsınız ki, Washington'dan gelen bu tip sorulara cevap vermeye bile gerek kalmaz, çünkü vereceğiniz bir 'evet' cevabının karşılığı yoktur. Bu, Berlin’de bazı siyasetçileri herhalde sevindirir, zira böylece zor karar almak zorunda kalmazlar. Hatta belki Almanya'ya artık sorulmasına bile gerek kalmayan bir noktaya gelebiliriz. Bunu çabalamaya değer görenler, Almanya’nın dış politikada sergilediği istikrardan doğan güvenilirliğini riske atıyor."

Lüneburg'da yayımlanan Landeszeitung Alman Dışişleri Bakanı'nın Polonya ziyaretini şu şekilde değerlendiriyor:

"Dışişleri Bakanı Heiko Maas Varşova'da doğru sözler kullandı. (Almanya eski cumhurbaşkanı) Roman Herzog'un daha 1994 yılında 1944 Varşova Ayaklanması'nı 1943 Varşova Gettosu Ayaklanması'yla karıştırdığı hatırlanırsa bu bir ilerlemedir. Ancak daha iyi olması yeterince iyi olduğu anlamına gelmiyor. Berlin'in Polonya'nın tarih kavrayışına hâlâ yeterince ilgi göstermediğini Federal Meclis'in bir anmaya hazır olmamasından görmek mümkün. Polonya'nın sığınmacı politikasında Berlin nazarında sık sık tek başına hareket etmesi ve kendisini iki çok kuvvetli komşu arasında bir mağdur olarak görerek Washington'a yanaşması da buradan destek buluyor. Polonya o nedenle Avrupa Birliği ve NATO üyeliğinden, çok geç nasip olan ulusal güvenliğinden Avrupa yararına vazgeçmeyi değil kendini korumayı anlıyor."

 

©Deutsche Welle Türkçe