Dilipak: Birileri düğmeye bastı ve süreç başladı, yarın çok geç olabilir
“Bize 17-25’i durdurun dediler, ne istedilerse vermişiz, nasıl durduracağız?”
Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşesinde bazı iddiaları dile getirdi. Sosyal medya üzerinden birtakım kişi ve kuruluşlarla ilgili bilgi ve belgelerin servis edilebileceğini söyleyen Dilipak, “Birileri düğmeye bastı ve süreç başladı. Geç kalındı, bari daha fazla yanlış yapılmadan bu işin maliyeti ve riski en aza indirilmek konusunda daha dikkatli davranılsa. Yarın çok geç olabilir” dedi.
Dilipak, "Bir mülki idare amiri anlatıyor..." başlıklı yazısında geçmişte FETÖ ile yaşanan ilişkilerden bugüne gelen süreçle ilgili bazı yorumlar yaptı. Yazısında o dönemki adıyla Gülen Cemaati ile içli dışlı olduğunu söyleyen Dilipak, şunları yazdı:
Cemaat her yerde idi. Ankara’dan gelen siyasiler, üst yönetim bizimle birlikte karşılamaya katılıyorlardı. Onlarla toplantılar yapılıyordu. Vali, kaymakam, büyükelçi, konsolos, bakan, müsteşar, milletvekili, emniyetçisi, istihbaratçısı, savcısı, üniversitesi, işadamı, STK’sı, gazeteci onlardandı…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ne istedilerse verdik” sözlerini hatırlatan Dilipak, şöyle devam etti:
Zaten “bir bakalım” desek yukarıdan Ankara’dan “çabuklaştırın, oyalamayın” diye uyarı alıyorduk. Bakanı, milletvekili, müsteşarı, her seviyeden birileri anında devreye giriyordu. Sonuçta, bakınca “yarı resmi” bir kuruluş.
“Bazı ikaz ediyordu ama…”
Geçmişte işe girmek için sırtını cemaate dayamanın bir şart olduğunu belirten Akit yazarı, şu ifadeleri kullandı:
Önemli bir mevkideyseniz, siz de bunların işini hemen yapmıyorsanız, sizin gidip, başkasının gelmesi onlar için sorun değildi. Herkes dikkat ediyordu. Bazıları ikaz ediyordu, bu işlerde bir yanlışlık olduğunu söylüyordu ama, devlet içinde darbeci kanat yani şu Ergenekon’cu, BÇG’ci kanat, Balyoz’cu kanadın negatif propagandası gibi çevrelerin bir algı da söz konusu idi. 17-25 oldu, bize durdurun dediler. Neyi durduracağız. Nasıl durduracağız. Ne istedilerse vermişiz. Bu işleri yapanlar iktidar partisinin yönetiminde tanıdık, bildik kişiler. Nasıl durduracağız. “Durdurun” dedik, “eski dostlar” ne var, ne oluyor, bu bir hizmet, niye durduruyorsunuz. Ankara’da bir karışıklık var, aramıza fitne sokmak isteyen birileri var. Bu aile içi bir huzursuzluk, çözülür, siz karışmayın, devam edin” diyorlardı.
“MİT operasyonuna kadar ayıkmadık”
Ta MİT operasyonu ve MİT TIR’larına kadar ayıkmadık. Bunu dışarıdan sisteme sızanların bu projeyi engelleme çabası olarak gördük. Devlet böyle bir durum sözkonusu ise o güne kadar bunun farkına varmaması mümkün olamazdı. Burada anlaşılması güç bir durum vardı. Panik başlamıştı. Birileri geri plana çekildiler. Ankara’dan gelenlerle abiler ayrı ayrı görüşmelere başladı. Bir şeyler oluyordu ama, anlamak zordu. Bazı isimler geldi, “bunları görevden alın” diyorlardı. Kendi başlattığımız, devlet imkanlarını seferber ettiğimiz, çalışmaları devam eden, tamamlanmamış “projeleri durdurun” dediler. Nasıl durduracaksın, herkes projenin bir parçası. Görevden almalar başlayınca bir sürü ihbarlar gelmeye başladı. Meğer ne çok mağdur varmış. Görevden alıyorsun, adam yargıya başvuracak, Ankara bu defa bizden bilgi istemeye başladı. İdari inceleme yapıp kişi kuruluşlar, projeler hakkında bilgi istediler. Ankara’dan biri devam eden projeyi durdurun diyor, bir başka siyasi bürokrat arıyor “yeni proje başlatmayın, devam edenleri bitirin” diyor. Curcuna. “Üstü ihanet, ortası ticaret, altı ibadet” dedikleri bir yapı. Ticareti yapan da namaz kılıyor, ihanet eden de. Kim kimdir, bu bilgi devletin elinde olması gerek ama neden ve nasıl bu noktaya geldi, anlamak güç. Bizim sürekli beraber olduğumuz bu cemaat mensupları hep “bu aile içi bir anlaşmazlık, çözülür, siz karışmayın” diyor.
FETÖ ihbarları
AK Parti’nin teşkilatlarının daha düne kadar himmet toplanan, Pensilvanya’ya gideceklerin isim listelerinin hazırlandığını yerler olduğunu söyleyen Dilipak, FETÖ ihbarlarıyla ilgili şunları söyledi:
. FETÖ’nün kripto elemanlarından gidenler gitti, kalanlardan daha sonra yakalananlar içeri girdi, ama önemli bir kısmı hemen saf değiştirmiş gibi gözükerek parti içinde ya da bürokraside, diğer STK’lar ve muteber cemaat yapıları içinde yuvalandılar ve kendi dönemlerinde cemaatle ilişkisi olup da kenarda duranları ya da daha önce cemaatle yakın temasları olup da daha sonra ihanete uğradıklarını düşünüp kendilerinden ayrılanları FETÖ’cü olmakla suçlayarak onları ihbar etmeye başladılar. Bu şekilde hem kendilerini parti nezdinde “muteber” konuma yükseltirken, kendilerinden uzaklaşanları cezalandırırken bir yandan da sapla-samanı karıştırarak, tabanda huzursuzluk doğurmuş olmuyorlardı.
“Riski en aza indirmek konusunda dikkatli davranılsa..."
Dilipak yazısında FETÖ’nün sadece AK Parti’de değil, her partide ve cemaatte olduğunu öne sürdü.
Yazı şöyle son buldu:
Şimdi “Büyük Patron” kendine bağlı BÇG-FETÖ ya da PKK-PYD ve benzer, milliyetçi-liberal unsurları bir araya getirerek, orta kademede, bir yanı ile Gezi benzeri, bir başka yanı ile uluslararası ekonomik ve siyasi manipülasyon, ayrı bir kanaldan daha dikkatli davranacakları bir Ergenekon-Balyoz misali bu defa dışarıdan sosyal media üzerinden birtakım kişi ve kuruluşlarla ilgili bilgi ve belgeler servis edilebilir. Anlayacağınız topyekûn saldıracaklar. Türkiye’yi Kıbrıs’ta ve Suriye’de köşeye sıkıştırıp, askeri cenahta yakınmalara sebeb olabilirler..
Birileri düğmeye bastı ve süreç başladı. Geç kalındı, bari daha fazla yanlış yapılmadan bu işin maliyeti ve riski en aza indirilmek konusunda daha dikkatli davranılsa. Yarın çok geç olabilir. Selâm ve dua ile.
Akit