Dışişleri heyeti Mısır’da... Ankara-Kahire masasında beş madde
DOĞU AKDENİZ'DE NASIL BİR PAYLAŞIM
Dışişleri heyeti Mısır’da... Ankara-Kahire masasında beş madde
Doğu Akdeniz’in iki yakasında bulunan Türkiye ve Mısır arasında normalleşme yolunda ilk adımlar atılmaya başlandı. Ankara-Kahire masasında beş madde...
Doğu Akdeniz’in iki yakasında bulunan Türkiye ve Mısır arasında normalleşme yolunda ilk adımlar atılmaya başlandı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Mayıs’ın ilk haftasında Türkiye'den resmi bir heyetin Kahire’yi ziyaret edeceği ve temaslarda bulunacağını açıklamıştı. Ve bugün, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki bir heyetin Mısır'ın başkenti Kahire'ye gittiği aktarıldı.
Mısır tarafında ise Dışişleri Bakanı Semih Şükrü, süreç içerisinde yaptığı açıklamalarla Türkiye’yle ilişkileri düzeltmeye hazır olduklarının işaretlerini vermişti.
8 yıllık gerginlik ardından iki ülke arasında zorlu bir müzakere sürecinin yaşanacağı aşikar.
Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların paylaşımı, İhvan’ın geleceği, Libya, Filistin ve Afrika’daki saflaşma Ankara ve Kahire görüşmelerinde ele alınması muhtemel temel konu başlıkları.
DOĞU AKDENİZ'DE NASIL BİR PAYLAŞIM
Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge sınırları ve bununla bağlantılı olarak bölgede yer alan doğal kaynakların paylaşımı Türkiye ve Mısır arasında ele alınacak konuların başında geliyor.
Türkiye’den giden resmi ve gayri resmi heyetlerin Mısır tarafına defalarca, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’yle yapılan anlaşmaların Mısır’ın aleyhine hükümler içerdiğine dair mesajlar ilettiği biliniyor.
Gaz arama çalışmalarıyla ilgili olarak düzenlenen son ihalede, Mısır’ın Türkiye’nin tezlerine uygun adımlar atması ise Ankara’dan verilen mesajların Kahire’de karşılık bulduğunu gösterdi.
Zaten iki ülke arasında normalleşme süreci de bu adımlardan sonra başladı.
Mısır’da özellikle Dışişleri Bakanlığı’nda Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’yle anlaşma yönünde bir irade olduğu basına yansıdı, fakat diğer yandan Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la yapılan anlaşmalar üzerinden Avrupa Birliği’ne verilen taahhütler, Mısır’ın hareket alanını daraltıyor.
Aynı şekilde, Körfez ülkelerinden de Kahire’nin Ankara’yla normalleşmesi konusunda itirazlar geliyor. Mısır ve Körfez ülkeleri arasındaki finansal ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda, bu itirazların yabana atılmaması gerekiyor.
Ankara’yla ilişkileri gergin olan İsrail’in de Türkiye-Mısır yakınlaşmasından rahatsız olması muhtemel.
Yukarıda saydığımız güç odaklarının tamamının Ankara-Kahire yakınlaşmasını bozacak kışkırtmalara girişmesi olasılığı bulunuyor.
Bu noktada, Ankara ve Kahire’nin direkt temas yolunu seçmesi önemli bir kazanım. Fakat 8 yıldan bu yana süren gerginlik sonrası karşılıklı güven kaybının olduğu da ortada.
Bu engelleri ve kışkırtmaları aşmanın yolu, iki ülke arasındaki ilişkileri sadece Doğu Akdeniz’esıkıştırmadan, diğer konu başlıklarını da kapsayan daha genel ve uzun vadeli bir perspektifle ele almaktan geçiyor.
Diğer konu başlıkları deyince akla ilk gelen sorun İhvan’ın geleceği…
TÜRKİYE VE MISIR ARASINDA İHVAN…
2013 yılında Türkiye ve Mısır ilişkilerini koparan mesele Ankara’nın devrik Müslüman Kardeşler örgütüne verdiği destek idi.
Süreç içerisinde Türkiye’de hükümet, İhvan üyelerini barındırmanın yanı sıra örgüte ait yayın organlarına faaliyet imkanı sundu.
Türk hükümetinin İhvan’a verdiği desteği içişlerine müdahale olarak kabul edilen Mısır tarafının cevabı ise Ankara’yla ikili ilişkileri asgariye indirmek ve bölgesel saflaşmalarda Ankara karşıtı cephede yer almak oldu.
Doğu Akdeniz üzerinden verilen karşılıklı olumlu mesajlar sonrası İhvan meselesinin nasıl çözüleceği konusu Ankara-Kahire masasında konu başlıklarından biri olarak duruyor.
Ankara’daki kaynaklar, Türkiye’nin İhvan’a verdiği desteği sınırlandıracağını ve örgüte ait Türkiye’den yayın yapan medya organlarının Mısır içişlerine yönelik faaliyetlerini sonlandırılması yönünde telkinler yapıldığını belirtiyorlar.
Mısır yönetiminden Ankara’ya yönelik verilen olumlu sinyaller, Ankara'nın İhvan konusunda adımlar attığının göstergesi niteliğinde.
AKP iktidarının, 2016’ya değin dış politikasını İhvan merkezli örgütler üzerinden şekillendirmesi, Ankara'nın İhvan’dan kesin adımlarla dönüş yapmasını zorlaştırıyor.
Diğer yandan İhvan’ın bölgede eski kuvvetine sahip olmadığı, özellikle Mısır’da yediği büyük darbeler sonrası yer altına çekildiği, yönetiminde bölünmeler yaşayan bir örgüt haline geldiği biliniyor.
Zayıflayan İhvan, Mısır açısından ikincil bir mesele, fakat bu durum, Sisi yönetiminin Türkiye’yle görüşmelerde İhvan’ı masaya koymayacağı anlamına gelmiyor.
Geçtiğimiz haftalarda 1400 Mısırlı siyasi tutuklu içerisinde 130 İhvan üyesinin Mısır yönetimi tarafından serbest bırakılması Türkiye'deki kimi medya organları tarafından Mısır’ın İhvan açılımı olarak değerlendirilirse de ülkeyi yakından takip edenler Mısır yönetiminin Ramazan ayında buna benzer jestler yaptığını kaydediyorlar.
Özetle, Mısır yönetiminden İhvan konusunda bir esneme beklemek hata olacaktır.
Ankara açısından doğru tutum, Mısır İhvan’ına verdiği desteği kesmek ve bu örgütle ilişkilerini en azından nötr hale getirmek olacaktır.
LİBYA'DA NASIL BİR ANLAŞMA
Ankara ve Kahire masasında yer alacak konulardan bir diğeri ise Libya’nın geleceği olacak.
Libya, Türkiye açısından Doğu Akdeniz’le bağlantılı olarak hayati önemde, Libya’yla uzun bir kara sınırına sahip Mısır ise bu ülkedeki gelişmeleri milli güvenlik meselesi olarak görüyor.
Ankara’nın denizden, Kahire’nin karadan sınırı nedeniyle ilgi gösterdiği Libya konusunda iki ülke bugüne kadar farklı cephelerde yer aldı.
Türkiye’nin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin, Mısır destekli Halife Hafter kuvvetlerine karşı zaferi sonrası Libya’da dengeler değişmiş, siyasi tablo yeniden şekillenmiştir.
Türkiye ve Mısır’ın yanı sıra ABD, Rusya, Fransa, İngiltere ve İtalya’nın da dahil olduğu Libya meselesi, geçici hükümetin başına bütün taraflarla eşit mesafedeki Abdülhamit Dibeybe’nin seçilmesiyle bekleme sürecine girdi.
Önümüzde, siyasi çözüme öncelik verilecek bir süreç var fakat sonuç alınmazsa sahada çatışmaların yeniden başlaması kaçınılmaz.
Türkiye ve Mısır, Libya konusunu bugüne değin istihbarat örgütleri arasındaki görüşmelerde ele aldı. Önümüzdeki dönemde diplomatlarında dahil olacağı bir süreçle, iki ülkenin Libya konusunda siyasi, ortak bir çözüm geliştirmesi bölgeyi rahatlatacaktır.
FİLİSTİN'DE ORTAK ÇÖZÜM
Türkiye, Filistin'de Hamas’la yakın ilişkilerini sürdürüyor. Mısır’ın ise hem Filistin Kurtuluş Örgütü hem de ülkedeki diğer gruplar üzerinde ağırlığı var. Diğer yandan Kahire yönetimi Filistin üzerindeki etkisini kullanarak İsrail’le olan ilişkisini dengelemeye çalışıyor.
Mısır ve Türkiye’nin desteklediği Hamas arasında anlaşmazlıklar var. Bu doğrultuda Mısır, Türkiye’nin Filistin’deki etkisini kırmak için faaliyet yürütüyor.
Ankara ve Kahire’nin Filistin meselesini karşılıklı bir rekabet alanı olarak görmek yerine, ortak inisiyatif geliştirebilecekleri bir alan olarak değerlendirmeleri halinde denklem tamamen değişebilir.
Böylesine bir inisiyatife, Filistin’le kuvvetli bağları olan Rusya’nın da dahil olması ise ABD-İsrail hattının tecridi anlamına gelecektir.
Önümüzdeki seçimler, Ankara-Kahire hattı için önemli bir fırsat olarak duruyor.(Filistin’de 22 Mayıs’ta düzenlenmesi planlanan seçimler, İsrail’in Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinlilerin seçimlere katılmasına izin vermemesi nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi.)
Afrika’da Türk etkisi ve Mısır Mısır’ın Türkiye tarafından kuşatılma korkusunu tetikleyen unsurlardan bir diğeri ise Türkiye'nin Doğu Akdeniz, Libya ve Filistin’in ardından Mısır'ın arka bahçesi olarak nitelendirebileceğimiz Kızıldeniz ve Afrika’da başat bir kuvvet haline gelmesi.
Türkiye’nin özellikle Somali, Sudan ve Etiyopya üzerinde artan etkisi Kahire’de rahatsızlıklara neden oluyor. Nil suyunun paylaşımı konusunda Etiyopya’yla anlaşmazlık yaşayan Kahire, Türkiye’nin bu ülkedeki faaliyetlerini dikkatle izliyor.
Şarm El Seyh’de Türk ve Mısırlı diplomatlar ve istihbarat yetkililerin bir araya geldiği iddia edilen toplantıda, Türk yetkililerin Mısırlı muhataplarına, Etiyopya’yla olan anlaşmazlık konusunda arabuluculuk teklif ettiği, cevap olarak ise Mısır tarafının Türkiye ve Yunanistan arasında arabuluculuk teklif ettiği iddiaları var.
Aynı şekilde Türkiye’nin Sudan üzerinden Kızıldeniz’deki faaliyetleri de Mısır tarafından tehdit olarak algılanıyor.
Oysa farklı bir yaklaşım geliştirilmesi halinde Afrika sahası, Ankara-Kahire’ye çatışma yerine işbirliği fırsatları sunabilir.
BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİRMEK
Ankara ve Kahire arasında diğer sorunları yok sayarak sadece Doğu Akdeniz merkezli bir anlaşma yapmak mümkün değildir.
İhtiyaç, sorunlu konuları bir arada değerlendiren bütünlüklü bir perspektiftir.
Bütünlüklü perspektif ise iki tarafında bakış açısını değiştirmesinden ve rekabet yerine işbirliği odaklı bir pencereden sorunlara bakmasından geçiyor.
Doğru bakış, Doğu Akdeniz merkezli olmak üzere Libya, Filistin, Afrika, Kızıldeniz ve İhvan meselelerini bir bütün halinde çözeceği gibi iki ülke arasında çarpan etkileri olan işbirliği fırsatları da yaratacaktır.
Türk-Mısır işbirliği, Türkiye’ye Afrika’nın, Mısır’a ise Avrasya’nın kapılarını açacak, Doğu Akdeniz’in iki büyük milletini tekrar bir araya getirecektir.
Ortak sosyal, kültürel değerler, ticari çıkarlar ve jeopolitik gereklilikler karşılıklı güvene dayanan siyasetlerle güçlendirilirse Doğu Akdeniz'in iki yakası tekrar bir araya gelecektir.
Onur Sinan Güzaltan
(Bu makale İngilizce olarak United World International (Uwi) analiz sitesinde yayınlanmıştır.)
Odatv.com