Diyarbakır ve Mardin'de yangın: 'Herkes kendi imkanıyla yangını söndürmeye gitti ama alevlerin ortasında kaldılar'

'Çok sayıda kuş, yaban hayvanı ve çiftçilerin bir yıllık mahsulü de yandı '

Diyarbakır ve Mardin'de yangın: 'Herkes kendi imkanıyla yangını söndürmeye gitti ama alevlerin ortasında kaldılar'




Diyarbakır ve Mardin'de yangın: 'Herkes kendi imkanıyla yangını söndürmeye gitti ama alevlerin ortasında kaldılar'

HATİCE KAMER / BBC TÜRKÇE

Diyarbakır’ın Çınar, Mardin’in Mazıdağ ilçelerindeki köyleri etkileyen büyük yangında resmi açıklamalara göre 12 köylü hayatını kaybetti, 78 kişi yaralandı. Yaralılardan beşinin entübe edildiği belirtiliyor. BBC Türkçe'den Hatice Kamer yangından etkilenen köylülerle konuştu ve yangının bilançosunu inceledi.

UYARI: Bu haberdeki bazı tasvirleri rahatsız edici bulabilirsiniz.

Yangının etkilediği köylere gittiğimizde, sulama için çekilen plastik boru hatları ve öbekler halindeki buğday yığınlarından dumanlar yükselmeye devam ediyor.

Ekili arazi ile beraber ormanlık alanlar da yangından büyük oranda etkilenmiş durumda. Genzi yakan bir duman kokusu var ve itfaiye araçları duman gördükleri yerlere müdahale ediyorlar.

Ölen ve yaralananların yakınları; ekili arazilerini, küçük, büyükbaş hayvanlarını sürüler haline kaybeden köylüler büyük bir şok içinde.

Sabah iki cenazenin defnedildiği ve can kaybının en fazla yaşandığı Mazıdağı'na bağlı Yücebağ Köyünden ağıtlar yükseliyor. Köyün mezarlığı kalabalık.

Barış adında dokuz yaşındaki çocuk, kavurucu güneşin altında, yangında hayatını kaybeden 18 yaşındaki abisi Şeymus’un mezar taşının yanına çömelmiş, açılan on yeni boş mezarı izliyor.

''Abim bayramdan sonra Antalya’ya çalışmaya gidecekti'' diyor. Annesi de, mezarlıkta kurulu çadırın altında ağıt yakan onlarca kadın arasında. Yakınlarını kaybeden kadınları, uzaklardan gelen akrabaları teselli ediyor.

Mevlüde Demir’in iki oğlu birden yanmış. 22 yaşındaki Mezher’in cenazesini bekliyorlar. Küçük oğlu Eşir ise entübe edilmiş.

Bir akrabası ''Allah'a isyan değil dua et, bir evladımı aldı, diğerini bana bağışlasın diye dua et'' sözleriyle onu teselli ederken bir yandan da ağlıyor.

Köylüler, dün yaşananları ''küçük kıyamet'' olarak nitelendiriyorlar. Yangına zamanında yapılacak havadan müdahale ile can kaybının bu kadar yüksek olmayacağına söylüyorlar.

Bir köylü ''Göksü Baraj Gölü bizlere çok yakın ama neden havadan yardım gelmedi!'' diye sitem ediyor. Yanındaki genç ise devam ediyor:

''Batı bölgelerinde çıkan yangınlara havadan müdahale edilirken, hububat deposu olan bu bölgede neden havadan destek araçları yok!''

'Çok sayıda kuş, yaban hayvanı ve çiftçilerin bir yıllık mahsulü de yandı '

Diyarbakır Valiliğinden yapılan ilk açıklamada anız yangının bu faciaya yol açtığı belirtildi. Yangının etkilediği köy sakinleri ise buna karşı çıkıyor.

Taban Köyü, yangının başlangıç noktası ve bu köyün iki sakini de yangına müdahale sırasında hayatını kaybetti.

Köy sakinleri, elektrik kablolarının birbirine çok yakın geçtiğini, rüzgarın ve aşırı sıcakların etkisiyle kabloların birbirine teması ettiğini, bunun sonucunda kıvılcımların otlara ve ağaçlara sıçramasıyla yangın başladığını iddia ediyorlar.

Veli adındaki köylü, kuzey yönünden esen şiddetli rüzgarın alevlerin bir anda yayılmasına neden olduğunu anlatıyor; Semira ve Songül adındaki kadınlar da onu destekliyor.

''Herkes kendi imkanıyla yangını söndürmeye gitti ama bir anda alevlerin ortasında kaldılar. Çoban, sürüsüyle yandı, alevlerin arasında kalan bir köylü elektrik direğine tırmandı ama alevler o kadar yükseldi ki daha fazla dayanamadı ve düştü'' diye anlatıyor Veli.

Kadınlardan biri de çok sayıda kuş ve yaban hayvanının yandığını anlatıyor.

''Onlar da canhıraş alevler içinde kaçarken, kaçtıkları yönlerde yangının yayılmasına neden oldular'' diye anlatıyor.

Konuştuğumuz köylüleri derinden sarsan şey, hayatını kaybeden köylüleri kurtarmaya 'güçlerinin ve imkanlarının' yetememiş olması.

Bu köyler engebeli ve yangın çok geniş bir alana yayılıyor.

Köylüler, arazi yapısının, karadan müdahaleyi geciktirdiğini anlatıyorlar.

Binlerce dönüm arazide, bir süre önce biçilen buğday, mercimek ve arpa gibi tonlarca hububat da yandı. Kaybettikleri canlarıyla birlikte çiftçilerin bir yıllık mahsulü, hayvanları da yanıp kül oldu.

Yücebağ Köyü Taziye Evi’nde hayatını kaybedenler için taziye kuruldu.

Dün geceden beri bölgeden ayrılmayan Mazıdağ Belediyesi Eş Başkanı Kudret Uçuk, yangının akşam saat 10 gibi başladığını anlattı ve havadan müdahale yapılmadığı için bilançonun bu kadar ağır olduğunu savundu.

Gece boyunca defalarca yangına havadan müdahale edilmesi için girişimlerde bulunduklarını anlatan Uçuk, gece görüşüne sahip yangın uçakları olmadığı için müdahalenin yapılamadığı yanıtını aldıklarını söyledi.

''Eğer erken müdahale edilseydi, ne can ne de mal kaybı bu kadar çok olmayacaktı'' diyor.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı yangının çıkış sebebini soruşturuken, Diyarbakır Barosu, yangına geç müdahale edildiği iddiaları karşısında, ''Birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verme'' suçlamasıyla, Çınar Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

CHP Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise yaptığı bir açıklamada elektrik kurumu DEDAŞ’ı ''Olağan şüpheli'' olarak suçladı:

''Elektrik iletim hatlarının bakım, onarım, altyapı çalışması yeterli şekilde yapılmadığı için, özellikle bu mevsimdeki yangınlar enerji hatlarından kaynaklanıyor''.

DEDAŞ ise yangının elektrik direklerinden başladığı iddiasına yazılı bir basın açıklaması ile karşı çıktı. Olayın ilk anından itibaren Dicle Elektrik ekiplerinin sahada incelemeler yaptığını belirten DEDAŞ:

''Yaptığımız incelemelerde yangının elektrik iletim hatlarından kaynaklanmadığını belirledik. Hatta yangının meydana çıktığı bölge olarak belirtilen bazı alanlardan elektrik iletim hatlarının dahi geçmediğini gördük'' ifadelerini kullandı.

BBC TÜRKÇE