Doç. Dr. Ekşi, “Risk yönetimini başarmadan afetlerde can kaybını azaltmamız mümkün değil”

“Afetlere müdahalede en barışı ülkelerden biriyiz”

Doç. Dr. Ekşi, “Risk yönetimini başarmadan afetlerde can kaybını azaltmamız mümkün değil”


Doç. Dr. Ekşi, “Risk yönetimini başarmadan afetlerde can kaybını azaltmamız mümkün değil”

İZMİR(Ege Ajans)-  İzmir’de meydana gelen ve 115  vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebep olan deprem, bir kez daha akıllara deprem öncesinde alınacak önlemleri ve deprem sırasında yapılması gerekenleri getirdi. Deprem  ile ilgili bilgilendirici açıklamalarda bulunan Ege Üniversitesi Atatürk Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Ali Ekşi, “Risk yönetimini başarmadan afetlerde can kaybını azaltmamız mümkün değil” diye konuştu.

Ege Üniversitesi olarak depremi çok sıcak ve yakından hissettiklerini söyleyen Doç. Dr. Ekşi, “Üniversitemiz çalışanlarından yakınlarını kaybedenler oldu. Özellikle arama-kurtarma çalışmalarından aldığımız sevindirici haberler, çok farklı duyguları bir arada yaşamamıza neden oldu. Üniversite Hastanemiz bölgenin en büyük hastanesi olma özelliğinin de etkisiyle kriz yönetiminin merkezi haline geldi. Ama bir şeyin altını çizmek gerekirse; Rektörümüz Prof. Dr. Necdet Budak, depremin ilk dakikalarından itibaren gerek yaralıların kurtarılması aşamalarında enkaz başında, gerek Hastanemizde sunulan sağlık hizmetinin koordinasyonunda, gerek kampüsümüzde çadırkentlerin kurulmasında, kısacası Üniversitemizin üzerine düşen sorumlulukların yerine getirilmesindeki tüm organizasyonlarda en önde yer alarak, bir krizin nasıl başarılı bir şekilde yönetilebileceğini hepimize gösterdi” dedi.

“Afetlere müdahalede en barışı ülkelerden biriyiz”

Deprem sonrası oluşan tsunamiye de değinen Doç. Dr. Ekşi, “İzmir depremi, bize tsunamilerin hem İzmir hem de ülkemizin kıyı şehirleri adına önemli bir afet riski olduğunu hatırlattı. Yaşadığımız depremin bir özelliği de büyük yıkımın, depremin merkez üssüne nispeten uzak olan kent merkezinde oluşmasıydı. Bu aslında bize afet yönetiminde en önemli kırılganlığımızın, çarpık kentleşme ve kötü yapı stoku nedeniyle zarar görebilirliği yüksek binalarımız olduğunu bir kez daha gösterdi. Özellikle 2009 Yılında Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın kurulması sonrası ülkemiz afetlere müdahale konusunda oldukça önemli yol kat etti. Son yaşadığımız depremlerdeki müdahale organizasyonlarına baktığımızda tüm kurum ve kuruluşlarımızın, sivil toplumun ve halkımızın, hayat kurtarmak adına büyük bir özveri ile nasıl mücadele ettiğine şahit oluyoruz. Yine devletimiz ve halkımız çok büyük bir dayanışma içerisinde yaraları hızla sarmaya çalışıyor” diye konuştu.

Türkiye’nin afetlere müdahale konusunda en başarılı ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Ekşi, “Bugün afetlere müdahale konusunda dünyadaki en başarılı ülkelerden birisiyiz.  Ancak risk yönetimi ve zarar azaltma çalışmaları adına yapmamız gereken gerçekten çok iş var. Özellikle büyük depremleri risk yönetimi olmaksızın yönetebilmemiz ve risk yönetimini başarmadan afetlerde can kaybını azaltmamız mümkün değildir. Son yüzyılda ülkemizde şiddeti 5’in üzerinde 130’dan fazla deprem meydana gelmiş, bu depremlerde yaklaşık 85 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiş, on binlercesi de yaralanmıştır. Bugünden sonra da yıkıcı hasar oluşturan depremlerle yüz yüze kalacağız.  Can kaybımızı azaltmak adına, odaklanmamız gereken nokta risk yönetimi olmalıdır” dedi.

2000 yılı öncesi inşa edilen yapılara dikkat

Alınacak bireysel tedbirlerden bahseden Doç. Dr. Ekşi, “Oturduğumuz evin deprem güvenliğinden emin olmamız gerekiyor. Özellikle 2000 öncesi yapılan yapılarla ilgili şüphe duyduğumuz durumlar varsa, deprem güvenlik testi yaptırmalıyız. Binamızın içindeki hareketli dolap gibi eşyaları sabitlemeliyiz, yüksek dolapların üzerlerine ağır, düştüğünde yaralanmaya neden olabilecek eşyalar koymamalıyız. Mahalle afet toplanma alanlarını bilmemiz gerekiyor. Afet çantası bazı uzmanlar tarafından hayat kurtarıcı olarak öneriliyor, karşı değilim ama bazen çantaya ulaşmak için de risk alınabilir ya da deprem sırasında evimizde olmayabiliriz. Afet çantası oluşturacaksak, varsa aracımızın bagajında bekletmek daha uygun olabilir. Çantayı oluşturmak kadar sürdürebilirliğini sağlamakta önemli, içindeki malzemelerin düzenli kontrolünü mutlaka yapmalıyız. Ulaşabilirlik ve iletişim adına cep telefonumuz hep yakınımızda olmalı, cep telefonumuzu mutlaka uyumadan önce şarj edelim. Kullandığımız hayati tıbbi ilaçlar, mutlaka yakınımızda bulunmalı” dedi.

Basit ilkyarım uygulamalarını herkes öğrenmeli

Deprem anında neler yapmalıyız? sorusuna da açıklık getiren Doç. Dr. Ekşi, “Masa gibi eşyaların altına girilmemeli. Yıkılan binalarda mukavemeti güçlü eşyaların kenarında bir yaşam üçgeni oluşur. Buzdolabı, çamaşır-bulaşık makinesi, kanepeler, yataklar üzerine kolon düşse bile tamamen ezilmezler ve kenarlarında bir boşluk oluşur. Sarsıntı anında bu yaşam üçgenine, cenin şeklinde pozisyon almamız ve kollarımızla başımızı korumamız gerekiyor. Yatakta yatarken, yatağın kenarına, televizyon izlerken kanepenin kenarına, okulda sıranın, masanın kenarına, mümkünse de dış duvara yakın eşyaların kenarına pozisyon almalıyız. Kapı kirişlerinin altı hayat kurtarıcı değil tam tersi ölümcül olabilir. Deprem anında bina yıkılırsa kapı kasaları beton parçalarını taşıyamaz ve çöker. Sarsıntı anında merdivenlerden uzak durulmalı, binaların merdivenleri daha kolay yıkılabilir, asansörler kullanılmamalıdır. Sarsıntı yolculuk sırasında meydana gelmişse aracımızla köprü ve viyadüklerin altında durmamamız, beklemememiz gerekiyor. Eğer aracımızla otopark gibi kapalı bir alandaysak, aracımızdan inmeli ve hareketli olmayan, mukavemeti güçlü bir eşyanın yanında pozisyon almalıyız. Tüm bunlarla birlikte, güvenli yaşamın temel gerekliliklerinden olan basit ilkyardım uygulamalarını mutlaka öğrenmemiz gerekiyor” diye konuştu.