Dünya bir yöne gidiyor biz başka yöne.. Gittiğimiz yön de yön değil…
ABD’nin başına gelen darbe girişimine yoğunlaşmam yaklaşık 15 gün sürdü; ardından dikkatimi ülkemize çevirdim.
Dünya bir yöne gidiyor biz başka yöne.. Gittiğimiz yön de yön değil…
ABD’nin başına gelen darbe girişimine yoğunlaşmam yaklaşık 15 gün sürdü; ardından dikkatimi ülkemize çevirdim.
Gördüğüm manzarayı zaten biliyorsunuz.
Her zamanki manzara çünkü.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında sözlü düello…
Hedef gösterildikleri anlaşılan bir grup gazeteciden üçü ile bir partinin genel başkan yardımcısına fiziki saldırı…
Hükümetin en önemli iki koltuğunda oturan Süleyman Soylu ile Abdülhamit Gül arasında ağız dalaşı…
Anayasa Mahkemesi’nin daha önce Enis Berberoğlu ile ilgili aldığı ve yerel mahkeme tarafından uygulanmayan kararını bir kez daha tekrarlaması…
Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, bazı siyasiler ve sayıları 70’in üzerinde olduğu uluslararası kuruluşlarca açıklanan gazeteciler hala hapisteler..
Merkez Bankası’nın geçen ay yükselttiği faiz oranında ısrar kararı…
En az 100 milyon doz olması gereken aşı ihtiyacının ilk parti olarak ulaşan 3 milyondan fazlasını bekleyiş…
Her yıl en az bir kez duymaya alıştırıldığımız ekonomide ve yargıda ‘reform’ yapılacağı duyurusunun yeniden tekrarlanması ve buna bir de “Biz zaten o yoldan hiç ayrılmamıştık” cümlesi eşliğinde Avrupa Birliği üyeliği talebinin eklenmesi…
Avrupa Parlamentosu’nun, hani üyelerinin büyük çoğunluğunun Türkiye ile derhal müzakerelere başlanmasını kabul ettiklerini, ellerinde tuttukları, üzerlerinde Türkçe dahil her dilden “Evet” yazılı kartonlarla belli etmiş olan Avrupa Parlamentosu’nun, dün gece yaptığı özel oturumda, özgürlüklerin kısıtlanması yüzünden bir kez daha Türkiye’yi kınama kararı alması…
[Herhalde bugün dışişleri bakanlığı “Biz o kararı tanımıyoruz, çöpe attık” cümlesini içinde bulunduran bir tepki açıklaması yapacaktır.]
Atladığım başlıklar olabilir, ama bu kadarı bile nasıl bir ülkede yaşadığımızın fotoğrafı sayılabilir.
İsimler değişse bile, Türkiye’nin değişmeyen gündemi, 30 yıl önce de 50 yıl önce de, büyük çapta yukarıdaki satır başları gibidir.
[Kaptanın “Ne iş yaparsınız?” sorusuna, biri “Benim gözüm çok iyi görür, buradan baksam bir sonraki limana kadar uzanan her yeri görürüm”, bir diğeri “Benim kulaklarım acayip hassastır, öteki uzak limanda demirlemiş bir gemide ne konuşulduğunu bile duyarım” iddiasında bulunmuş… Kaptan üçüncüye dönünce, o, “Bunların söylediklerini her işittiğimde benim de canım sıkılır”demiş ya, işte o hal…]
Canım müthiş sıkılıyor.
Bugüne bakıp ilerisi için umutlu olmak da mümkün değil; en kahredici olan da bu…
Oysa işte görüyoruz, dünyanın bizim dışımızdaki coğrafyalarında köklü değişimler yaşanıyor. İyiye doğru da olabiliyor değişimler, bazen kötüye doğru da… Ancak yerinde çakılıp kalan pek yok.
Almanya buna bir örnek.
Ülkesine en uzun süreyle başbakanlık yapmış olan Angela Merkel “Ben artık yokum” deyip partisinin başından ayrılma zamanını bu yılın ilk ayları olarak belirlemişti. Partisi geçen hafta onun yerine yeni birini genel başkan seçti. Bir süre sonra Almanya’da hükümeti bir başkası kuracak…
Muhtemelen yenilenmiş bir icraat programıyla…
İngiltere yeni yıla Avrupa’nın geri kalanından kendisini kesinkes kopararak girdi. Brüksel ile Londra arasında süregiden müzakereler geçen yılın son günlerinde sonuç verdi ve İngiltere için yeni bir dönem başlamış oldu.
ABD’de yaşananlar ise biliniyor; zaten ben de günlerdir konunun üzerinde ayrıntılı olarak durdum. Bir darbe girişimi en az zararla geride bırakılmaya çalışılıyor. Ona sebep gösterilen eski başkanın dört yıllık icraatlarının yerini farklı yaklaşımlara dayalı kapsamlı bir program uygulama çabası aldı. Bunu, 78 yaşındaki deneyimli bir politik figürü başkan ve siyahi bir baba ile Hintli bir annenin iyi eğitim almış çocuğu bir kadını başkan yardımcısı seçerek sağladı ABD…
Joe Biden – Kamala Harris ikilisi ülkelerinin son dört yılına damga vuran korku iklimini değiştirme yolundalar.
Yeni yönetimin iş başına getirdiği yeni isimler her alanda yeni politikalar belirleyecekler…
[O isimler belli oldukça, muhataplarını önceden iyi tanıyan Ankara’daki siyasi-bürokratik kadroların neşesi kaçıyorsa hiç şaşırmam. Zorlu bir döneme doğru gidiyoruz.]
Uzak-yakın coğrafyalarda pek çok ülke meydana gelmekte olan değişimleri ciddiye alıp kendilerini yeni döneme hazır hale getirme gayretinde.
Bir tek biz, bizim ülkemiz, değişmemeyi erdem sayan anlayışını koruyor.
50 yıl, 30 yıl, 20 yıl öncesinde neler olmuş ve yaşanmışsa insanımızın bugünkü menüsünde aynıları var.
Aynı yemek iki gün üstüste önümüze çıkarılsa tepki veririz de, hiç değişmeyen gündem maddeleriyle hemhal olmaya zorlanmak neden gücümüze gitmez?
“Papaz her zaman pilav yemez” diye bir söz var. Papaza her zaman pilav yediren ve bunu marifet sayan insanların ülkesiyiz.
Bizden başka “Ekonomide ve yargıda reform yapacağız” diyen ülke yok; yok, çünkü aralarında yer almak isteyeceğimiz ülkelerin hemen hepsi bizim bundan sonra yapacağımızı ilan ettiğimiz, ama yapılmayacağını hepimizin bildiği düzenlemeleri çok uzun yıllar önce gerçekleştirmiş durumdalar.
Vuslat hep başka bahara kalıyor bizde ve o bahar bir türlü gelmiyor.
İnsanlar umutla yaşar, hep daha iyi şartlara sahip olmayı bekler. Özellikle korona derdiyle boğuşulan günümüz ortamında her zamankinden daha fazla umuda ihtiyacımız var.
https://fehmikoru.com/dunya-bir-yone-gidiyor-biz-baska-yone-gittigimiz-yon-de-yon-degil/
FEHMİ KORU