Durakoğlu: Bize yeşil pasaport değil bağımsız yargı versinler
Teklifi, TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi.
İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu: Bize yeşil pasaport değil bağımsız yargı versinler
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Başlangıç Noktası programında dün Meclis’ten yargıyla ilgili geçen maddeleri yorumladı. Durakoğlu, sürekli dile getirilen avukatlara verilmesi planlanan yeşil pasaport hakkında “Biz yeşil pasaport değil bağımsız yargı istiyoruz” dedi.
Yargı Reformu Strateji Belgesi, son ayların en çok konuşulan konularının başında geliyor. Dün bu belge kapsamında belirlenen amaç ve hedefler doğrultusunda düzenlemeler içeren Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi, TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi.
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Başlangıç Noktası programında, ülkenin esas sorununun kabul edilen yazılı belgelerde değil, bunların uygulama alanında olduğunu dile getirdi. Komisyondan geçen tasarıda temel düzenlemeleri öngören çarelerin öngörülmediğini belirten Durakoğlu, hukuk güvenliğinin sağlanacağı işaretleri göremediğini söyledi:
‘BEN ÇOK FAZLA UMUT BAĞLAMIYORUM’
“Yargı reformu tasarısına olağanüstü anlamlar yükleniyor. Buna olağanüstü anlamlar yüklenmemeli. 2009 ve 2015 yılında Yargı Reformu Strateji belgeleri ilan etmiştik. Referandum ve sonraki gelişmeler, yargının FETÖ’ye teslim olması, alçakça darbe girişimi gibi sebepler bu belgelerde gösterilen şeylerin realize edilmesini tümüyle engelledi. O belgelerde yazılanlar gerçekleştirilemedi. Bugün karşı karşıya olduğumuz durum biraz daha farklı.
Ben çok fazla umut bağlamıyorum bizim asıl sorunumuz uygulamadan kaynaklı. Hem yeni bir yönetim biçimine geçmiş olmamızdan kaynaklanan, özellikle yargının yürütmenin baskısı altında kalmış olması, mesela sulh ceza hakimlikleriyle yürütülen süreçlerin otomatik tutuklama müessesi getirmiş olması, tutuklamaya koşut tedbirleri öngörmüş olmamıza rağmen uygulamada bunu başaramamış olmamız gibi sorunlarımız var… Bizim yeni belgeler üretmek yerine uygulamadan kaynaklanan sorunlara odaklanmamız gerekiyor.
Dün gece itibarıyla komisyondan geçen tasarıda şu an itibarıyla temel düzenlemeleri ifade eden çareler öngörülmüş değil. Mesela hakimler savcılar kurumunun oluşumundaki değişiklik yok. Temel sorunlarımızın adına yargı reformu tasarısı denen tasarının çözüm getireceğine yönelik inanç beslemek yanlış. Bazı şeyler var, tasarının geneli itibarıyla orası geçmesin diyebileceğimiz sakıncalı bir maddenin varlığından söz etmek de mümkün değil. Temel sorun Türkiye’de yargının sorunlarının çözüleceği anlamına gelmiyor.
‘AB MÜZAKERELERİNE YÖNELİK HAREKETLER’
Hukuka güvenin sağlanacağının işaretlerini şimdilik görmüyoruz. AB ile açtığımız hukuk fasıllarının hayata geçmesi için gerekli belgeler olarak gözüküyor bunlar. Bir başka anlatımla AB müzakereleri çerçevesinde adına reform denen bazı değişikliklerin yapılması gerektiği devlet iktidar ve bürokrasi tarafından tespit edilmiş. Ama bunlar uygulamada kendini gösterecek mi? Şu anda bun göremiyoruz. Bu konuda umut verecek gelişmeler de yok. Örneğin mesleğe kabul sorunları var. Yapılan yazılıda yüksek not alanların elenmiş olması gibi özel tercihlerin ortaya serilmiş olması söylemeye çalıştığımız şeyde umutlanmamız için biraz naif olmamızı gerektiriyor. Böyle bir tablo yok. Ama bu tabloya ulaşmamız gerekiyor hedefin bu olması gerekiyor. Yargının bağımsızlığını gerçekleştiremiyorsanız hukuk devleti olamıyorsanız demokrasiye ulaşamıyorsunuz. Kuvvetler ayrılığının yerli yerine oturabilmesi onun ayrılığa dönüşmesi özellikle yargının denetim fonksiyonunun yerine getirebileceği bir tablonun oluşturulması hepimiz için temel bakış açısı olmalı. Onun dışındaki düzenlemeler kötüdür diye bir şey yok. Türkiye’de çok ciddi sorunlar var ev yanıyor biz evdeki eğri tabloyu düzeltmeye çalışıyoruz. Bir umutsuzluk yaratmak istemem ama geldiğimiz noktada bunun bir ilaç olmadığını, geçmesi gereken maddelerin olduğunu, ama bunlar geçtiğinde sorunlarımızın tümden çözüleceği bir noktada olacağımızı düşünmememiz lazım. Tarafsız bir yargı sağlayamadığımız sürece ne kadar iyi yasalarımız olursa olsun sorunlarımızı çözemeyeceğiz.
‘HUKUK DEVLETİ OLMAK İÇİN KUVVETLER AYRILIĞI ŞART’
Sayın Feyzioğlu’nun Türkiye’yi kurtaracak diye ifade ettiği şey, dün akşam itibarıyla geçen tasarı değil. Yargı Reformu Strateji belgesinden söz ediyor. Bu belgeler gerçekten çok güzel belgeler: 2009’da bir yargı reformu strateji belgesi çıkardık. O sıralarda büyük tartışmalar yapıldı. O zaman sayın bakan yargıyı ayağa kaldıracağız dedi. Hakimler kendi aralarında üye seçecek dendi. Bizim de ezberlerimiz bozuldu. Sonra 2010’da bir referandum oldu. HSYK düzenlemeleri yapıldı, anayasada değişiklik yapıldı ve yargı FETÖ’ye teslim edildi. Niyetlerinizle onlara ilişkin siyasetin ortaya çıkardığı şeyler farklı olabiliyordu. O zamanlar bu belgeler yazılırken yargı FETÖ’ye teslim edilmek üzere mi böyle yazıldı? Kimseye böyle bir haksızlık yapmak istemem. Ama strateji belgesinin bizi getirdiği nokta bu. 2019’da bir belge geldi. Belgeyle ilgili bir sıkıntım yok. Eğer bir ülkede hukuk devleti iddiasını ortaya koyacaksınız bunun ilk koşutu kuvvetler ayrılığıdır. Bu olmadan bir bina yapamazsınız. Yasama yürütmeye baskı oluşturuyorsa, yürütme yasamaya baskı oluşturuyorsa bu olamaz. Uygulamadan kaynaklanan sorunları çözeceksiniz.
2005’te CMYK’yı değiştirip tutuklamaya yönelik alternatif yollar önerdik. Tutuklama bir infaza dönüşmesin yeni çağdaş anlayışlar getirelim dedik ama başaramadık. Şimdi tasarıyla asli cezada yargılanıyorsan bu kadar, terörle yargılanıyorsan bu kadar tutuklu kalamazsın diyoruz. Biz daha tutuklu kalmayı engelleyemiyoruz. Geldiğimiz noktada bunun adına reform diyorsak ya reformun anlamını bilmiyoruz ya da abartıyoruz. Yargıca bağımsız kalmasının teminat vermeseniz gördüğü davayla ilgili başına neler geleceğini düşünürse o ülkede yargı bağımsızlığı mümkün olmaz.
Avukatlar 15 yılı doldurunca, bu süreyi dolduran bütün memurların hak ettiği gibi yeşil pasaportu hak ediyorlar. Ama bizim amacımız yeşil pasaport değil. Benim elimden yeşil pasaportu alsınlar bana bağımsız yargı versinler. Şerefim üzerine söylüyorum ki son derece daha fazla tercih ederim. Sorun yeşil pasaportta değil. Sana yeşil pasaport veriyoruz sen sus otur kenara diyorlarsa bu mümkün değil. Hiçbir pasaport bizi susturamaz. Bu bir pasaport sorunu değil. Bana pasaport giremediğim ağır ceza mahkemesinin kalemine girerken lazım. Ben avukatlık yapmak istiyorum. Benim avukatlık yapabilmem bu ülkenin hukuk devleti olmasıyla alakalı bir şey bu. Bunu şekli bir unsura dönüştürürseniz zararı hukuk devleti görür. Ben halk için halkın hakkını aramak için işimi yapıyorum. Yargı bağımsızlığı alnı ak başı dik olan insanın aynen böyle dolaşabilmesi demektir.”
Serhat Ayan / SPUTNIK