Düzensiz göçün işlek durağı Türkiye

Erdoğan'a göre bu politika, her ülkeden mülteci adaylarının girişin kolay olması sebebiyle Türkiye'ye gelmek üzere yola çıkmalarına da neden oldu

Düzensiz göçün işlek durağı Türkiye


Düzensiz göçmenlerin uğrak yerlerinden biri olan Türkiye’ye gelenlerden bazıları Avrupa’ya geçmek istiyor bazılarıysa Türkiye’de kalıyor. DW Türkçe, Türkiye’nin düzensiz göçle imtihanını mercek altına aldı.

 

Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle yıllardan beri düzensiz göçün en uğrak güzergâhlarından biri. Ancak son günlerde yetkililerin yaptığı açıklamalar nedeniyle düzensiz göçle mücadele kamuoyunun gündemine geldi.

İstanbul Valiliği, ikamet izni bulunan 522 bin 381 yabancının yanı sıra, geçici koruma kapsamında olan 547 bin 479 Suriyeliyle beraber kentte toplam 1 milyon 69 bin 860 kayıtlı yabancı kişi olduğunu açıkladı.

Valilik ayrıca, 22 Temmuz'da yaptığı açıklamada, düzensiz göçle mücadele çalışmaları kapsamında yakalananların sınır dışı edilmelerine devam edileceğini belirtilerek, "İstanbul ilinde kaydı olmayan Suriye uyruklu yabancıların kayıtlı bulundukları illere geri dönmeleri için 20 Ağustos 2019 tarihine kadar süre verilmiştir" dedi.

"Açık kapı politikası artışta etkili"

Resmi verilere göre, Türkiye devlet tarafından yakalanan düzensiz göçmenlerin sayısında 2013'ten bu yana artış var. 2013 yılında 39 bin 890 olan yakalanan düzensiz göçmen sayısının2018 yılında 268 bine çıktığı görülüyor.

Türk-Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. M. Murat Erdoğan, düzensiz göçle mücadelenin dünyada tartışılan bir konu olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin Suriye'deki savaştan kaçanlara yönelik izlediği "açık kapı politikası"nın artışta etkili olduğunu düşünüyor.

Erdoğan'a göre bu politika, her ülkeden mülteci adaylarının girişin kolay olması sebebiyle Türkiye'ye gelmek üzere yola çıkmalarına da neden oldu. "Türkiye 2011 sonrasında kendi politikasıyla kendisini mülteci merkezine dönüştürmüş durumda" diyen akademisyen, sınır güvenliğinde ciddi zaaf olduğunu ekliyor: "Gelen insanların Van'da, Erzurum'da değil, İstanbul'da, İzmir'de yakalanması normal bir durum değil. Ama içlerinde sığınmacıların da olduğu ve uluslararası hukuka uygun incelemeler yapılması gerektiği de açık" diyor.

"Kayıt dışı ekonomiyi besliyor"

Uluslararası bir kuruluşta göçmenlerle çalışan bir uzman, Türkiye'deki kayıt dışı ekonominin düzensiz göçten beslendiğine dikkati çekiyor. "Bir kısım göçmen para biriktirip gidiyor, bir kısmı kalıyor. Kayıtsız göçmenler enformel ekonominin gerçekliği" diyor.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre, Haziran itibariyle 2019’da yakalanan düzensiz göçmenlerin başında 52 bin 934 sayısıyla Afganlar geliyor. Afganları 22 bin 739 ile Pakistanlılar, 11 bin 915 ile Suriyeliler ve 5 bin 388 ile Filistinliler izliyor. 2018 verilerinde de yine, yakalanan düzensiz göçmenler arasında 100 bin 841 rakamıyla Afganlar ilk sırada yer alıyor.

"Umudunu kesenler Avrupa'ya gitmek istiyor"

Peki Afganistan'dan göç etmek zorunda kalanların sayısı neden bu kadar fazla?

DW Türkçe'ye konuşan Afgan Mültecilerle Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği'nden Ali Hekmat, "Afganistan'da can güvenliği yok. Her gün bomba, her gün savaş. Savaş bitmiş gibi düşünülüyor ama maalesef öyle değil. Sabah evinden çıkan akşam evine dönüp dönemeyeceği endişesi yaşıyor" diyor. Hekmat, güvenlik olmaması sebebiyle kısıtlı iş olanağı olduğunu dile getiriyor.

Sığınmanın temel bir hak olduğunu ifade eden Hekmat, sınır dışı vakalarında hızlı bir artış olduğunu söylüyor. "Buradan umudunu kesenler Avrupa'ya gitmek istiyor, oranın da durumu kötü" diyor.

 

Sınır dışı hakkında yapılan açıklamaların endişe yarattığını dile getiren Hekmat, sürecin nasıl işleyeceği konusunda tedirginlik yaşandığını söylüyor. Uzmanlara göre, Türkiye'de sıkılaşacak denetime paralel olarak Avrupa'ya geçmeye çalışacak düzensiz göçmen sayısı artabilir. Bu da, göçmen kaçakçılarına yönelik talebin artması demek.

Sınır dışı süreci nasıl işliyor?

Kişi, kolluk kuvveti tarafından yakalandıysa öncelikle ön mülakata tabi tutuluyor. Bilgileri alındıktan ve sağlık raporu temin edildikten sonra 48 saat içinde İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne gönderiliyor. Burada uzman mülakatının ardından yapılan değerlendirmede sınır dışı edilip edilmeyeceğine karar veriliyor.

Sınır dışı edilecek kişi hakkında idari gözetim kararı çıkmazsa ülkeden çıkışı sağlanıyor, gözetim kararı çıkması halinde ise geri gönderme merkezine yönlendirme yapılıyor. Sınır dışı edilmesine karar verilen göçmen, geri gönderme merkezinde en fazla bir yıl kalabiliyor.

Başkasının parmak iziyle dönüş belgesi imzalatılıyor iddiası

Düzensiz göç ve sınır dışı denildiğinde ilk akla gelen yerlerden biri, geri gönderme merkezleri. Türkiye'de halihazırda Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından işletilen 24 geri gönderme merkezi bulunuyor. Türkiye'de göçmenlerle çalışan bir dernek, bir başkasının parmak iziyle imzalatılmış belgelerle sınır dışı edilen kişilerden başvuru aldıklarını dile getiriyor.

Uzmanlara göre, geri gönderme merkezleriyle ilgili en önemli sıkıntılardan biri denetim süreçlerinin şeffaf olmaması. DW Türkçe'ye bilgi veren bir göç uzmanı, zaman zaman kötü muamele iddialarıyla gündeme gelen merkezler hakkında, "Koşulların iyi ya da kötü olduğunu söylemek bile mümkün değil çünkü eşit koşullar yok ve yapılan denetimler her zaman kamuoyu ile paylaşılmıyor" diyor.

"İstanbul'dan Urfa'ya geliş kişi başı 100 dolar"

Türkiye'nin 1951'de imzaladığı "Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme"nin 33. maddesinde, "Hiçbir taraf devlet bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına geri göndermeyecektir" deniyor.

Diğer yandan, uluslararası hukuk çerçevesinde devletlerin geçici koruma altındaki göçmenleri iadesi de mümkün değil. Ancak DW Türkçe'nin aldığı bilgiye göre, son günlerde yaşanan yanlış anlamalar sonucu ülkelerine geri gönderilenler arasında geçici koruma statüsü bulunan Suriyeliler de var.

 

Şanlıurfa'da bir sivil toplum örgütünde çalışan H., kentte alışveriş merkezlerinde dahi denetim yapıldığı için kimliği olmayan Suriyelilerin korkudan dışarı çıkamadığını söylüyor. Diğer yandan, İstanbul'da yaşayan ve kaydı bulunmayan 6 kişilik bir ailenin gönüllü geri dönüş için başvurduğunu ancak 21 Ağustos'a görüşme tarihi aldıklarını anlatıyor. "İnsanları bir minibüse dolduran kişi, kontrol noktaları bulunmayan yollardan İstanbul'dan Urfa'ya getirdiklerinden kişi başı 100 dolar almış" diyor. H., ayrıca, İdlib'in halen tehlikeli bir yer olmasına rağmen buraya geri gönderilenler olduğunu ifade ederek, "Geçici koruma altında olmasına karşın yanlış anlaşılma nedeniyle mağdur olanlar var" diye konuşuyor.

"Nerede kayıt olunacağına devlet başından karar vermedi"

Türkiye'de devletin ülkeye giriş yapan Suriyeliler için bugüne kadar bir yerleşim planlaması yapmadığını, şimdi ise "Kayıt olduğun yere git" denildiğini ifade eden Prof. Erdoğan'a göre, devletin bunu demesi meşru… "Ama en başından nerede kayıt olacaklarına devlet karar vermedi. Şanlıurfa'da kaydolmuş 422 bin kişi var, nüfusun yüzde 22'sine denk geliyor. İstanbul'da ise bu sayı 547 bin, nüfusun yüzde 3.6'sı... O zaman 'İstanbul'dan dön' demek çok da anlamlı değil" diye ekliyor.

Burcu Karakaş

© Deutsche Welle Türkçe