Ebabil Kuşları

Hakları olmadığı için de koronavirüs, meydanı Ebabil kuşlarına bıraktı.

Ebabil Kuşları




Ahmet GÜRSOY

Ahmet GÜRSOY

[email protected]

Ebabil Kuşları

Çocukluğumda yaşlı kadınlar kendi aralarında konuşurlardı: "Ahir zamanda hocalar cehenneme gidecekmiş bacım… Kıyamet hocalardan kopacak.." Ben daha 8-10 yaşlarındayım. O günlerde sübyan mektebinde camilerdeki yaz Kur'an kurslarına benzer eğitim alıyoruz.

"Ahir zamanda hocalar cehenneme gidecekmiş. Kıyameti de onlar koparacakmış" denildiğinde ister istemez hem çok şaşırıyorum ve hem de gönlümde birer cennet bekçisiymiş gibi anlam kazanan aksakallı cami imamımızı düşünüyorum..

Nasıl olur?

"Bu yaşlı kocakarıları biri kandırmış herhalde" diyorum.

Meğer doğruymuş.

İnsanları haksız yere hapislerde çürüten, bile bile sahte rapor düzenleyen, iddianame hazırlayanlar hep cemaat üyesi ve din eğitimi almış kişiler değil mi?

Ellerinde resmi makamlarca düzenlenmiş ilahiyat ve imam-hatip diploması olan devlet bürokrasi, onları atayan siyasetçilerin yüzde doksanına yakını diplomalı hoca değil mi? Bu diplomalı (güya) dindarlar, onlarca yolsuzluğun, haksız kazanç sağlamanın, adam kayırmanın, torpilin, yandaşa, arkadaşa ihale vermenin sorumluları değil mi?

Aynen öyle.

Artık kitaplara konu oldular.

Yaptıkları belgelerle ortaya konuldu. Yazılamayanlar ise şimdilik ertelense de gelecekte birileri yazacak.

İşte bu ve benzer bütün günahları, İslam adına, "Allah Allah" diyerek, Peygamberden hadis okuyarak, "cumanız mübarek olsun" mesajlarıyla süsleyerek topluma aktaranların haberi olsun; artık Kâbe insanoğluna yasaklandı. Ebabil kuşları tavaf ediyor.

Çünkü Müslüman toplumların sözde "Allah dostları", günahları sevap diye yutturanlar karşısında hem suskunlar ve hem de düzenin parçası haline geldiler.

Her biri devlet kadrolarını ele geçirme yarışında.

Her bir cemaat, tarikat vs. şirketleşti, holdingleşti.

Ve holdingleşenler devletin kasasından ihale kapma, pay alma yarışı içine girdiler.

Her birinin devlet bürokrasisinde; hâkimi, savcısı, öğretmeni, doktoru kısacası adamı var. Rakiplerini bu güçle bertaraf ediyor, kendisine bir zarar gelecekse bu güçle önlüyor.

Buna rağmen yönettikleri ülkede huzur yok.

Adalet yok.

Liyakat yok.

İnsan hakları yok.

Ahlak dibe vurdu.

Vicdanlar çalışmıyor.

Öyle ise, Kâbe sizin neyinize..

Yaşasın Ebabil kuşları..

İşte bakın her gün onlar tavaf ediyor mukaddes evi. Her gün onlar asırların mübarek kokusunu içine çekiyor. Her gün onlar kanatlarıyla süzüm süzüm süzülüyor.

Suudi ceberut yönetiminin Kâbeyi yıkacağını sanan Ebrehe'den ne farkı var? "Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil" diyen Yunus misali, ülkemizin bütün kılcal damarlarını ele geçirenlerin yarattığı haksızlık ve hukuksuzluk düzeni bir çeşit Ebrehe düzeni değil de nedir?

Bunları görüp de destekleyen, Allah adına haksızlığa karşı çıkmayan, tam tersine destekleyen, itiraz edenleri de dinsizlik, Kemalistlik, milli olmamakla suçlayan yağma düzeninin parçası haline gelen; basın, yayın, cemaat, tarikat gibilerin Kâbe'yi tavafa hakkı var mı?

Yok!

Hakları olmadığı için de koronavirüs, meydanı Ebabil kuşlarına bıraktı.

Birbirini çeşitli bahanelerle öldüren İslam dünyası, kan deryasına doyamaması bir yana, kurulu siyasal düzenleriyle de zorbalıktan başka bir şey getirmediler.

Bir İslam ülkesinin herhangi bir yurttaşı, eğer baştaki yönetimin tüm haksızlıklarına sessiz kalıyorsa, iyi yurttaş, değilse ve bir de hakkı tutuyorsa, ihanet içinde.. Anlayış bu.

İnsanlık tarihinde ilk defa insanların tavaf etmesine yasaklanan Kâbe'de, bırakın Ebabil kuşları anlayanlar için insanlık yerine tavaf etsin.

Kaynak Yeniçağ: Ebabil Kuşları - Ahmet GÜRSOY