Egeli tekstil ihracatçıları yeşil dönüşüm ve dijitalleşmeye odaklandı
Teknik tekstil ihracatı yüzde 40 arttı
Teknik tekstil ihracatı yüzde 40 arttı
Kovid-19 sürecinde tüketici alışkanlarında yaşanan değişiklik gıda ve sağlık sektörünü ön plana çıkarırken tekstil ve hazır giyim ürünlerini ikinci plana itti.
Bu süreçten en fazla etkilenen sektörlerden biri olan tekstilde yüzde 50’lere yüzde 60’lara varan daralmalara şahit olduk.
Normalleşmeyle beraber son bir aydır canlanma ve talep noktasında ihracatta açılma söz konusu. Mart ve Nisan aylarında ertelenen siparişlerin yüklemeleri gerçekleşti.
Ocak-Haziran 2020 dönemi Türkiye geneli tekstil ve hammaddeleri ihracatı geçen seneye göre yüzde 22’lik düşüşle 3 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği olarak Haziran’ı bir önceki aya göre yüzde 49 artışla 16,4 milyon dolarlık ihracatla kapattık. Bu ayda yine ihracatımızdaki artış devam ediyor.
Dünyanın en büyük 6’ncı, Avrupa Birliği’nin (AB) en büyük 2’nci tedarikçi sektörüyüz. İhracatımızın yüzde 50’sini gerçekleştirdiğimiz AB bizim en önemli pazarlarımızdan biri.
Bu yüzden yakın zamanda AB ülkelerine getirilen seyahat kısıtlamalarının kaldırılmasını istiyoruz. Ankara nezdinde girişimler yoğun bir şekilde devam ediyor.
Ülkeler en temel sağlık ekipmanlarının üretiminde bile ciddi krizler yaşadılar.Türkiye, en zor zamanda bile üretim yapabildiğini, birçok ülkeye tıbbi malzeme yardımında bulunarak üretim gücünü ve kapasitesini tüm dünyaya gösterdi.
Medikal tekstili de içine alan teknik tekstilde tüm dünyaya yaptığımız ihracatta çok büyük artışlar yaşadık. Yılbaşından bu yana ihracatımız yüzde 40 artarak 1,2 milyar dolara ulaştı. Bu da rakamlarımızı biraz olsun iyileştirdi.
2014’te sektöre kazandırdığımız Teknik Tekstiller Araştırma ve Uygulama Merkezi de (TEKSMER A.Ş.) pandemi sürecinde medikal alanda çalışmalarını hızlandırdı. Türkiye’nin rekabet gücü ve potansiyeli yüksek ama ihracatta kısıtlamalar ve korumacılık önlemleri var.
Pandemi sonrası artık tedarik zincirlerinin kısalmaya başladığını ve Batı’ya kaydığını söyleyebiliriz. Yeni dizayn edilecek dünya düzeni aslında Türkiye ile hedef ülkeler arasında daha yakın ilişkilerin geliştirilmesi için bir avantajı da beraberinde getiriyor.
Uluslararası markaların Türkiye’den organik pamuk ve pamuk ipliği ürünlerini her yıl artırarak alma planları olduğunu biliyoruz. Hatta bazı büyük markaların siparişleri Uzak Doğu’dan Türkiye’ye kaymış durumda.
Dünya çapındaki en büyük İspanyol giyim markası önümüzdeki 5 sene içinde 50-100 bin ton civarında organik ya da better cotton alma hedefi koydu.
Ege Bölgesi, tekstil sektöründe organik pamuk, organik kumaş ve organik kıyafet üretiminde öncü konumda.
Türkiye geneli pamuk ihracatı ilk 6 ayda yüzde 11 azalırken, Ege’den yapılan pamuk ihracatında yüzde 30 artış yaşandı.
İkili ticari ilişkilerimizdeki tüm zorlayıcı unsurları ortadan kaldırmalı ve çok daha yüksek bir hacme ulaşmak için gerekli önlemleri alıp ihracatçılar olarak ajandamızı çağa uygun dizayn edip gerekli adımları atmalıyız.
Bu yüzden Türkiye’de üretim yapan konfeksiyon ve iplik firmalarının, büyük markaların yakın zamanda hem dijital hem de fiziksel olarak gerçekleştireceğimiz organik hibrit fuarına katılımının teşvik edilmesi gerek.
İlk yarıda en çok ihracat yaptığımız ülkeler 279 milyon dolarla İtalya, 171 milyon dolarla Almanya, 151 milyon dolarla ABD, 138 milyon dolarla Bulgaristan, 136 milyon dolarla İngiltere, 115 milyon dolarla Rusya, 112 milyon dolarla Mısır, 108 milyon dolarla İspanya.
Ekosistemde değişeni izleyebilen, taleplere çevrimiçi ve hızlı bir şekilde çözümler üreterek cevap verebilen, yeni boşlukları doğru analiz edebilenlerin kazanacağı bir dönemde yaşıyoruz.
Bu süreçte öne çıkan iki önemli kavram vardı. Birincisi alışkanlıkların değişip kaynakların kullanımının daha bilinçli hale gelmesi ikincisi ise dijitalleşme.
Tekstil, çevreye en fazla zarar veren ve dünyada en çok su israfına yol açan sektörlerden biri. Yeni normali doğru bir şekilde okumalıyız. Korona sonrası toparlanmanın hedefinde iklim krizi, çevre dostu üretim ve dijitalleşme olmalı.
Yeşil dönüşüm, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme ekseninde daha çok çalışarak, kazan-kazan ilişkisini kurmamız lazım. Bunun hem ekonomi hem de sağlık açısından çok daha etkili olacağına inanıyoruz.
2020 yılını “Sürdürülebilirlik Yılı” ilan eden Birliğimizin geçtiğimiz günlerde açıkladığı Sürdürülebilirlik Manifestosu da bu eksende oluşturuldu.
Pandemi bize hızlı kullan at alışkanlıkların getirdiği konformist yaşam tarzından ve statükocu düşünceden çıkıp tüketim toplumundan türetim toplumuna dönüşmemiz gerektiğini gösterdi.
Sürdürülebilirlik ve dijitalleşme politikalarını sağlam zeminler üzerine inşa eden ve hızla aksiyona geçen ülkeler artık küresel ekonomiyi domine ediyor.
Yakın bir süreçte sürdürülebilirlik ve geri dönüşümle ilgili sadece firmalar arası değil firmalar ve hükümetler arası iş birlikleri göreceğiz.
İsveç hazır giyimde geri dönüşümlü materyal yerine kimyasal kullanımına 2021 yılından itibaren vergi getirmeye hazırlanıyor. Artık hükümetler stratejilerini sürdürülebilirlik üzerine belirliyor.
Nitekim en fazla ihracat yaptığımız Almanya'da da yeni tedarik zinciri yasası gündemde. Taslağa göre şirketler tedarik zincirlerinde insan hakları ve ekolojik standartlara bağlı kalmak zorunda olacaklar.
Bu durum da tekstil mühendisliğinin geleceğin mesleklerinden biri haline geleceğini ortaya koyuyor.
Tekstil Mühendisliği mesleğine ilginin artırılması, gençlerimizin Tekstil Mühendisliğini tercih etmelerini sağlamak için kontenjanlarda yüzde 92’ye kadar doluluk oranlarını gördüğümüz iki senedir yürüttüğümüz yoğun tanıtım kampanyası devam ediyor.
Üniversite sınavında ilk 80 bine girerek burs şartlarını sağlayan tüm öğrencilerimize eğitim hayatları boyunca asgari ücrete kadar karşılıksız burs sağlıyoruz.
Gençlerin önünü açarak, ekolojiyi koruyarak, güncel kalarak kısacası akıllı uzmanlaşarak ilerlediğimiz sürdürülebilir üretim planımızla gelişen ve büyüyen Türkiye ekonomisi için durmaksızın çalışmaya devam edeceğiz.