Ekrem Yeter kararı beraatle kesinleşirse…

Mahkeme beraat kararının gerekçesinde şöyle diyor:

Ekrem Yeter kararı beraatle kesinleşirse…


FETÖ davaları kapsamında 15 yıl mahkumiyet talebiyle yargılanan eski Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim görevlisi Ekrem Yeter beraat etti. (17 Ekim 2019)

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ’ye üye olmak suçundan yargıladığı Yeter’in FETÖ üyesi değil FETÖ sempatizanı olduğuna hükmetti. Mahkemeye göre bir terör örgütünün sempatizanı olmak suç değil, suç olan örgütün üyesi olmak.

Mahkeme beraat kararının gerekçesinde şöyle diyor:

“17/25 Aralık 2013 öncesi bir dönemi kapsayan eylemlerinin örgüt üyeliği için gerekli olan süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik taşımadığı ve sempati boyutunda kaldığı, zikredilen tarih sonrası eylemlerinin ise cezalandırmaya yeter mahiyette her türlü şüpheden mücerret olmadığı…”

Bu konuda Yargıtay 16. Ceza  Dairesi’nin bir kararı var zaten. Terör örgütü, terör örgütüne yardım gibi kavramların dillere pelesenk edildiği ve büyük mağduriyetlerin oluştuğu bu  dönemde Yargıtay 16. Ceza Dairesi bu kavramların hukuki tanımını yaparak neyin suç neyin suç olmadığını ortaya koydu. Yargıtay’ın en önemli tespiti “örgüt üyesi” olmanın suç “sempatizan” olmanın ise suç teşkil etmediğini tespit etmesidir. Şöyle diyor:

“Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir.

 

Örgüt üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekmektedir.” (Karar No: 2017/5155)

Böylesi geniş kitlelerle “irtibatı ve iltisakı” olan FETÖ  ve benzer terör örgütleri ile ilgili davalar bakımından “sempatizan” ve “üye” ayrımın yapılmasının ne kadar önemli olduğunu anlatmaya gerek var mı?

Yıllarca dini cemaat olarak bilinen, ve vakti zamanında yaptığı hayır hasenat ve iyi eğitim kurumları sayesinde geniş kitlelere ulaşmış bir yapıyla yolu kesişenlerin, irtibat kuranların, yayınlarını takip edenlerin, yaptığı etkinliklere iyi niyetle katılanların bugün cezalandırılması haksızlık değil midir?

***

Duruşma savcısı Yeter hakkında verilen “beraat kararını” istinafa götürdü.

İstinafın vereceği karar son derece önemlidir. Bu kararın son derece önemli olmasının sebebi, uzun yıllar dini cemaat olarak bilinen FETÖ’nün çok geniş bir sempatizan kitlesine sahip olması ve binlerce sempatizanın da  “irtibat” ve “iltisak” baz alınarak örgüt üyesi gibi cezalandırılmış olmasıdır.

FETÖ davalarında büyük mağduriyetler oluşmasının en önemli nedeni “irtibat ve iltisak” kriteridir. 

İşte Ekrem Yeter’in davası bu bağlamda oldukça önemlidir.

Çünkü, bu karar istinafta da beraatla kesinleştiğinde pek çok mağduriyetin giderilmesi için emsal oluşturacaktır.

***

FETÖ davalarında “at izini it izinden” ayırmak için emsal teşkil edecek olan Ekrem Yeter davasına böyle bakılmadı. Bilakis kamuoyunun tepkisi oldukça sert oldu.

Neden?

Malum Ekrem Yeter sıradan bir isim değil. AK Parti’nin kurucularından olan Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç’ın damadı: Bir hukuk mağduru için daha adalette tecelli etti denilmeyip, “Arınç YİK üyesi olduğu için, Yeter’de onun damadı olduğu için mahkeme  beraat kararı verdi” diyerek tepki gösterilmesi bu yüzden.

YİK üyesi Bülent Arınç, gösterilen tepkilerin haklı olduğunu söylüyor:

“Damadıma yöneltilen iddiaların daha hafifleri yüzünden mahkum olanlar var. Bu ne iş, diyenler yüzde yüz haklıdır.” (1 Kasım 2019)

Ekrem Yeter’e isnat edilen suçlardan daha hafifleri yüzünden cezaevinde mahkum olan çok insan var. Onlar cezaevlerinde iken Yeter’in berat etmesine tepki gösterilmesi bu aşamada doğaldır.

Ekrem Yeter sıradan bir isim olsaydı, kamuoyunda tartışılan husus, 15 yıl mahkumiyet talebiyle yargıladığı bir davada beraat kararı veren yargının bir uçtan başka bir uca savrulan kararı olurdu. Yargının iki kararı arasındaki uçurum üzerinden yargıdaki sorunları konuşabilirdik. Tıpkı ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak hakkında üç buçuk yıl tutukluluğun ardından mahkemenin verdiği tahliye kararı gibi.

Neden böyle oldu?

Belki de Yeter’in FETÖ davası kapsamında yaşadığı süreçte; gözaltına alınmasında, kısa bir süre tutuklu olmasında ve kısa süren tutukluluğun ardından tahliye edilmesinde ve sonunda beraat etmesinde işleyen süreç hep hukuki idi. Ancak maalesef algı değildi.  Algı ile gerçeklik arasında makasın bu kadar açılmasında elbette yaşananların da etkisi oldu.

Ekrem Yeter gözaltına alındığında Bülent Arınç, AK Parti’de aktif siyaset yapan bir isim değildi, hukuk, adalet, temel hak ve özgürlük alanlarında partisini eleştiriyor, adalet mağdurları için gerekirse cübbesini giyeceğini söylüyordu.

Yeter’in KHK ile ihraç edilmesi de, kısa süre tutuklu kalması da Sayın Arınç’ın partisini eleştirdiği dönemlere denk geliyor.

Yeter’in tahliye edilmesi ve beraat kararı alması da Yüksek İstişare Kurulu üyeliği dönemine…

Kamuoyunun tepki göstermesi doğaldır demem bu yüzden. Eğer toplumun yüzde 50.6’sı yargının siyasallaştığına inanmamış olsaydı, yargı aynı davada verdiği kararlarla bir uçtan diğer bir uca savrulmamış olsaydı…

Yeter davasında mahkemenin kararının siyasi mi hukuki mi olup olmadığını anlamak için Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına uygun mu değil mi diye bakılır, öyle değerlendirilirdi.

Sonuçta mahkemenin beraat kararı Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararıyla örtüşüyor. Verilen hüküm hukuki. Tıpkı duruşma savcısının beraat kararını istinafa götürmesi gibi.

Yeter hakkında “sempati boyutunu aşmadı” diyen mahkeme doğru karar vermiştir.

“Ekrem Yeter benim damadım olmasaydı da beraat ederdi” diyen Sayın Arınç haklıdır.

Burada tartışılması gereken asıl hususu, sorulması gereken asıl soru için eski AK Parti şimdi bağımsız milletvekili olan hukukçu Mustafa Yeneroğlu’na kulak verelim:

“Bülent Arınç’ın damadının nasıl beraat edebildiği değil, sadece bu gibi dayanaklarla on binlerce terör örgütü üyeliği isnat edilerek hayatların nasıl karartılabildiğidir.”

On binlerce insanın KHK ile delil olmadan işlerini, ekmeklerini kaybetmeleridir. Yargının verdiği beraat kararlarına rağmen iadeyi itibar yapılmaması, işlerine dönememeleridir.

Tekrar etmeliyim ki, Ekrem Yeter davası oldukça önemlidir. Karar beraat olarak kesinleştiğinde pek çok mağduriyetin giderilmesi için emsal oluşturacaktır.

https://www.karar.com/yazarlar/elif-cakir/ekrem-yeter-karari-beraatle-kesinlesirse-11895

ELİF ÇAKIR /  KARAR