Elif ve Ayşe Ukrayna’da savaşta, AYM Başkanı Zühtü Arslan Tatilde!
TBMM tatilde, Adliye Tatilde, AYM tatilde, Türk Milleti çaresizlik içinde!
YUSUF İNAN YAZDI...
Elif ve Ayşe Ukrayna’da savaşta, AYM Başkanı Zühtü Arslan Tatilde!
Bu bir tatil yazısı.
Kesinlikle adalet yazısı değil.
Adaleti kim kaybetmiş ki biz bulalım.
Bir zamanlar Adalet Bakanı olan Abdülhamit Gül şiir gibi konuşur, Türkiye'ye adalet anlatırdı. Şimdi Abdülhamit Gül’ün yerini Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan aldı.
AYM Başkanı nerede bir mikrofon görse konuşuyor. AYM'nin iş yükünden yakınıyor.
AYM'ye yapılan başvuruların yüzde 90’ı “kabul edilemez” denilerek eleniyor.
AYM Başkanı Arslan’ın yakındığı işgücü kalan yüzde 10!
Tayyip Erdoğan'a kumpas kuran savcı!
Dünya alem biliyor ki, İzmir Cumhuriyet Savcısı Seyfullah Öselmiş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a tuzak kurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Türk Milleti’nin gözbebeği MİT’i, dünya çapında küçük düşürdü, itibarsızlaştırdı.
Ukrayna’da dalgalanan Türk bayrağını indirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın fotoğraflarını indirtti.
FOTO: Ukrayna'da indirilen Türk bayrağı...
Foto: Ukrayna'da indirilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoağn'ın fotoğrafı...
Foto: Ukrayna'da indirilen CumhurbaşkanıTayyip Erdoağn'ın fotoğrafı...
Foto: Ukrayna'da indirilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoağn'ın fotoğrafı...
Ben de bu kumpasın mağduru olarak 5 yıldır İzmir 19. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyorum.
Kumpas kuran savcıya kimse hesap soramıyor!
Kimse bu savcıya hesap sormadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “ce” diyenler tutuklandı, MİT haberi yazanlar cezaevine atıldı, MİT'e ve MİT Başkanı Hakan Fidan'a kumpas kuran savcı hakkında soruşturma açılmadı.
Peki neden?
O savcı bilse de, bilmese de FETÖ adına iş yaptı. FETÖ’ye hizmet etti. FETÖ'ye milyon dolarlık rant sağladı.
Ukrayna’da tüm dünyaya 30 – 40 dolara ucuz canlı hayvan satan iş adamı ve gazeteciyi sahte kırmızı bülten ile Türkiye'ye getirtti.
FETÖ’nün adak ve kurban pazarının önündeki engeli kaldırttı.
HSK neden susuyor?
HSK; FETÖ’ye alenen milyon dolarlık rant sağlayan Seyfullah Öselmiş hakkında soruşturma açmadı.
Gazetesine abone olan, çocuğunu okuluna gönderen, 2011 yılında bir akrabası Bank Asya'da hesap açıp kapayan hakkında sahte kırmızı bülten çıkarıldı.
FETÖ’ye milyon dolarlık rant sağlayan bu savcı hakkında HSK sessiz kaldı.
FETÖ'ye rant sağlamak için, suç uydurmaya çalıştılar!
Hiçbir suç ve suç kanıtı bulamadılar.
Suç uydurmayı denediler.
Başaramadılar.
FETÖ Müdavimi Şebnem Bursalı'nın İftira ve Karalamaları!
*
Yukarıdaki fotoğrafa bakın. Kim FETÖ pisliği ve hain, siz karar verin!
FETÖ’nün Pensilvanya müdaviminin iftiraları ile medya üzerinden karaladılar.
Bu yazıyı da lütfen okuyunuz...
"Şebnem Bursalı da mı FETÖ Borsası Kurdu? "
Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur'dan Şebnem Bursalı için FETÖ ve FETÖ'den rüşvet iddiaları!
VATANA İHANETİ GİZLEMEK İÇİN, YURTDIŞINA ÇIKIŞ YASAKLANIYOR!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, MİT’e, MİT Başkanı Hakan Fidan’a kurdukları tuzağın, FETÖ’ye alenen yardım suçunun, VATANA İHANETİN ortaya çıkmaması için 03 Temmuz 2019 tarihinden bu güne 1118 gün / 3 yıl 21 gündür yurtdışı çıkış yasağı ile Ukrayna’daki evime, aileme ve çocuklarıma gitmem engellendi.
2019 AYM başvurusuna, gerekçesiz "kabul edilemez" kararı...
AYM’ye yapılan başvuruya Hicabi Dursun, Yusuf Şevki Hakyemez tarafından 31.12. 2020 tarihinde KABUL EDİLEMEZ mührü basıldı.
KABUL EDİLEMEZ dedikleri karara gerekçe bile yazamadılar...
İşte, 12 Temmuz 2018 yılından bu güne 1474 gündür adalet arıyorum.
1474 gündür ailem ve beşikteki çocuklarım Ukrayna’da, ben Türkiye'deyim.
AYM, AYM Başkanı Zühtü Arslan tatilde!
Elif ve Ayşe bebekler 151 gündür savaşın içinde!
Ukrayna'da savaş çıktı.
Savaşın üzerinden 5 ay bir gün geçti 151 gündür hukuk dışı olarak konulan yurtdışı çıkış yasağı kaldırılmadı.
"Türkiye’ye gitme, gidersen tutuklanarak cezaevine atılacaksın. Çocukların elinden alınacak. Öldürüleceksin...”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a FETÖ’nün Ahıska İmamı ile birlikte kumpas kuran Odessa Başkonsolosluğu ve Kiev Büyükelçiliği’nin adı kullanılarak eşime ve çocuklarıma “Türkiye’ye gitme, gidersen tutuklanarak cezaevine atılacaksın. Çocukların elinden alınacak. Öldürüleceksin” denildi.
CİMER’e yaptığım başvuruya verilen cevap da bu:
"İlgi başvurunuz Kiev Büyükelçiliğimize iletilmiş olup, konunun anılan Büyükelçiliğimiz nezdinde takip edilmesi hususunda bilgi edinmeniz rica olunur.
Suçlanan Kiev Büyükelçiliği olayı takip edecekmiş!
Adaleti kimden bekliyoruz....
Vehameti görün!
Türk Milleti çaresizlik içinde!
Bu da avukatımın 4 Temmuz 2022 tarihinde 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği son dilekçenin özeti:
İzmir 19. Ağır Ceza Mahkemesine
Mahkemece, karar duruşması olan 03.07.2019 tarihinde ise yurt dışına çıkmama adli kontrol şartı getirilmiştir.
Yani, müvekkilin ailesi Ukrayna'da olmasına rağmen 4 seneden beri Türkiye'de ikamet etmek zorunda kalmaktadır.
3- 08.07.2021 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe giren 7331 sayılı kanun ile 5271 sayılı Kanunun 110/3 maddesinde yapılan değişiklik ile, “bu madde hükümleri,” ibaresi “bu maddenin birinci ve ikinci fıkra hükümleri,” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir, demek sureti ile;
5271 sayılı Ceza muhakemeleri Kanunun 110. Maddesine 4. Fıkra olarak “(4) Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından 109 uncu madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir.” hükmü eklenmiştir.
Ayrıca, 7331 sayılı kanun ile 5271 sayılı Kanuna 110 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Adli kontrol altında geçecek süre
MADDE 110/A- (1) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir.
(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez" hükmü getirilmiştir.
7331 sayılı kanun ile eklenen bu maddeler 01.01.2022 tarihinde yürürlüğe gireceği de yürürlük maddeleri gereğince hüküm altına alınmış ve kanun yürürlüğe girmiştir. Müvekkil hakkında, mahkemesince, 03.07.2019 tarihinde karar duruşmasında CMK 109/3-a maddesi gereğince yurt dışına çıkmama adli kontrol tedbirine hükmedilmiştir.
Yani müvekkil hakkında yurt dışına çıkmama adli kontrol kararı üzerinden 3 yıl geçmiş olmakla CMK 110/A maddesi gereğince belirlenen süre dolmuş bulunmaktadır. Ancak Türk Ceza Kanunun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez demektedir. Mahkemece, müvekkil hakkında propoganda yapmak suçundan cezalandırılması yoluna gidilmiş ve istinaf mahkemesi de bu kararı kaldırarak müvekkil hakkında üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçundan cezalandırılması yoluna gitmiştir.
Yani ortada örgüt suçundan dolayı verilen bir ceza bulunmamaktadır dolayısı ile müvekkil hakkında verilmiş olan adli kontrol kararının azami süresi 3 yılı geçemez. Bu kanunun amir hükmüdür. Dolayısı ile kanunen belirtilen süre dolmuş bulunmaktadır.
4- Bunların dışında, müvekkilin ailesinin yaşadığı Ukrayna devletinde bir savaş hali olduğu ve savaş halininde halen devam ettiği açıktır.
Daha önceki dilekçelerimizde de belirttiğimiz üzere müvekkil ailesine kısıtlı bir şekilde ulaşmaktadır ve ancak belli zamanlarda kendilerinden haber alabilmektedir.
Yine daha önceki dilekçelerimizde de açıklamaya çalıştığımız üzere müvekkilin her iki çocuğu da henüz küçük yaşlarda olup babanın bakımına muhtaçtırlar. Müvekkilin eşi de rahatsız olup uzun zamandan beri ameliyat olması gerekmekte olup, çocuklara bakacak kimseleri olmadığından ameliyat da olamamaktadır. Bu hususlar daha önceki dilekçelerimizde uzun uzun izah edilmeye çalışılmıştır.
Ukrayna Devletinde olağanüstü bir durum olduğu aşikardır. Bu savaş ortamında müvekkilin ailesi evinden ayrılmak zorunda kalmış ve geçici olarak başka bir yerde yaşamlarını sürdürmektedirler. Müvekkilin eşi ve çocuklarına bu aşamda yardım edecek yada onlara yol gösterecek her hangi biri bulunmamaktadırlar. Müvekkilin eşi 2 kız çocuğu ile savaşın ortasında kalmış durumdalardır.
Ev savaşta zarar görmüş, eşyalar talan edilmiştir...
Yaşamakta oldukları ev çok büyük zarar görmüş ve evin içerisindeki eşyalarda talan edilmiştir. Yani, geri evlerine dönecek bile olsalar bu evde yaşamaları mümkün değildir.
Savaş halinden en çok çocuk ve kadınların etkilendiği de göz önüne alındığında, babalarının yanlarında olmaması halinde de çocukların psikolojik olarak da bu badireyi atlatmaları çok mümkün olmamakla, ileride telafisi mümkün olmayan hasarlar ile karşı karşıya bırakabilecektir ki, şu anda zaten bu travmayı yaşamaktadırlar.
Bir baba olarak da müvekkilin bu zor şartlar altında çocuklarının ve eşinin yanında olmaması, biçare şekilde olayları televizyondan izlemesi de müvekkilde büyük bir tahribat ve endişe verici şekilde ve her an çocuklarına bir zarar gelip gelmediği hususunda meraklı bir bekleyiş içerisinde bırakmaktadır.
Müvekkil her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile irtibatlı olsa da bakanlık tarafından da bu aşamada yeteri kadar yardım görememiş ve ailesini Türkiye'ye getirtememiştir.
5- Tüm bu açıklamalardan başka, ayrıca, Anayasa’nın 23. Maddesi yerleşme ve seyahat hürriyetini düzenlemiştir. Bu madde aynen “Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir” demektedir.
6- Yine Anayasa’nın 19/7 maddesi “Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir” demektedir.
7- Bu açıklamalar ışığında hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada Anayasa'nın 13. Maddesinde ifade edilen “ölçülülük” ilkesinin gözetilmesi gerekmektedir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın, demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte, başka bir ifadeyle güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmekle birlikte, temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
8- Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilmektedir.
Ancak, yine yukarıda açıklandığı üzere şuanda müvekkilin ailesinin yaşamakta olduğu Ukrayna Devletinde olağanüstü bir durum, bir savaş hali mevcut olup, müvekkilin eşi ve çocuklarının tek başlarına bu durumdan maddi veya manevi hasarsız ayrılmaları mümkün değildir.
Hatta, bulundukları yerden ayrılamamaları durumunda, telafisi mümkün olmayan ve hatta Allah göstermesin ama canlarına mal olacak derecede durumlarla karşı karşıya kalınabilecek bir ortamın içerisinde bulunmaktadırlar. Bu durumda, hukukilikten ziyade vicdani bir sorumluluğun da içerisine girilmiş olacaktır. Şu anda müvekkilin eşi ve çocuklarını sadece ve sadece babalarına ihtiyaçları bulunmaktadır.
AİHM'in Deniz Yücel ve Nazlı Ilıcak Kararı!
9- Ayrıca, kamu oyundan da takip edildiği kadarı ile gazeteciler Deniz Yücel ve Nazlı Ilıcak tarafından AİHM nezdinde yapmış oldukları başvurularda, yazmış oldukları yazılar nedeni ile ifade ve düşünce özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiş ve Türkiye devleti tarafından bu karara yapılan itiraz da reddedilmiş olmakla karar kesinleşmiştir.
Bu bağlamda, müvekkil ile aynı statüde bulunan ve yine müvekkil gibi yazdıkları yazılar nedeni ile yargılanan bu kişilerin yazdıkları yazıların düşünce ve ifade özgürlüğü içerisinde olduğu ve cezalandırılmalarının bir hak ihlali olduğu kararı verilmiştir.
Müvekkil de bir gazeteci olarak yazdığı yazılar nedeni ile cezalandırılamaz. Bu ifade ve düşünce özgürlüğünün ihlali anlamına gelecektir. Dolayısı ile Yargıtay tarafından müvekkil hakkında verilen cezaların bozulması durumu kuvvetle muhtemeldir. Aksi düşünülse dahi, AİHM tarafından bir ihlal kararı çıkacağı da aleni bir şekilde ortadadır.
Bu sebeple adli kontrol kararının devamı da ayrı bir ihlal oluşturacak olup hukuka aykırı bir durum ortaya çıkmaktadır. Yani, aslında AİHS'nin 5. Maddesinde düzenlenmiş olan güvenlik ve özgürlük ile ilgili hükümlerinin açık ihlali oluşacaktır.
10- Tüm yapılan bu açıklamalardan başka, müvekkil hakkında verilen ceza onanmış dahi olsa müvekkilin tutuklu kaldığı süre düşüldüğünde, müvekkilin cezasının infazı hakkında az bir süre kalmış olacaktır. Ancak müvekkil tahliye olduktan sonra 3 senedir yurt dışına çıkmama adli kontrol hükmü uygulanmakla, cezası da bu açıdan infazdan fazla sürmüştür. Buda ölçülülük ve orantılılık kuralına aykırılık teşkil etmektedir.
ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİ İHLAL EDİLMİŞTİR...
11- Ancak, müvekkil hakkında verilen yurt dışına çıkmama kararı bir tedbir değil ceza mahiyeti almıştır. 4 seneden uzun bir süredir çocuklarını ve ailesini görememektedir. Çocuklarının babalarına ihtiyacı vardır. Bu sebeple yurt dışına çıkmama adli kontrolü bir tedbir değil artık ceza mahiyetini almış ve amacını aşarak ölçülülük ilkesini de ihlal etmiş bir durumdadır.
12- Diğer taraftan Türk Ceza Kanunun temel prensipleri arasında orantılılık ilkesi, Türk hukuk sistemi içerisinde yer bulan ve bu ilkenin sanık veya şüpheli açısından kişilere verilen bir hak olup, mahkemelerce ihlalin önlenmesi gerekmektedir.
ORANTILILIK İLKESİ İHLAL EDİLMİŞTİR...
Orantılılık, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran koruma tedbirlerinden öncelikle hafiften ağıra doğru giden sıralama şeklinde uygulanması gereken bir ilkedir. Öyle ki, Ceza Muhakemesinin gayesine daha hafif bir tedbir ile ulaşılması mümkün ise, öncelikle uygulanması gerekir. Mesela adli kontrol tedbiri yeterli ise tutuklama tedbirine başvurulmamalıdır. Hakim orantılılık ilkesinin gereği olarak öncelikle amaca yeterli diğer tedbirlerin varlığını göz önüne almak zorundadır. Hukuk devleti olmanın gereği, özgürlük kısıtlamasının şartları gerçekleşse dahi, bireyin bu kısıtlamadan en az zararla kurtulması amaçlanmalıdır. Ancak yukarıda da izah edildiği üzere, müvekkilin yaşamını Ukrayna'da devam ettiriyor olması, ailesi ve çocuklarının yurt dışında yaşıyor olması, çocukların okullarının burada olması ve müvekkilin iş ve aile hayatının da yine burada düzenli bir şekilde olması karşısında orantılılık ilkesinin hukuki olarak uygulandığından bahsedilemez. Kaldı ki, müvekkil hakkında verilen ceza kararı Yargıtayca onansa dahi müvekkilin cezasının infaz edilmesinde yatar süresi de bir kaç aylık bir dönem oluşturacaktır. Buda müvekkilin kaçmasını gerektirecek bir durum oluşturmaz.
Ukrayna Devletindeki bu olağanüstü durumun da ayrıcalıklı olarak değerlendirilmesi ile müvekkil hakkında uygulanan yurt dışına çıkmama adli kontrolünün orantılı ve ölçülü olmadığı açıkça görülmektedir.
YURTDIŞINA ÇIKMAMA KARARI İNFAZI GEÇTİ!
Müvekkil hakkında verilen yurt dışına çıkmama yasağının uzun bir zaman alması, müvekkilin cezasının infazını dahi geçmiş olması, bu süreçte müvekkilin ailesini görememesi, onların ihtiyaçlarına cevap verememesi ve özellikle Ukrayna devletinde savaş halinin bulunması durumu ve bu durumda müvekkilin ailesine yardımda bulunamaması nedeni ile ailesi hakkında telafisi mümkün olmayan zararlarla karşılaşılması halinde uğranılacak maddi ve manevi zararların tazmini imkansız boyutlara ulaşmış olacağı ve bunun da devletin sorumluluğunda olacağı da aşikardır.
ÜÇ YILLIK AZAMİ SÜRE AŞILDI!
Açıklanan nedenlerden dolayı;
A- 7331 sayılı kanun ile 5271 sayılı CMK da yapılan değişiklik ile maddeye eklenen 110/A maddesi gereğince müvekkil hakkında verilen yurt dışına çıkmama adli kontrol kararının üzerinden 3 yıllık azami sürenin dolmuş olduğu ve bu hususta yeniden karar verilmesinin bir zaruret olduğu anlaşılmakla, dosyanın yeniden ele alınarak, müvekkil hakkında, CMK 109/3-a maddesi gereğince verilmiş olan yurt dışına çıkmama adli kontrol kararının kaldırılmasına,
B- Ayrıca, yukarıda uzunca izah edilen Ukrayna Devletinde savaş halinin bulunması gibi olağanüstü bir durumun bulunması ile hukuki olarak ve özellikle vicdani ve insani olarak talebimizin değerlendirilmesi ile yurt dışı çıkış yasağının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederim.
Sanık Vekili
Av.Tamer YURT
19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkememizin 03/07/2019 tarih, 2018/90 Esas ve 2019/223 Karar sayılı kararı ile Sanık Yusuf İnan hakkında CMK 109/3-a (Yurt Dışına Çıkamamak) şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın usul ve yasaya uygun olması nedeniyle verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşıldığından, bu kararda düzeltme ve değişiklik yapılmasına YER OLMADIĞINA, Dosyanın Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 268/2 maddesi uyarınca itirazen incelenmek üzere İzmir 20. Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Dosyada yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle karar verildi.07/07/2022
Şimdi size soruyorum!
Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a soruyorum.
Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a soruyorum.
HSK Üyelerine soruyorum.
AYM Başkanı Zühtü Arslan'a soruyorum.
Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'ya soruyorum.
Siz bu ülkede adaleti bu hakimlerle mi sağlayacaksınız?
Anayasa açık. 4 Yargı Reform Paketi ile yurtdışı çıkış yasağı sınırlandırıldı. 2 yılı geçmemesi gereken yurtdışı çıkış yasağı 3 yılı aştı.
19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Sayın Hakimleri yasaya ayrkı bir yön bulamadıklarını söylüyor...
Topu 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne atıyor...
Ya Anayasa Mahkemesi ne yapıyor?
AYM’ye 15 Nisan 2022 tarihinde başvurdum.
AYM Başvurumu 15 Mayıs 2022 tarihinde kayıt edebildi.
Acil koduyla yaptığım başvuru 3 ay 9 gündür / 101 gündür cevapsız...
20 Temmuz 2022 tarihinde Adli Tatil başladı...
Adliye tatilde...
Hakimler ve savcılar tatilde...
Anayasa Mahkemesi tatilde...
TBMM tatilde...
Elif ve Ayşe bebekler Ukrayna’da savaşın içinde!
FOTO. Ukrayna - Elif ve Ayşe İnan sığınakta... 03 Mart 2022 Ukrayna
İşte adalet, işte hak hukuk...
İşte aileye saygı...
İşte çocuk hakları...
İşte Ak Parti’nin adını kullanan yargıçların adaleti!
Bu kadar hukuksuzluğa ne Ak Parti iktidarda kalabilir, ne de Başkan Erdoğan Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturabilir.
Adliyeler hukuksuzluklarla Ak Parti Hükümetine ve Başkan Erdoğan'a halk tabanından tepki oluşturuyor, Tayyip Erdoğan'ın arkasındaki halk desteğini eritiyor...
Muhalefet partileri, iktidar bize kalacak diye bu hukuksuzluklara sessiz kalıyor...
Ak Parti ve Başkan Erdoğan neden sessiz kalıyor?
Orasını kimse bilmiyor!
YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ
Twitter: @Yusufinan2023
İnstagram: yusufinan2023
E-Mail: [email protected]