Emin Çölaşan'ın kabul olmuş duaları!

Çölaşan'ın türbedeki şükür duası!

Emin Çölaşan'ın  kabul olmuş duaları!


Çölaşan'ın türbedeki şükür duası!

Katı laikçi tutumuyla dikkat çeken Gazeteci Emin Çölaşan son kitabında ilginç bir anısını anlattı. Çölaşan, kitabında TÜRBE'ye giderek şükür duası ettiğini yazdı.

Hürriyet gazesinde işine son verilmesinin ardından çıkardığı kitaplarla ve Aydın Doğan'ın açtığı dava ile gündeme gelen gazeteci Emin Çölaşan son kitabında ilginç bilgilere yer veriyor. Bilgi Yayınevi'nden çıkan "Her Kuşun Eti Yenmez" isimli son kitabında anılarını anlatan Çölaşan'ın bir anısı çok dikkat çekiyor. Katı laik tutumuyla tanınan Çölaşan, gazeteciliğe ilk başladığı 1977 yılnda ve Hürriyet'ten kovulduğu 2007 yılında Hacıbayram Veli Türbesi'ne giderek şükür duası ettiğini açıkladı.

30 YIL ÖNCE İLK DUA
Çölaşan kitabında ilk duasını şöyle anlattı: "7 Şubat 1977 günü Milliyet'te gazeteciliğe başlayacaktım. Hiç bilmediğim bir işe girecektim. Başarılı olacak mıydım, ne yapacaktım, bilemiyordum ve korkuyordum. Bir gün önce Ankara'da Hacıbayram Veli Hazretleri'nin türbesine gidip 'Allahım bana yardımcı ol, beni bu meslekte başarılı kıl, beni mahcup etme' diye dua etmiştim."

30 YIL SONRA İKİNCİ DUA
Emin Çölaşan 30 yıl sonra yine Hacıbayram Veli Türbesi'ne giderek ikinci duasını yaptığı yazıyor. "Şimdi aradan 30 yılı aşkın bir süre geçmiş ve yazılı kovulma tebligatını almıştım" diyen Çölaşan sözlerini şöyle sürdürüyor: "Hemen ardından yine Hacıbayram'a gittim ve aynı yerde bu kez şükür duası ettim. Allah bu meslekte beni bir yerlere getirmiş, mahcup etmemiş, yüzümü kara çıkarmamıştı. Görevimi açık alınla, onurla, lekesiz, şaibesiz, şanla ve şerefle-şimdilik bile olsa- noktalamıştım. İçimden fışkıran tüm duyguları Allah'la ve Hacıbayram Veli Hazretleri ile paylaşmıştım. İçim rahatlamıştı."

Emin Çölaşan: Sezer dua ederken

Emin ÇÖLAŞAN

GAZETE ve televizyonlarda gördük. Ahmet Necdet Sezer, on binlerce insanımızın dolaylı katili olan Hafız Esad'ın tabutu başında saygı duruşunda bulunuyor, ellerini açmış dua ediyordu.

Merak ettim!

Acaba o sırada içinden ne diyordu!

‘‘Allah sana rahmet eylesin ey Hafız. Nur içinde yat.’’

Ya da:

‘‘Allahım bendeki kadere bak ki, ilk dış gezimde şu adamın ölüsünün başına gönderilmişim, şimdi kameraların karşısında ellerimi açıp dua ediyor görünmek zorundayım.’’

* * *ª

Biz Türkiye olarak acaba ciddi bir aşağılık duygusu mu taşıyoruz? Şimdi yazacaklarımı hiç kimse yanlış anlamasın. Ben Suriye ile düşman olalım, o ülkeye sonsuza kadar kin güdelim, anasından emdiğini burnundan getirelim falan demiyorum.

Bizim Suriye halkı ile bir alıp veremediğimiz yok. Tam tersine, bir diktatörlük rejimi ve onun acımasız istihbarat örgütü Muhaberat'ın zulmü altında inim inleyen ve aslında acınması gereken insanlardır.

Baksanıza, adam ölüyor ve devletin başına oğlu geçiyor!

Tezgáh kurulmuş. Cumhuriyet mi, krallık mı, hanedan mı, belli değil.

Bizim bazı gazetelerimiz de dünkü nüshalarında ‘‘Hafız Esad Suriye'nin Atatürk'ü idi’’ gibi cıvık laflar yazıyorlardı.

Atatürk'le Hafız'ı kıyaslamak, o tarih devine yapılacak en büyük hakarettir.

* * *ª

Eli kanlı bir diktatör olmasını da bırakalım bir yana, o adam bizim 40 bin'e yakın insanımızın dolaylı katilidir. Apo'yu Şam'da, kendi sarayının birkaç yüz metre ötesinde 15 yıl barındırıp Türkiye'ye karşı kullanan odur.

Şimdi adam ölüyor ve biz onun cenaze törenine Ahmet Necdet Sezer'i gönderiyoruz!

Olacak şey midir bu?

Cenaze törenine bizden başka cumhurbaşkanı gönderen ikinci ülke sadece Fransa. Öbürleri Arap dünyası ile İran'ın kralları, cumhurbaşkanları ve saire.

Hafız Esad'ın barındırdığı Apo ve örgütü tarafından öldürülen insanlarımızın kanı daha kurumadı.

Toplam 6 bin subay, astsubay, er ve polis şehidimizin kanı ise hiç kurumadı.

* * *ª

Neymiş efendim, sınır komşumuz Suriye ile dostluk ilişkisi kurmak gerekiyormuş. Cumhurbaşkanı o nedenle gönderilmiş!

Kurmasına elbette kuralım da, önce bizden bir özür dilesinler. Geçmişte yaptıklarının yanlış olduğunu ve bir daha bu gibi yollara başvurmayacaklarını resmen açıklasınlar.

Ondan sonra Şam'a cumhurbaşkanı da gitsin, başbakan da.

Bizde bu aşağılık duygusu oldukça, önüne gelen bize daha çooook tokatlar atar.

Huyumuzdur, hep alttan alırız. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti olarak ödünleri hep biz veririz.

İki paralık kabile devletlerinin, muz cumhuriyetlerinin karşısında bile nedense eğilip bükülürüz.

Teröristin, diktatörün, bizim insanlarımızın katili olanların tabutunun başına bile cumhurbaşkanı gönderip saygı duruşunda bulundurur, dua ettiririz.

Allah selamet versin, Allah Suriye'ye Sezer'i gönderen yetkililerimize akıl fikir ihsan etsin!

* * *ª

Okuyucum Tuğrul Özkan yazıyor:

‘‘Böyle birinin tabutu başında saygı duruşunda bulunmayı insan onuruna yakıştıramadım. Bu konuda devletimizin aldığı kararı anlamak cidden zor. Şimdiye kadar hiçbir ölünün arkasından böyle konuşmadım ve onun ölümüne sevinmedim. Ancak bu adam hayatı boyunca dünyamızı mahvetti.’’

Okuyucum Alpaslan Atıl İzmir'den yazıyor:

‘‘Hafız Esad için yazdıklarınıza tümüyle katılıyorum. Ancak, cenaze törenine Hatay Valisi'ni göndermeliydik. Böylece dost, düşman ve Suriye, Hatay'ın kime ait olduğunu daha iyi anlamış olurdu.’’

Turgut Özal başkanlığında en üst düzey Türk heyetleri bile Şam'a gittiğinde, toplantı yapılan salonun duvarlarına Hatay'ı Suriye sınırları içinde gösteren haritalar asmaktan utanmazlardı... Ve o heyetlerden bir Allah kulu tepki göstermezdi.

Ahmet Necdet Sezer'in gitmesi çok çok iyi oldu!

Şehitlerimizin kanı inşallah kurumuş, Suriye de belki de bizi affetmiştir!

Aman Suriye, kolla bizi.

Affet bizi, affet bizi!

https://www.hurriyet.com.tr/dua-308553

Emin Çölaşan'ın son duası için tıklayın!