Emniyet’te Ankara – İstanbul arasında emeklilik krizi

İstanbul ile Ankara arasındaki yeni bir krizin fitilini ateşlemiş oluyor

Emniyet’te Ankara – İstanbul arasında emeklilik krizi


Tolga Şardan | Büyüteç

Tolga Şardan | Büyüteç

[email protected]

Emniyet’te Ankara – İstanbul arasında emeklilik krizi

Belki Kökten’in emekli edilmesi istatistiklere "bir isim" olarak yansıyor ama gerçekte İstanbul ile Ankara arasındaki yeni bir krizin fitilini ateşlemiş oluyor

Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) Yüksek Değerlendirme Kurulu (YDK) geçtiğimiz günlerde amir ve müdür rütbesindeki personeli kapsayan terfi / emeklilik kararları aldı. Bu kararlarla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı dönemindeki koruma müdürünün emekli edildiğini T24 kamuoyuna duyurdu.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun onayladığı kurul kararları çerçevesinde dosyaları görüşülen toplam 319 emniyet müdüründen 88’inin emekli edilmesi kararı alınmıştı. Kararlar çerçevesinde Kılıçdaroğlu’nun koruma müdürü Koray Aslan ile Davutoğlu’nun eski koruma müdürü Sabri Yıldız, "kadrosuzluk" gerekçesiyle emekliliğe sevk edilmişti.

Her ne kadar Kılıçdaroğlu ve Davutoğlu’nun koruma müdürlerinin zorunluluk gerekçesiyle emekli edilmesi siyasetin gündeminde bir – iki gün yer alsa da kurulun dosyasını görüştüğü 2. sınıf emniyet müdürlerinden birisini emekli etmesi bu kez emniyetin kendi içinde önemli krize neden oldu. 

Geçmiş yıllarda kimi zaman benzer, bazen de farklı gerekçelerle İstanbul ile Ankara arasında yaşanan krizlerin sonuncusu kurulun, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sinan Kökten’i emekliye ayırmasıyla yaşanıyor bugünlerde.

Geçmişten süregelen sorunlar

Aslında Kökten’in emekli edilmesini Emniyet’in rutin bir uygulamasından ziyade, bir süredir Ankara ile İstanbul arasında yaşananların sonucu olarak görmek mümkün.

Kulislere yansıyan iddialara göre, 15 Temmuz’dan sonra İçişleri Bakanı olarak görevlendirilen Süleyman Soylu, bakanlık görevi süresince birkaç kez İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ı değiştirmek istedi.

Aynı zamanda seçim çevresi olan İstanbul Emniyeti’nin başında kendisine yakın bir isimle çalışmak isteyen Soylu’nun girişimleri her defasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan döndü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 2015’te İstanbul Emniyet Müdürü olan Çalışkan’ı gerek çalışma sistemindeki farklı mesleki yöntemler, gerekse 15 Temmuz’daki FETÖ’nün darbe girişimi sırasında devlet lehine gösterdiği yararlılıktan dolayı görevinde tuttuğu bu konuları takip edenlerce yakından biliniyor.

Zaman içinde Soylu ile Çalışkan, bazı konularda ters düştü. Silivri İlçe Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan’ın 2018’de yaşamına son vermesindeki iddialar, Soylu’nun oğlunun içinde bulunduğu aracın polis ekiplerince aranması, İstanbul’da görev yapan polis amir ve müdürlerinin görev yerlerinin belirlenmesinde Soylu’nun ağırlık koymak istemesi gibi olaylar Soylu ile Çalışkan arasındaki gerginliğin Ankara –İstanbul arasında soruna dönüşmesine neden oldu.

Hatta öyle ki, uygulamada pek görülmeyecek şekliyle Soylu, bir keresinde İstanbul’da yapılacak müdür ve amir tayinleri öncesinde Ankara’dan beraberinde bir ekiple kente geldi ve Vali Ali Yerlikaya ile Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’dan brifing aldı. Yerlikaya ve Çalışkan’ın kentin işleyişine göre yaptıkları tayin ve atamaları tek tek sorgulayan Soylu, bazı atamaların değiştirilmesi talimatını verdi. 

Yanı sıra kimi zaman İstanbul’da ortaya çıkan gündelik olaylar, bazı polisiye olaylar ve kimi adli operasyonlarda yaşanan sorunların da bu gerginliğe katkısı olduğu söylemek lazım.

Neticede, dört yıla yaklaşan sürede Soylu, İstanbul’da Çalışkan ile çalışmak zorunda kaldı.

Kritik emeklilik kararı

Geriye dönük bilgilendirmeden sonra gelelim bugün yaşananlara.

Yazının girişinde de sözünü ettiğim gibi, Yüksek Değerlendirme Kurulu 2020 yılı çalışmaları kapsamında görev süresi uzatımı bekleyen 2. sınıf emniyet müdüründen 166’sının dosyasını değerlendirmeye aldı.

Bu dosyalar içinde İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ın 13 yardımcısının dosyası da vardı.

Tüm personel dosyalarındaki görev performansı, görev yerlerindeki başarısı, varsa ödüller, soruşturmalar ve cezaların yanında "yukarıdan gelen talimatlar", siyasi tavassut ve kurumsal talepleri tek tek değerlendiren YDK’nın üyeleri İstanbul’un dosyaları görüşülürken sürpriz bir karara imza attı.

Kurul, İstanbul’dan gelen 13 dosya içinde sadece İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ın "sağ kolu" olarak tanımlanan yardımcısı Sinan Kökten’i emekli edilmesine karar verdi. Diğer 12 dosyanın sahibi il emniyet müdür yardımcılarına görev süresi uzatımı onayı verdi.

Kararın duyulmasıyla birlikte hem Ankara’daki, hem de İstanbul’da emniyet kulisleri çalkalanmaya başladı.

15 yıllık beraberlik

Bu konuyu Ankara’dan araştırdığımda karşıma şöyle bir tablo çıktı:

Çalışkan ile Kökten, 2005’ten itibaren beraber çalışıyorlar. Çalışkan’ın Kırşehir’de görev yaptığı dönemde başlayan üst – ast ilişkisi, her ikisinin Kosova’daki BM göreviyle birlikte yurda dönüşte Sakarya’da da devam ediyor.

Çalışkan, son olarak İstanbul’a emniyet müdürü olduğunda uzun süredir tanıdığı, nasıl görev yaptığına yakından tanık olduğu, huyunu suyunu bildiği Kökten’i İstanbul’a getirip görev verdi. Kökten, önce İstanbul Emniyeti’nin kalbi olarak tanımlanabilecek birimlerden Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nden sorumlu oldu.

Ardından Narkotik biriminden sorumlu olan Kökten, emekliye sevk edildiği bugünlerde Güvenlik Şubesi’nden sorumlu olarak tüm İstanbul genelinde sivil toplum örgütlerinin organize ettiği sokak eylemleri, açık hava etkinlikleri, basın açıklamaları, yasal ve yasadışı yürüyüşlerin takibinde görevliydi. Kökten ve personeli kentte her gün gerçekleştirilen ortalama 50’ye yakın aktiviteyi izleyip yasal biçimde sonuçlanmasını sağlamaya çabalıyordu.

Çalışkan’ın vekili

Çalışkan’ın nezdinde Kökten’in konumunun ne kadar önemli olduğu konusunda bir bilgi daha vereyim:

İstanbul Emniyet Müdürü Çalışkan’ın kent dışında bulunduğu dönemlerde "vekâleten" İstanbul ve İstanbul Emniyeti’nden sorumluydu. Yani, Çalışkan imza yetkisini Kökten’e bırakıyordu.

Kısacası, YDK’nın emekliye sevk ettiği Kökten, İstanbul Emniyeti’nin ikinci adamıydı. Çalışkan’ın en güvendiği personelin başındaydı. Sicil dosyası parlaktı.

İşin ilginç yanı ise; kurul çalışmalarına başlamadan hemen önce İstanbul Valisi Ali Yerlikaya devreye girmiş. Yerlikaya, hem Soylu hem de aynı zamanda YDK Başkanı olan Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş’la görüşüp Kökten’in işini iyi yaptığını, sorunları çözdüğünü ve İstanbul’un bu polis müdürüne ihtiyacı olduğunu bizzat iletmiş.

Buna rağmen kurul kararıyla anlaşıldı ki; Türkiye’nin en büyük kentinin, bir dünya metropolünün asayiş ve güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan kentin valisi olan Yerlikaya’nın Kökten’le ilgili talebi kabul görmemiş.

Soylu’nun ekibi kurul üyesi

Bu arada, YDK’nın en az beş üyesinin - ki bu üyeler, genel müdür yardımcısı, il emniyet müdürü ve teftiş kurulu başkanı düzeyinde-  Soylu’nun en yakınındaki isimler olması dikkat çekici.

Bir il emniyet müdürünün talebi olmaksızın yakın çalışma ekibinden personeli hakkında yapılan tasarruf ya da tasarruflar, emniyet teşkilatının temel dinamikleri ve temayülleri içinde pek görülen uygulama değildir.

YDK’nın Kökten’le ilgili beklenmeyen kararı Çalışkan’a "Ankara’nın mesajı" olarak yansıyor. Daha ötesi, Ankara’daki EGM yönetimi, Kökten üzerinden Çalışkan ile hesap görüyor, bir nevi.

Evet, belki Kökten’in emekli edilmesi istatistiklere "bir isim" olarak yansıyor ama gerçekte İstanbul ile Ankara arasındaki yeni bir krizin fitilini ateşlemiş oluyor.

Kanımca, bu kriz burada kalmaz ve farklı boyutlara taşınır. Zira, Emniyet Genel Müdürlüğü YDK’nın 2020 yılı çalışmalarının sonuçlarını İçişleri Bakanı Soylu’nun onayından geçmesine karşın henüz açıklayamadı.

Bir sonraki aşama önümüzdeki günlerde hazırlanacak ikinci sınıftan birinci sınıfa terfi edecek emniyet müdürleri listesi olacak. Doğrudan Bakan Soylu’nun yapacağı birinci sınıfa terfilerde İstanbul’un hissesine ne düşecek hep birlikte göreceğiz. 

Emniyet teşkilatını ve bürokrasiyi uzun yıllardır yakından takip eden bir gazeteci olarak söyleyebilirim ki, siyaset – polis çekişmesinde kazanan siyaset kurumu gibi gözükse de sonunda hep polis teşkilatı kazanan olmuştur. Bu süreçte de bunun değişeceğini düşünmüyorum.

T24.COM.TR