Enerji Krizi Türkiye’yi Nasıl Etkileyecek?
“Para kazanmak isteyen spekülatörler fiyatları yükseltti”
Enerji Krizi Türkiye’yi Nasıl Etkileyecek?
İZMİR- Başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada enerji fiyatları, kış sezonunun yaklaşması ve tedarik sıkıntılarının sürmesi nedeniyle tırmanışta. 83 doların üzerinde işlem gören Brent petrol varil fiyatı son üç yılın zirvesine çıktı. Avrupa’da geçen yıl 100 dolara kadar düşen bin metreküp doğalgaz fiyatı, spot piyasalarında yaz başından beri artarak 2 bin dolara yaklaştı. Kömür fiyatı da Avrupa’da tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü, ton fiyatı 275 dolara çıkarak rekor kırdı.
Avrupa’nın yanı sıra Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkeleri de enerji krizi sardı. Çin’de ülkenin yüzde 70’inin elektrik üretimini karşılayan termik santrallerde kömür tedarikinde yaşanan sıkıntı yüzünden eyaletlerin yarısında günler süren elektrik kesintileri meydana geldi. Birçok fabrika yeterli enerjiyi bulamadığı için üretime ara vermeye başladı. Hindistan’da da elektriğin başlıca kaynağı olan kömürde kıtlık var. Ülkede yaşanan sel baskınlarının madenlere ulaşması yüzünden kömür çıkarılamıyor. Brezilya’daysa kuraklık, hidroelektrik santrallerindeki üretimi engellediği için ülke doğalgaz ithalatına yönelmiş durumda.
“Para kazanmak isteyen spekülatörler fiyatları yükseltti”
Küresel iklim değişiklikleri, petrol, kömür ve doğalgaza tüm dünyada talebin artışı, yaşanan enerji krizinin bir boyutu. Ancak uzmanlara göre fiyatlardaki hızlı tırmanışın asıl nedeni spekülasyon. Rusya gibi doğalgaz tedarikinde öncü ülkelerin politikalarının fiyatlar üzerinde etkili olduğu, salgın sonrasında finans dünyasının risk iştahının spot enerji piyasasına yöneldiği görüşleri paylaşılıyor.
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz, “Pandemi koşullarından görece bir çıkış söz konusu olunca belli ülkelerde talep arttı. Talep artınca da fiyatlar yükseldi. Ama burada fiyatların bu denli yükselişinin mantıklı izahı yok. Bu tamamen spekülasyon. Para kazanmak isteyen spekülatörler, bankerler, komisyoncular, hatta bir kısım üreticiler bu oyunun oyuncuları ve bunlar fiyatları yükselttiler. Geçtiğimiz günlerde Rusya Devlet Başkanı Putin'in ‘Avrupa'ya gaz arzında bugünkünden daha fazla imkan sağlanacağı’ yönündeki beyanı üstüne fiyatların tepetaklak düşmesi spekülasyonun tam bir kanıtı oldu. Kömürün de dört katına çıkmasının hiçbir mantığı yok. Bir dönem tonu 70 dolar olan kömürün 280 dolara çıkmasının hiçbir gerekçesi yok. Maliyetler artmış değil” dedi.
“Fiyat artışını arz talep dengesiyle açıklama imkanı yok”
Eski BOTAŞ Doğal Gaz Alım Dairesi Başkanı Ali Arif Aktürk de Hollanda merkezli sanal doğalgaz ticaret noktası TTF’te Ocak ayında 16 euro/megavatsaat olan doğalgaz fiyatının, 6 Ekim’de bir günde yüzde 40 yükselişle megavatsaat başına 160 Euro’yu aştığına dikkat çekti. “Bunu arz talep dengesiyle açıklamanın imkanı yok” diyen Aktürk, Avrupa’da Groningen sahasında ve Norveç’te gaz üretiminde düşüş yaşansa da bunun yönetilebilir olduğunu kaydetti. 2008’de petrol fiyatlarında da benzer spekülatif yükselişin yaşandığını ve aniden düşüşe geçtiğini söyleyen Aktürk, “Risk iştahı yüksek ‘trader’lar, piyasadaki talebi, Çin'in talebini, Kuzey Akım 2'nin devreye girmesindeki izin süreçlerini bahane ederek pozisyon aldılar ve fiyatları bu seviyelere getirdiler. Ben bu seviyelerin sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. Herkes karını realize edecek ve 2008'in Temmuz'unda petrolde olduğu gibi gaz fiyatlarında da Avrupa’da rasyonel kış fiyatları seviyesine geleceğini düşünüyorum” dedi.
31 Ekim’de başlayacak COP26 olarak da bilinen 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın fiyatlarda kırılma noktası olabileceğini söyleyen Aktürk, “Kömürdeki fiyatlar da eğer COP26'da daha radikal kararlar alınırsa gazdan çok daha hızlı düşer. Ama eğer bu iklim zirvesinde alınacak kararlarda biraz gevşeme olursa, şu anki enerji piyasalarını da göz önüne alarak, kömür fiyatları da petrolle ve gazla birlikte gevşer ama bu gevşeme hızı, petrol fiyatlarıyla paralel olur” dedi.
Peki tüm dünyanın yaşadığı enerji krizinin Türkiye’ye yansıması ne olacak? Türkiye, doğalgazda yüzde 99 dışa bağımlı. Tükettiği enerjinin yüzde 26,6'sını doğalgazdan karşılıyor. Elektrik üretiminde doğalgazın payı yaklaşık yüzde 40. Türkiye’nin enerji ithalatı faturasıysa, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son açıkladığı bilgilere göre; Ağustos ayında geçen yıla göre yüzde 104,1 artarak 4 milyar doların üzerine ulaşmış durumda.
“Fiyat artışları Türkiye’de daha alt düzeylerde olacak”
Ancak Türkyılmaz, enerji krizinin asıl nedeni olarak gösterilen doğalgaz spot piyasasındaki fiyat artışının Türkiye’yi Avrupa gibi etkilemeyeceği görüşünde. Türkyılmaz, “Avrupa'daki yükselen gaz fiyatları esas itibariyle boru hattıyla alınan gaz fiyatları değil. Bunlar LNG olarak anılan sıvılaştırılmış gaz fiyatları. Tamamen gündelik piyasa işlemlerine, ticari işlemlere konu olan ürünler. Oysa Türkiye gazın yüzde 75'ini, yüzde 80'e yakın bölümünü uzun vadeli anlaşmalarla alıyor. Spot enerjinin bu işteki payı en yüksek olduğu zaman altıda bir oranındaydı. Bu sene bir miktar daha da düşebilir. Esas itibariyle Türkiye uzun vadeli sözleşmeler yapıyor. Bu sözleşmelerde de alınan gazın fiyatı, gaza endeksli değil, petrol fiyatlarına endeksli. Dünya ölçeğinde petrol fiyatlarındaki artış, gaz fiyatlarındaki artışa göre çok daha alt düzeyde olduğu için fiyat artışları Türkiye'de daha alt düzeylerde olacak” ifadesini kullandı.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Doğal Gaz Sektör Raporu'na göre; Türkiye 2020 yılında yüzde 33,6 oranında Rusya'dan, yüzde 24 oranında Azerbaycan'dan ve yüzde 11,1 oranında İran'dan uzun vadeli anlaşmalarla boru hattı üzerinden doğalgaz ithal etti. Türkyılmaz, yapılan anlaşmaların içeriğinin kamuoyundan saklanmasını “Türkiye'nin Rusya'yla yapmış olduğu anlaşmanın süresi bitiyor. Yeni bir anlaşmanın şartları, kapsamı, nicelikleri, nitelikleri nasıl olacak bilmiyoruz. Azerbaycan'la biten anlaşmanın yerine yeni bir anlaşma yapıldı. Hiçbir yerde yayınlanmadı. Hiçbir bilgi verilmedi. Tek bir söz hakkında dahi fikrimiz yok. Kaç yıllık bir anlaşmadır, her yıl ne kadar gaz alınacaktır, hangi fiyattan anlaşılacaktır? Bunlar söylenmiyor. Söylenmediği için de bu konuda çok fazla yorum yapma imkanımız maalesef söz konusu değil” sözleriyle eleştirdi.
“Devlet fedakarlık yaparak maliyeti vatandaşa yansıtmıyor”
Türkiye’de en son Temmuz ayında elektriğe yüzde 15, doğalgaza yüzde 12 zam yapıldı. Ekim ayındaysa elektriğe değil ancak elektrik üretiminde ve sanayide kullanılan doğalgaza yüzde 15 zam yapıldı. Konut tarifeleri sabit kaldı. Konut tüketicileri için 1000 metreküp doğal gaz fiyatı bin 488 TL olarak kalırken, sanayi aboneleri için yüzde 15 artışla bin metreküp doğal gaz fiyatı 2 bin 358 lira oldu. Elektrik üreten santrallerin kullandığı 1000 metreküp doğal gazın fiyatı ise 2 bin 724 liraya yükseldi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, dar gelirli ailelerin elektrik tüketimlerinin bir kısmını karşıladıklarını da söyleyerek, “Devlet fedakarlık yaparak maliyeti vatandaşa yansıtmıyor” ifadelerini kullandı.
“Elektrik üreten santrallere ve sanayiye yapılan artış da yurttaşlara yansır”
Elektrik üreten santrallere ve sanayiye yapılan artışın vatandaşlara da dolaylı olarak yansıyacağını söyleyen Türkyılmaz, “Çünkü doğalgazın girdi olarak kullanıldığı bütün sanayi sektörleri maliyetleri arttığı için kendi ürettikleri ürün fiyatlarını yükselteceklerdir. Bunları tüketen yurttaşların da aldığı hizmete, ürünlere ödeyeceği para artacaktır. Aynı şekilde elektrik üretiminde doğalgaz payı, bu sene hidroelektrik potansiyelinin yeterince değerlendirilememesi yüzünden, kuraklıktan ötürü düşmüş olmasına nedeniyle yüzde 33-34'ler mertebesine çıktı. Ağırlıkla elektrik fiyatlarına yansıyacaktır. Her ne kadar 1 Ekim'de zam yapılmamışsa da bu yapılması söz konusu olan zammın son dakikada geri çekilmesi gibidir. Manipülatif bir iştir. Bakalım yıl sonuna kadar zam yapılacak mı, yapılmayacak mı, hep birlikte göreceğiz” dedi.
Türkiye’deki enerji üreticileriyse, 3 katına kadar çıkan maliyetleri nedeniyle önümüzdeki dönemde elektriğe yüzde 40-45 bandında zam yapılmasını talep ediyor. Bloomberg'den Cemre Nur Karaca'ya konuşan Enerji Ticaret Derneği Başkanı Burak Kuyan, “1 Temmuz’da yüzde 15 zam yapıldı. Ekim ayında yüzde 15’lik bir zam daha bekliyorduk. Ama bu zammın olmaması özellikle perakende ve tedarik şirketlerini oldukça zora soktu” ifadelerini kullandı.
“BOTAŞ’ın doğalgaz fiyatlarındaki sübvansiyonu sürdürülebilir değil”
Elektrik üretiminin yanı sıra ısınmada da kullanılan doğalgaz fiyatlarındaki artışa karşın BOTAŞ tarafından iç piyasa satış fiyatına sübvansiyon uygulanıyor. Enerji fiyatları düşmezse Türkiye’yi zor bir kış beklediğini vurgulayan Aktürk, “Gazprom'un Ağustos ayı bin metreküp gaz fiyatı ortalaması kendi raporlarına göre, 280 küsur dolar. Türkiye'de şu anda abonelere uygulanan fiyatı, dolara çevirdiğinizde 166 dolar gibi bir rakam çıkıyor. Aradaki fark, bir şekilde sübvanse ediliyor. Tabii bu fiyatları tüketiciye yansıtmama, kaynak gerektiriyor. Bu kaynak da aslında vergi gelirlerinden ayrılıyor. BOTAŞ sübvanse ederken, bilançosu belli bir yere kadar sürdürülebilir. Hele hele kış döneminde Türkiye'nin tüketim profiline baktığımızda, kışın 5-6 ay kullanılır ve bu talep yaklaşık en soğuk günlerde bu sene günde 300 milyon metreküpü yakalayacak. Bu talebi karşılayabilmek için de Türkiye spot LNG ithal etmek zorunda. Yani sistemin gereği bu” dedi.
BOTAŞ’ın spot LNG’yi ucuza ithal etmesinin yolu olmadığına da dikkat çeken Aktürk, “Toplamda kış döneminde, Eylül ayından Nisan ayına kadar, 54 kargo ithal etmesi öngörülüyor ve bu kargolar da dünya fiyatlarından ithal edilecek. 54 kargo ciddi bir rakam. Türkiye'nin ağırlıklı ortalama gaz ithalat rakamını artıracak bir rakam. Bu da sübvansiyon rakamını yükseltiyor” diye konuştu.
“Yenilenebilir enerji kaynaklarının değerini bilmek gerekiyor”
Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltarak enerjiyi daha ucuza kullanmasının yolları olduğunu söyleyen Türkyılmaz da, “Türkiye'de bugüne değin doğalgaz, çok başat hale getirilmiş. Hem birincil enerji üretimi içinde hem elektrik üretimi içindeki doğalgazın ve ithal ürünlerin payını, daha çok yerli ve yenilenebilir kaynaklara yönelerek düşürmek lazım. Şu anda ithal kömür fiyatlarındaki aşırı yükseliş, yerli kömüre yeniden bir ilgi oluşturmuş durumda. Yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelinin de değerini bilmek gerekiyor. Rüzgar potansiyelinin şu anda değerlendirdiğimiz kısmı, 10 bin megavat. Beşte bir mertebesinde. Karasal rüzgar için konuşuyorum. Deniz üstü rüzgar potansiyeline gelince daha hiçbir şey değerlendirmemiş durumdayız. Güneş enerjisinden elektrik üretim potansiyelininse yalnızca yüzde 3'ünü değerlendirmiş durumdayız. Halbuki bizi bekleyen yaklaşık 240-250 bin megavatlık bir potansiyel var. Biz daha 8 bin megavat mertebesindeyiz” dedi.
VOA