Erdoğan ekonomik çalkantıya rağmen popülaritesini nasıl koruyor?
“En büyük tehdit ekonomik kriz”
Erdoğan ekonomik çalkantıya rağmen popülaritesini nasıl koruyor?
Associated Press haber ajansı, Türkiye'de 28 Mayıs'ta yapılacak ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yayınladığı analiz haberde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın giderek tırmanan ekonomik sorunlara rağmen seçmenler arasında nasıl popülaritesini koruyabildiği sorusuna yanıt aradı.
Erdoğan'ın 20 yıldır kitlesel protestolar, yolsuzluk suçlamaları, darbe girişimi, Suriye iç savaşından kaçan sığınmacılar gibi siyasi krizlerin üstesinden gelmeyi başardığının altını çizen AP, şimdiyse Türk halkının ve ekonomisinin yüksek enflasyon altında ezildiğini, birçoklarının 6 Şubat'taki depremden sonra hala toparlanmaya çalıştığını kaydediyor.
Ancak buna rağmen giderek daha otoriter dürtülere sahip olan ve ilk turda zaferi az farkla kaçıran Erdoğan’ın, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu karşısında ikinci tur yarışa güçlü favori konumunda girdiği belirtiliyor.
Peki Erdoğan'ın eli zayıf olmasına rağmen uzun süredir iktidarda olması ve geniş kitlelere hitap etmesinin nedeni nedir?
69 yaşındaki Erdoğan, İslami değerleri öne çıkararak yarım yüzyıl laiklikle tanımlanan Türkiye'de muhafazakar ve dindar seçmenlerin kendisiyle derin bağlılık kurmasını sağladı.
Hükümet kaynaklarını kendi siyasi avantajı için kullanarak iktidardaki gücünü pekiştiren Erdoğan, seçmenlerini memnun etmek için altyapı yatırımlarına cömert harcamalar yaptı, eleştirileri susturmak için medyayı sıkı kontrol altına aldı.
Küresel arenadaki manevralarıyla birçok Türk seçmeni yanına çeken Erdoğan, ülkenin Doğu ve Batı'yla olan ilişkilerinde askeri gücünü sergileyebileceğini gösterdi.
“Değişim değil istikrar talebi ağır basıyor”
Erdoğan'ın ekonomik kriz döneminde popülaritesini hala koruması, uzun zamandır iktidarda kalabilmesi gerçeğiyle de açıklanabilir. Seçmenlerle ve uzmanlarla yapılan söyleşiler, birçoklarının daha fazla değişim değil, istikrar istediğini ortaya koyuyor.
Washington'daki düşünce kuruluşu Ortadoğu Enstitüsü'nden Gönül Tol, “Bu gibi ulusal kriz dönemlerinde insanlar genellikle liderin etrafında toplanır. Seçmenlerin muhalefetin sorunları çözme becerisine yeterince inancı yok” diyor.
Türkiye'nin en uzun süre iktidarda kalan lideri olan Erdoğan, 28 Mayıs'ta seçimi kazanırsa iktidarını üçüncü on yıla taşıyarak 2028 yılına kadar Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturabilir.
Dün ATA İttifakı'nın adayı Sinan Oğan'ın yaptığı destek açıklaması, Erdoğan'a 28 Mayıs'ta avantaj sağlayabilir.
Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'ın enflasyonu körükleyen ekonomi politikalarını ve giderek otoriterleşen eğilimlerini geri çevireceği söylemi üzerine kurduğu seçim kampanyası ise Associated Press'e göre Erdoğan destekçilerini cezbetmekte zorlandı.
AP'ye konuşan AK Parti seçmeni Ankaralı güvenlik görevlisi Bekir Özçelik, “Ülkemizin son 20 yılda geldiği noktaya bakın. Dünyada Erdoğan'la boy ölçüşecek lider yok” dedi ve muhalefetin ülkeyi 50 yıl geriye götüreceğini iddia etti.
Özçelik ve başka birçok destekçisi, Erdoğan'ı, Türkiye'nin jeopolitik arenada büyük bir oyuncu olabileceğini gösteren bir lider olarak görüyor.
Avrupa ve Asya arasındaki stratejik konumu nedeniyle kilit bir NATO üyesi olan Türkiye aynı zamanda ittifakın ikinci en büyük ordusuna sahip. Erdoğan iktidarı sırasında Türkiye, bazen sorunlu ancak vazgeçilmez bir NATO müttefiki olduğunu ortaya koydu.
İsveç'in NATO'ya katılımını veto eden ve Rus S-400 hava savunma sistemi satın alarak F-35 programından çıkarılan Türkiye, buna karşın Birleşmiş Milletler'le beraber Ukrayna tahılının Karadeniz'den açlık çeken ülkelere güvenli ihracatını sağlayan gıda koridoru anlaşmasına öncülük etti.
2011'de Suriye'de patlak veren iç savaşta Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat karşıtlarını destekleyen Erdoğan, savaş sonucu başlayan mülteci akınını Avrupa ülkelerine karşı koz olarak kullandı ve Avrupa'yı, Türkiye'nin sınırlarını açarak mülteci istilasına yol açmakla tehdit etti. Türkiye şu andaysa Suriye'nin kuzeyinde geniş alanları kontrolu altında tutuyor.
Uzmanlar, seçim kampanyası sırasında Erdoğan'ın Türkiye'nin askeri sanayi sektörünü öne çıkararak yerli yapım İHA'ları, uçakları ve dünyanın ilk “İHA gemisi” olarak tanıtılan savaş gemisini tanıttığını, bu mesajın 14 Mayıs'taki ilk tur seçimde seçmenleri cezbettiğini kaydediyor.
Erdoğan, iç siyasetteyse laik kökleri yıpranan ülkede İslam profilini öne çıkarıyor.
Laik ordunun yetkilerini kısıtlayan, kamu görevlisi kadınların türban takmasını yasaklayan kuralları kaldıran Erdoğan, bu seçimlerdeyse muhafazakar tabanın desteğini pekiştirmek için Kemal Kılıçdaroğlu ve muhalefeti “sapkın” olarak tanımladığı LGBT haklarını savunmakla suçladı.
“En büyük tehdit ekonomik kriz”
Ancak Associated Press'e göre Erdoğan'ın karşı karşıya olduğu en büyük tehdit, ekonomik kriz. Erdoğan'ın ailelerin alım gücünün azalmasına karşı geliştirdiği ana metod, hükümet harcamalarını hızla arttırması oldu. Kamu harcamalarındaki artış, uzmanlara göre Erdoğan'ın faiz indirimi politikasıyla birlikte enflasyonu daha da körüklüyor.
Kamu ve emeklilik maaşlarını arttıran, milyonlarca vatandaşın erken emekliliğinin önünü açan Erdoğan, elektrik ve doğalgaz faturalarında ödeme kolaylıkları getirdi, kimi hanehalkı borçlarını sildi.
Deprem bölgesinde yeniden yapılanmayı sağlamak için gereken tüm harcamaların yapılacağı vaadinde bulunan Erdoğan, katıldığı her temel atma töreninde, deprem bölgesini sadece kendi hükümetinin yeniden inşa edebileceği mesajı verdi.
AK Parti, deprem felaketi sonrasındaki arama, kurtarma ve yardım faaliyetlerinin geciktiği yönündeki eleştirilere rağmen depremin etkisi altında kalan 11 ilin 10'unda il tur seçimlerden galip çıktı.
Ankaralı Erdoğan destekçisi Mustafa Öztürk, enflasyon nedeniyle yaşam standardının gerilemesine rağmen, COVID-19 pandemisinden bu yana enflasyonla mücadele eden tek ülkenin Türkiye olmadığını savunuyor.
Enflasyonun Erdoğan'un suçu olmadığını söyleyen Öztürk, asla Erdoğan'a karşı yönde oy kullanmayacağını, İslam'ı toplumda öne çıkardığı için Erdoğan'a borçlu olduğunu hissettiğini söylüyor.
“Erdoğan’ın verdiği mesaj medya üzerindeki sıkı denetimle büyüyor”
Erdoğan'ın mesajı ve gücü, medya üzerindeki sıkı kontroluyla daha da büyüyor.
CHP'li RTÜK üyesi İlhan Taşçı, devlet televizyonu TRT Haber'in 1 Nisan'dan beri Erdoğan'a 48 saat, Kılıçdaroğlu'naysa yalnızca 32 dakika ayırdığını kaydediyor.
Associated Press, Kılıçdaroğlu'nun ekonomiyi düzeltme ve kadınların okullarda başörtüsü takma hakkını koruma sözlerininse Türkiye'nin muhafazakar bölgelerinde karşılık bulmadığını kaydediyor.
Ortadoğu Enstitüsü'nden Gönül Tol, “Kılıçdaroğlu muhalefet partisinin imajını değiştirdi, ancak söylemi Erdoğan kontrol ediyor, o nedenle başörtüsü takan muhafazakar kadınlar arasında bir korku etkeni var. Muhalefet iktidara geldiğinde durumlarının kötüleşeceğine inanıyorlar” diyor.
Erdoğan, HDP'nin Kılıçdaroğlu'na destek vermesinden sonraysa muhalefetin Kürt “teröristler” tarafından desteklendiği imajı yarattı. Muhalefetin bu söylemi reddetme çabalarıysa anaakım medyada nadiren yer buldu.
Washington Enstitüsü uzmanı Soner Çağaptay, Erdoğan'ın ”devlet kurumlarına, bilgi kontroluna dayanan ve muhalefeti teröristler ya da yeterince Müslüman olmayanlar olarak şeytanlaştıran söylemiyle titizlik içinde bir zafer koşusu tasarladığını” kaydediyor.
Çağaptay, “Medya, tartışmayı, Erdoğan iktidarı altında Türkiye'nin nasıl bir askeri endüstriye dönüştüğü söylemine çevirdi ve bu işe yaradı” diyor.
Uzmanlara göre milliyetçilerden ve İslamcı partilerden oluşan Cumhur İttifakı'nın 600 sandalyeli TBMM'de çoğunluğu ele geçirmesi, ikinci turda Erdoğan'a avantaj sağlıyor. Bunun nedeni, birçok seçmenin hükümetin bölünmesini engellemek için Erdoğan'ı destekleme olasılığının yüksekliği.
Erdoğan da geçen hafta CNN Türk televizyonunda meclisin çoğunluğunun kendilerinde olduğunu, istikrarlı bir hükümetin ülkeye barış ve refah sağlayacağını vurgulamıştı.
VOA