Erdoğan muhalefete diyor ki: Beni düzeltip ayakta tutun!
Meclis’ten bir şey istenecekse, yerinde söylemek gerekir...
TBMM’nin yeni yasama yılının başlaması yeni bir tartışmayı başlattı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kutluyoruz! Tam gününde, tam zamanında ve tam zemininde bir çıkış yaptı. Meclis açılırken, önem vermek gerekir... Meclis’e muhalefet de geleceğine göre, onlara değer vermek gerekir... Meclis’ten bir şey istenecekse, yerinde söylemek gerekir...
Erdoğan bütün bunları birleştirdi; artık siyaset diline iyice yerleşmiş olan, 50 artı 1’de yüzde 10’luk bir indirim yaptı. Açıklamanın ucunu, Tarım Bakanlığı’na atanınca ilk demecini, “Topraktan geldik, toprağa gideceğiz” şeklinde verip bu bakanlığa ne kadar hâkim olduğunu gösteren Faruk Çelik gösterdi. Erdoğan da gazetecilerin sormasını istediği soru sorulduktan sonra, muhalefetle memleketin önemli meseleleri üzerine müzakere yapılabileceğini söyledi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ülkeyi uçuracağını, Türkiye’yi dünya devleti yapacağını göremeyen muhalefet gitti, müzakere yapılabilecek muhalefet geldi.
Erdoğan ilk açıklamasını gece biraz daha yaydı. Efendim, kendilerinin getirdiği bir değişikliği kendilerinin değiştirmesi olmazmış, o nedenle eğer muhalefet bu konuyu gündeme getirirse elbette konuşulurmuş...
***
Bütün bunlar, iki yıldır dile getirdiğimiz gibi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında ne olduğu belirsiz, tamamen kişisel hesaplarla getirilmiş değişikliklerin tutmadığını, oturmadığını gösteriyor. Oturması mümkün değildi, çünkü oturacak bir şekli yoktu. Nereye sığdırmaya çalışsan bir yanı sarkıyordu.
16 Nisan 2017 referandumunda, resmi rakamla kıl payı kabul edilen anayasa değişiklikleri 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra yürürlüğe girdi; Türkiye, Cumhurbaşkanı’nın tek karar verici olduğu sistemle yönetilmeye başlandı. Bu sisten halka anlatılanların hiçbirini veremedi. Ekonominden yargıya, Meclis’ten siyasete her alanda bozulma, dalgalanma, istikrarsızlık var. Bunu elbette Erdoğan da görüyor. Elinin hiç yanmayacağı, közden kestaneleri başkasının alacağı, hep kendisinin iktidarda kalacağı bir arayışa girdi.
Bu arayışın içinde Millet İttifakı’nı bozmak var; ama olmuyor...
CHP’yi erozyona uğratıp yalnızlaştırmak var; ama olmuyor...
Bir dış başarı, uluslararası kahramanlık yaratmak var; ama olmuyor...
Ekonomide rakamlarla oynayıp “Durum kötü, ancak vaziyet iyi” demek var ama olmuyor...
Olmuyor da olmuyor...
O zaman ne yapmak lazım? Sistemle oynayıp yönü buraya çevirmek bir yöntem olabilir.
İlk turda seçilme oranını yüzde 40’a indirmeyi telaffuz dahi etmenin anlamı büyük. Her şeyden önce yüzde 50’lik iktidar blokunun kalmadığını gösteriyor. AKP artı MHP’nin buna yetmediği gibi, olası eklenebileceklerin de yetmeyeceği kabul ediliyor. Ya da başka bir hesap var; AKP’nin MHP ile yolları ayırıp daha farklı bir masa kurma arayışı da olabilir!
Önceki akşamdan itibaren yapılan açıklamalar, yorumlar, siyasette beklenen sıcak sonbaharın başladığını ortaya koyuyor.
***
Erdoğan yeni bir oyun planı yapmaya çalışıyor. Bu kesin...
İşte şimdi muhalefetin, Millet İttifakı’nın bunu “görmesinin” ve “öyle değil böyle” demesinin tam vaktidir.
Erdoğan, “Benim getirdiğim bu sistemi düzeltin, sonra da beni yine ayakta tutacak bir yöntem önerin... Ben yüzde 40 koyuyorum, siz de bir şey koyun... Karşılıklı bir yere geliriz” diyor.
Muhalefetin sistemle ilgili görüşleri açık; güçlendirilmiş bir parlamenter sistem... Bunu yeniden Erdoğan’la konuşarak yapmak mümkün değil.
Sistemin olumsuz yanlarını eleştirme dönemi bitmiştir. Şimdi, Türkiye’nin nasıl yürüyebileceğini halka önerme, gösterme, anlatma vaktidir.
Çözüm yolu barajı 50’den 40’a çekmek değildir...
Önce bu öneriye, karşı öneriyle rest çekmektir...
Sonra iktidarı sandığa çekmektir...
MUSTAFA BALBAY / CUMHURİYET