Erdoğan ve Davutoğlu afişinin üzerinde de “Yolunuz yolumuz” yazılıydı.

Yeni bölünme kriteri: Türkiye'yi seven AKP'yi de sever

Erdoğan ve Davutoğlu afişinin üzerinde de “Yolunuz yolumuz” yazılıydı.


Yeni bölünme kriteri: Türkiye'yi seven AKP'yi de sever

Müyesser Yıldız yazdı...

Erdoğan, 5 yıl önce 27 Ağustos günü yapılan AKP 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde partisine veda ederken, Genel Başkan ve Başbakanlık için tek aday Ahmet Davutoğlu'ydu. Bu, Erdoğan için “Veda”, Davutoğlu için “Vefa” kongresiydi. Salonunun en görünen yerine asılan Erdoğan ve Davutoğlu afişinin üzerinde de “Yolunuz yolumuz” yazılıydı.

Ve Erdoğan, görevini devrettiği Davutoğlu için şunları söyledi:

- Yeni Başbakan'ın paralel devlet yapısıyla mücadelede son derece azimli ve cesur olacağına yürekten inanıyorum. Esasen yeni genel başkanımızın ve başbakanımızın seçilmesinde birçok kriterin yanında, paralel yapıya karşı duruşu da etkili olmuştur.

- Birçok gazeteler yazıyor çiziyor, bu bizim değerlerimizde kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. AK Parti tek adam partisi olmadı ve olmayacak. Kurulduğu günden itibaren, AK Parti istişareyle ortak akılla kararlar alan bir parti oldu. Başarı da başarısızlık da tek tek isimlere değil, kadroya yazılacaktır. Biz, ilkelerin partisiyiz. İstisnasız her birinizin, bu partinin genel başkanına ve başbakanına yardımcı olacağınızı biliyorum.

- İnanıyorum ki, bugünkü kongreden katılımın tümünün de ittifakıyla Ahmet Davutoğlu kardeşim çıkacaktır ve süratle yarın Cumhurbaşkanlığıyla ilgili yemin töreni, devir teslim töreninden sonra da kendilerine kabineyi kurma görevini vereceğiz.

O Kongrede Erdoğan bir yandan, “77 milyonun her bir ferdine bir kez daha ben musafaha için elimi uzatıyorum. Bugün yeni bir Türkiye kuruluyor. 23 Nisan 1920 ruhuyla yeniden kucaklaşırken, eski küskünlükleri, kutuplaşmayı bir kenara bırakalım, yeni bir sayfa açalım istiyoruz” dedi. Öte yandan yine muhalefete yüklendi.

CHP'yi, “Çözüm sürecinin karşısına duvar gibi dikilmek ve statükoyu savunmakla” suçladı... 

MHP'nin “Terörden beslendiğini ve şehit cenazelerini istismar ettiğini, varlık zeminini kaybedeceği için çözüm sürecine karşı çıktığını” söyledi...   

HDP'nin de sırtını teröre dayadığını belirtip, “Kan üzerinden yürüttüğü siyaset tarzını terk edip, Türkiye partisi olma yolunda ilerlemelidir” çağrısında bulundu... 

MHP Lideri Bahçeli'nin cevabını hatırlatmakla yetinelim. Erdoğan'ın sözleri için, “Müfteriliğin tezahürü... Ahlâksızlık... PKK'yla kimin pazarlık yaptığı, İmralı canisine kimin teslim olduğu, Mehmetçiklerimizi, polislerimizi arka arkaya şehit eden kanlı elleri kimin tuttuğu esasen ortadadır” ifadelerini kullanan Bahçeli, AKP Kongresi hakkında ise şöyle konuştu:

“Erdoğan Cumhurbaşkanı olmakla yetinmeyip, AKP'yi kendi çıkar, emel ve niyetlerine göre tasarlamak için geceyi gündüze kattı. Ayan beyan ortadadır ki, AKP'nin başına vitrin süsü bir genel başkan atanmış, Erdoğan velayet ve vesayeti bu partinin hücrelerine kadar nüfuz ve sirayet etmiştir. Bundan böyle AKP'ye genel başkan olacak şahıs kukla başbakan, iradesini çaldırmış, karar alma kabiliyetini devretmiş, zihnini ve basiretini kiralamış bir şahsiyet olarak anılacaktır.”

5 yıl sonra nereden nereye? Bahçeli, cansiperane Erdoğan'ın yanında... Davutoğlu hasım, hatta “Dolandırıcı”!

Evet, iki gün önceki AKP Genişletilmiş İl Başkanları Meclis Toplantısı'nda Erdoğan'ın, kendi elleriyle Genel Başkanlık ve Başbakanlık koltuğuna oturttuğu Ahmet Davutoğlu hakkında yaptığı açıklamalarından söz ediyoruz. 

Bir süredir tartışılan Şehir Üniversitesi konusuna değinirken, Davutoğlu için “Malûm zat” dedi... Özelleştirme Yüksek Kurulu Başkanı'yken, üniversiteye tahsis edilen arazinin mülkiyet devrini gerçekleştirdiğini, yani usulsüzlük yaptığını söyledi... Dahası, şimdi de Halk Bankası'nı dolandırmaya çalışmakla suçladı...

Davutoğlu da çok sert ve can alıcı bir karşılık verdi; “Şu anda görev yapanlar dahil, yaşayan bütün Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, kamu bankalarının bağlı olduğu bakanlar ile Özelleştirme Yüksek Kurulu'nda görev yapmış yetkililer ve onların birinci, ikinci derece hısımları ve akrabalarının mal varlıklarının siyasete girdikleri/devlet görevi üstlendikleri günden bugüne kadar araştırılmasını” istedi.

Şimdi haliyle herkes bu kavgayı konuşuyor. Doğaldır; çünkü hem AKP'nin röntgenini hem de “Türk siyasetinin ve siyasetçisinin makûs talihi”ni ortaya koyması açısından önemli bir olay.

"AKP EŞİTTİR TÜRKİYE" Mİ

Ancak biz Erdoğan'ın aynı toplantıdaki başka sözlerine dikkat çekmek istiyoruz. Çünkü siyasi görüşü ne olursa olsun bu ülkenin her bir ferdini ilgilendiriyor ve Davutoğlu'nun yaptığı iddia edilen usulsüzlük ve “Dolandırıcılık” teşebbüsünden daha önemli.

Erdoğan ne mi söyledi?

Yine, “Dava” dedi... Türkiye, nasıl binlerce yıllık devlet tarihimiz içindeki son halka ise AKP'nin de “Bu büyük davanın” günümüzdeki en önemli temsilcisi olduğunu kaydetti...

Yine, “Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Boşnağıyla velhasıl şu anda 82-83 milyonuyla, yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdiklerini” vurguladı... 

Yine, Türkiye'nin son 17 yılda tarihinin en büyük sıçramalarını yaşarken, aynı zamanda tarihinin en büyük saldırılarıyla karşı karşıya kaldığını anlattı...

Nihayetinde de şöyle konuştu: 

“Ülkemize yönelen saldırıların hedefinde, ilk önce AK Parti yer almıştır. Esasen Türkiye ile AK Parti'nin kaderi adeta bütünleşmiştir. Türkiye'yi seven bizi seviyor, Türkiye'ye kızan bize kızıyor, Türkiye'den nefret eden, bizden de nefret ediyor. Milletimiz de bu gerçeği gördüğü için her mücadelemizde hamdolsun yanımızda yer alıyor.”

Yani sadece AKP'liler, Türkiye'yi seviyor...

AKP'yi sevmeyen, ona kızan ve oy vermeyenler ise Türkiye'yi sevmiyor, dahası Türkiye'den nefret ediyor, öyle mi?

Bu, nasıl haksız bir itham ve ne denli tehlikeli bir bölücülüktür?

Böyle mi olur, emperyalist kuşatmaya karşı milli mücadele?

Müyesser Yıldız

Odatv.com