Erdoğan'a 'FETÖ raporu' sunuldu: 'Devlete küstürülmemeli'

İlginç detayları olan rapor Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunuldu

Erdoğan'a 'FETÖ raporu' sunuldu: 'Devlete küstürülmemeli'


Erdoğan'a 'FETÖ raporu' sunuldu: 'Devlete küstürülmemeli'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 17-25 Aralık sürecinden sonra önemli görevlere atadığı bir isim, FETÖ'yle mücadeleye ilişkin gözlemlediği aksaklıkları ve önerilerini rapor haline getirdi. İlginç detayları olan rapor Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunuldu

17-25 Aralık sürecinden sonra FETÖ ile mücadelede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görevlendirdiği bir isim, FETÖ ile mücadeleye ilişkin gözlemlerini, aksaklıkları ve önerilerini raporlaştırdı. Rapor, Erdoğan'a sunuldu..

2021 yılının ağustosunda güncellenen ve içinde önemli tespitler ile öneriler bulunan o raporda dikkat çeken ayrıntılara yer verildi. Erdoğan'a sunulan raporda, "Örgütçü olmayan aileler devlete küstürülmemeli, çocukları dışlanmamalı" denildi.

Independent Türkçe'den Can Bursalı'nın aktardıklarına göre, raporda öne çıkanlar şöyle:

"İhraçlarda şahsımın da yer aldığı ve en titiz tartışma ve değerlendirmeler yapıldıktan sonra, mensuplarının yüzde 20'sinden fazlasının atıldığı bir kurumda, açığa alınan 4 bin 500 kişiden 450'sinin iade edildi. Hiç hata yok denilen ByLock delilinde 11 bin 482 kişinin Mor Beyin mağduru olduğunu öğrendik. Bu nedenle kamu görevinden ihraç edilmesine rağmen OHAL Komisyonu ve yargı süreci devam eden 125 bin kişinin tamamını FETÖ üyesi ya da iltisaklısı kabul etmenin ne dinimize ne de hukuk devletine uygun olmayacağı gerçeği, uygulamalar sırasında göz önünde tutulmalıdır.

Bugün muhalifi de muvafıkı da ifade etmektedir ki, FETÖ'yle mücadele bizzat Sayın Cumhurbaşkanı'nın kararlılığı sayesinde etkili olarak yürümektedir. KHK ile FETÖ iltisakı nedeniyle kamu görevinden çıkarılan bir vatandaşımız, bu kararlılıkta olmasa bile FETÖ ile arasına kalın bir çizgi çektiyse, devletin de milletin de o vatandaşımıza bir şans vermelidir."

"BERAAT EDENLERİ, İTİRAFÇI OLANLARI HALKI BOMBALAYANLA BİR TUTMAK DOĞRU DEĞİL"

"Beraat etmesine rağmen kamu görevinden çıkarılmış kişilerin tamamını, pişmanlığını ifade ederek etkin pişmanlıktan yararlananları, 15 Temmuz gecesi insanlara silah doğrultup bombalayanlarla aynı muameleye tabii tutmak doğru bir mücadele yöntemi değildir."

Bir tarafta, Bank Asya'da çalıştığı veya FETÖ'nün talimatıyla hesap açanların kamu görevinden atıldığı, öte yanda bankanın Genel Müdürlüğü'nü yapıp Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı'na atananlar... Bir tarafta Sızıntı, Zaman gazetesi abonesi diye hukuki işleme tabi tutulanlar, öte yanda FETÖ'nün en büyük bağışçılarından ve Zaman gazetesinin ortağı F.T. hakkındaki beraat ve takipsizlik kararı... Bir tarafta kendisi hakkında hiçbir FETÖ delili bulunmayan ama kardeşi ByLock kullanıcısı diye memuriyete alınmayanlar, öte yanda kardeşi darbeden tutuklu olduğu halde 15 Temmuz'dan sonra bakan, milletvekili, büyükelçi olanlar... Hukukun en temel prensiplerinden olan 'Suç ve kabahatlerdeki şahsilik' prensibi, herkese eşit ve adil uygulanmalı."

"YARGI MENSUPLARI ARASINDA 'ALT TABAKAYLA UĞRAŞIYORUZ' DEDİKODUSU VAR"

"Bazı kişilere açılan davalar ile, FETÖ'yle mücadelenin sulandırıldığı, muhalifleri tasfiye aracına dönüştüğü, F.T.'nin, damatların, akrabaların ayrıcalıklı olduğu dedikoduları, yargı mensupları tarafından adliye çevrelerinden ifade ediliyor. Yargı mensupları arasındaki 'Biz ibadet/ticaret kısmının alt takımıyla uğraşıyoruz' söylemleri de dikkate alınarak, uygulamaların delil ve gerekçeleri, mevzuatın elverdiği ölçüde kamuoyu ile paylaşılmalı."

Siyasilerin suç ve ceza için milat belirleyip belirleyemeyeceği tartışılırken, 7 Şubat 20212, 17-25 Aralık 2013 operasyonları, MİT mensuplarının refakat ettiği tırların durdurulması gibi olaylar, FETÖ'nün suç örgütü kimliğini görünür kılmıştır. O dönemlerde bazı Başbakan Yardımcısı, Bakan, siyasi parti genel başkanı ve iktidardan ya da muhalefetten birçok milletvekilinin FETÖ'ye yönelik yaptırımlara itirazları dikkate alındığında, 2014 ve 2015 yıllarında sıradan vatandaşların, bu yapının terör yüzünü bilmelerini istemek adil olmayacaktır."

"ÇOCUKLARI DIŞLANMAMALI, ÖRGÜTÇÜ OLMAYAN AİLE BİREYLERİ DEVLETE KÜSTÜRÜLMEMELİ"

"Örgüt mensupları kolektif cezalandırılmayarak, örgütçü olmayan anne, baba, kayınvalide, kayınpeder ve kardeşlerinin devlete küsmelerinin önüne geçilmelidir. 

Örgüt mensuplarının devlet okullarında öğrenim görev çocukları, öğretmen ve öğrenciler tarafından dışlanmamalıdır. Bu öğrencilerin ekonomik ve psikolojik durumları gözetilerek, başarılı öğrencilerin diğer öğrenciler gibi yurt ve burs yönünden ayrım görmemelidir."

Yıllarca aldıkları eğitimle mankurtlaştırılan kişilere özel hazırlanmış videolar, ceza ve tevkif evlerinde izletilerek, nasıl canavarsa his sahibi olan bir Frankeştan'a dönüştükleriyle yüzleşmeleri sağlanmalıdır."

FETÖ'nün geçmişte kişilerin dünya ve ahiretlerinin gözeten bir sosyal güvelik şemsiyesi gibi görülmesi onu cazibeli kılmıştır. Bu nedenle örgüt üyelerinin FETÖ'den ayrıldıkları takdirde çocuklarının nafakalarının temini, ev kirası gibi rutin ödemelerinde örgüte muhtaç bırakılmamalıdır. Devlet bu kişilerden askerliğini yapmayanı askere aldığına, gelir elde edenden vergi almaya devam ettiğine göre, kamu görevinden ihraç edilen örgüt üyelerinin özel sektörde çalışabilmesi için hukuki bir engelden ziyade psikolojik bir engel bulunmamadır."

"İTİRAFÇILARI KAPSAYAN BİR ORGANİZASYONUNUN OLMAMASI, DEVLETİMİZİN EKSİKLİĞİDİR"

"İtiraf müessesesi son derece önemli olup itibarsızlaştırılmamalıdır. MİT ve EGM'nin FETÖ'nün çözülmeleri engellemek için itirafçı olunmaması, olunsa bile 1-2 ismin verilmesi yönünde istihbari bilgileri var. Bu bilgilere rağmen hala itirafçıları kapsayan bir organizasyon kurulmamış olması, devletimizin eksikliğidir. Mevcut düzenlemede, darbe suçuna karışıp itirafçı olanlarla bir itiraflarından vazgeçtiler.

TSK mensupları için geliştirilen FETÖMETRE uygulaması, akademisyenler için de geliştirilmelidir. FETÖ iltisaklısı olduğu bilinmesine rağmen delilsizlik nedeniyle halen üniversitelerimizde görev yapan bazı akademisyenler, görevlerine devam etmektedir.

"FETÖ ile samimi olarak mücadele ederken süreç içinde kullandıkları yetki nedeniyle güç zehirlenmesi yaşanabileceği dikkate alınarak İstanbul, Ankara, İzmir gibi çok büyük illerin dışındaki kolluk ve savcılık makamlarındakilerin görev süresi en çok 3 yıl olmalıdır."