Erdoğan’ın çantasında ne var?
“Dostum Putin” henüz “Bay Putin”e dönüşmedi ama Erdoğan’ın Putin’e olan güveni sarsıldı.
Erdoğan’ın çantasında ne var?
Erdoğan-Putin görüşmesi sadece İdlib sürecini değil, Türk-Rus ilişkilerinin seyrini de belirleyecek. İki lider kriz anlarında bir araya geldiler. Rus uçağının düşürülmesi, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarında krizden güçlü çözümler çıkarmayı başardılar. Astana sürecinin mimarı oldular.
Bu kez İdlib krizini masaya yatıracaklar. Ancak İdlib sürecinde Putin’in tavrında değişiklik gözlemlenmeye başladı. Erdoğan’la birlikte birçok krizin aşılmasını sağlayan Rus lider için Ankara’da “Putin, KGB başkanı gibi hareket ediyor” yorumları yapılmaya başlandı. “Dostum Putin” henüz “Bay Putin”e dönüşmedi ama Erdoğan’ın Putin’e olan güveni sarsıldı.
Görüşmede Erdoğan’ın sadece İdlib’deki durumu gündeme getirmeyeceği, Türk-Rus ilişkilerini masaya yatıracağı söyleniyor. Putin’le görüşmede, bir paket olarak Türkiye ile Rusya arasındaki ekonomik ilişkilerin de yer alacağı ifade ediliyor. Ekonomiyle ilgili pakette yer alan Türk gazı, nükleer santral ve S-400’ler sadece ekonomik değil, stratejik açıdan da büyük önem arz ediyor. Türk-Rus ilişkilerinin sadece İdlib’den ibaret olmadığı ama İdlib’den zarar görebileceği mesajı verilecek.
İdlib konusuna Türkiye bir milat olarak bakıyor. Eğer İdlib’den geri adım atarsak, sıra Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgelerine gelir deniliyor.
Görüşmeye ilişkin beklentileri şöyle sıralamak mümkün.
1- Kalıcı ateşkes ilan edilmesi.
2- İdlib’in güvenli bölge ilan edilmesi.
Türkiye’nin İdlib hava sahasını kullanmasına izin verilmiyor. İdlib’de güvenli bölge ilan edilerek sadece Türkiye değil, rejim ve Rus uçaklarının da uçmaması sağlanmalı.
Putin görüşme sırasında İdlib şehir merkezinde kontrolün sağlanması konusunu gündeme getirirse, Erdoğan’ın bir B planı olduğu söyleniyor. Eğer Putin İdlib’in kontrolünü birlikte sağlamayı önerirse, Erdoğan’ın karşı bir öneri getirmesi sürpriz olmamalı.
Erdoğan-Putin görüşmesinden ne çıkacağı bilinmiyor. Ama hem Türkiye’nin hem de rejimin bölgeye yığınağı sürüyor. Rusya ile rejimin, İdlib’i Doğu Guta’da Halep’te yaptığı gibi “hayalet şehir”e dönüştürmek istediği düşünülüyor. Bu Türkiye’ye yönelecek 1.5-2 milyon yeni mülteci demek. O nedenle Türkiye, buna izin vermemekte kararlı. 27 Şubat bir dönüm noktası oldu. Sınırlarımıza sıfır noktada savaş uçaklarımızın 24 saatlik önleme uçuşları devam ediyor.
Türkiye, hiç olmadığı kadar kararlı.
Peki görüşmede ipler kopacak mı, yeni bir süreç başlayacak mı?
Tam bir bıçak sırtı durum söz konusu. Ateşkes ilan edilmesi başta olmak üzere bir ilerleme sağlanması bekleniyor. Yani masa devrilmeyecek.
KAPALI OTURUMDA JAMMER ÇALIŞTIRILDI
MECLİS’e çok sık giden gazetecilerden biriyim. Zaman zaman, “Milletvekillerinden daha çok gidiyor” tarzında esprilere konu oluyorum. İdlib konusunda kapalı oturum kararı alınınca başka bir gözle Meclis’i gezdim.
Nasıl oldu? Kapalı oturuma geçilmesi kararı alınınca basın bürosunda Genel Kurul salonuna bakan odalar kilitlendi, gazeteciler çıkarıldı. İktidar ve muhalefet kulisleri boşaltıldı, gazetecilerin kulislere girmesi yasaklandı. Genel Kurul salonuna ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile sadece milletvekilleri, yemin ettirilmiş stenograflar ve kavasların girmesine izin verildi. Kapalı oturum kararı alındıktan sonra Genel Kurul salonuna bakan sağ taraftaki koridordan geçmek yasaklanmıştı ancak sol koridordan geçerek Meclis’in diğer birimlerine gitmek mümkündü. Sol koridorlardan geçerek, kulislerde gözlemde bulunma imkânım oldu. Her zaman canlı olan kulislerde, güvenlik görevlileri dışında kimse yoktu. Muhalefet kulisine bir ara CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ordu Milletvekili Seyit Torun çıktı. Görevlilere, “Telefon burada çekiyor mu?” diye sordu. Genel Kurul salonunun biraz uzağını göstererek “Burada çekiyor” dediler. Torun, “Genel Kurul salonunda telefonlar çalışmıyor” dedi. Görevliler, “Jammer çalıştırılmış olabilir” diye karşılık verdiler. Daha önceki kapalı oturumlarda jammer çalıştırılmış mıydı onu bilmiyorum ama bu kez dışarıdan dinlemeye karşı önlem alınmış.
O İFADE ŞIK OLMADI
34 şehidimizin haberini aldığımız 27 Şubat gecesi İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve MHP Lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak üzüntülerini bildirdiler. Ancak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramaya gerek duymadı. Bu tür zamanlar siyasetin, sen-ben kavgasının bir kenara bırakılıp birlik ve beraberlik duygusunun ön plana çıkarılması gereken anlar. Meclis’te İdlib konulu kapalı oturum yapılırken, Türk siyasetinin son 50-60 yılında yer almış olan Hasan Korkmazcan’la bunu konuşuyorduk. Korkmazcan, AP’de başladığı siyaseti Demokratik Parti ve ANAP’ta sürdüren bir isim. Şimdi Vatan Partisi’nde. “1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı başladığında Demokratik Parti Genel Başkanı Ferruh Bozbeyli, Başbakan Bülent Ecevit’i ziyaret ederek desteğimizi bildirmişti” dedi. AP Genel Başkanı Süleyman Demirel’in de Ecevit’i ziyaret ettikten sonra başbakanlığın merdivenlerinde “Harekâta ilişkin Sayın Başbakan’dan bilgi aldım. Devletimizin, hükümetin ve kahraman Mehmetçiğin yanında olduğumuzu bildirmeye geldim” diye açıklama yaptığını hatırlattım.
O sırada bir yandan da CHP grubunu takip ediyordum. Kılıçdaroğlu, “Topuğunuz kıçınızda Putin’e koşuyorsunuz” dedi. O an doğru mu duydum diye etrafımdakilere sorma ihtiyacı duydum. İdlib’in, şehit cenazelerinin konuşulduğu bir dönemde bu ifade şık olmadı. Meclis’in mehabetine yakışmadı.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/erdoganin-cantasinda-ne-var-41460568