Erdoğan'ın, "ekonomi ve hukukta reform" açıklaması tartışılıyor…

"Demokrasi, özgürlük ve hukukun olmadığı yerde sermaye yeşermez"

Erdoğan'ın, "ekonomi ve hukukta reform" açıklaması tartışılıyor…




Erdoğan'ın, "ekonomi ve hukukta reform" açıklaması tartışılıyor… Sönmez: Kavala, Demirtaş ve diğer HDP'liler serbest bırakılabilir

Hukukçu Erdem, ekonomist Sönmez ve siyaset bilimci Korkmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ekonomi ve hukukta yeni bir dönem başlatıyoruz" açıklamasını Independent Türkçe'ye değerlendirdi

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifasından sonraki gelişmeler, "AK Parti'de bir değişim yaşanıyor" yorumlarına neden oldu.


Türkiye'de son birkaç günde en yetkili ağızlardan ekonomi ve hukuk alanına ilişkin yapılan açıklamalar da bunun bir işareti olarak görüldü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çarşamba günü partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada, "İnsan hakları eylem planına ehemmiyet veriyoruz. Temel hakların korunmasından, mülkiyet hakkına kadar pek çok ilave hükümleri istişare ederek bu eylem planına ekleyeceğiz" ifadeleri de dikkatlerden kaçmadı. 

Erdoğan, dün de partisinin Tekirdağ il kongresinde "Ekonomi ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz" ifadelerini kullandı.

Uzmanlar, ABD'de başkan seçilen Joe Biden'ın bunda doğrudan bir etkisi olmasa da Türkiye'de başlatılacak ekonomi ve reform dönemine bir katkısının olacağı görüşünde.

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, iktisatçı yazar Mustafa Sönmez ve İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (İstanPol) Genel Direktörü ve siyaset bilimci Seren Selvin Korkmaz, başlatılan ekonomi ve reform dönemini Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

"Demokrasi, özgürlük ve hukukun olmadığı yerde sermaye yeşermez"

Türkiye'nin derin bir ekonomik kriz yaşadığını, hayat pahalılığı ve işsizliğin önlenemez bir noktaya geldiğini belirten hukukçu Erdem, sorunların uzun süredir istişareyi dışlayan, ortak ve kolektif akıldan yoksun iktidarın izlediğine kötü yönetiminin bir sonucu olduğunu söyledi.

Hukuki güvenirliği olmayan bir ülkeye yabancı sermayenin yatırım yapması bir tarafa, yerli sermayenin bile haksızlık ve keyfiyetten dolayı çareyi yurtdışına kaçmakta bulduğunu ifade eden Erdem, "Demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğünün olmadığı yerde ne sermaye yeşerir ne de ekonomik refah sağlanır. İktidar bu gerçeği görüp ciddi anlamda bir hukuk reformu yapacaksa şüphesiz iyi bir gelişme olacaktır. Ama yaşanan ekonomik krizi geçici olarak soğutmak ve makyaj amaçlı yapılıyorsa bunun ülkeye bir faydası olmayacaktır" dedi.

Tek başına hukuk alanında reforma gitmenin ciddi bir sonuç vermeyeceğini, sorunun bir bütün olarak ele alınması gerektiğini kaydeden Erdem, "Sorunlara bütüncül yaklaşmak gerekiyor. Türkiye demokrasi noktasında dahi temel standartları yerine getirmekten uzak bir ülke. Maalesef demokrasinin ABC'si sayılabilecek sandık demokrasisi bile ülkede gerçek anlamıyla işlevini yerine getiremiyor. Seçilmiş milletvekillerin dokunulmazlığının kaldırılması, halkın meşru oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması ve yerine kayyumlar atanması bunun açık bir örneğidir. Ülke sandık demokrasisinde çok geri bir noktada" diye konuştu.

"Biden'ın gelişi baskıcı otoriter liderlerin yıkılmasıyla sonuçlanabilir"

Erdem, gerek ulusal gerekse de uluslararası düzeydeki endekslere bakıldığında Türkiye'nin demokrasi ve özgürlükler alanında üçüncü dünya ülkeleri ile birlikte anıldığını gördüklerini belirtti.

Son yıllarda küresel ölçekte demokrasi, özgürlük ve hukuk alanında bir gerilemenin yaşandığını ve gerilemeyi iktidara gelen sağ, popülist ve otoriter liderlere bağlayan Erden, devamında şunları söyledi:

ABD Başkanı Donald Trump bu sağ, popülist ve otoriter liderlerin sembol ismiydi. Dikkat edilecek olursa Türkiye'de de olduğu gibi dünyanın her yerinde ABD seçimleri ve Trump'ın gidecek olması büyük bir ilgi ve heyecan ile takip edildi. Çünkü Trump'ın gidecek olması otoriter baskıcı rejimlerin sona ermesi ve dünyanın bir soluk alması için umut olabilir düşüncesiydi. Seçimlere olan ilgi bu yüzdendi. Hiç şüphesiz liberal demokrat bir çizgide olan Joe Biden'ın yeni ABD Başkanı seçilmesi diğer dünya ülkeleri için belirli bir ölçüde olumlu gelişme olarak değerlendirilebilir. Bunun Türkiye üzerinde mutlak anlamda olmasa da belli bir ölçüde etkileri olacaktır. Biden'ın gelişi baskıcı otoriter liderlerin domino etkisi ile tek tek yıkılmasıyla sonuçlanabilecek bir sürecin başlangıcı olabilir. Türkiye'nin de bundan etkilenerek reform dönemini başlatması mümkündür.

"Reform bir imaj çalışması, hiçbir samimi tarafı yok"

Türkiye'ye yabancıların güvenmediği için yatırım yapmadığını, para bulamayan AK Parti için denizin tükendiğini belirten iktisatçı Sönmez, başlatılan ekonomi ve hukuk reformunun daha çok bir imaj çalışması olduğunu söyledi.

Reformun ekonomiyi serbest piyasa düzenine uygun ve Merkez Bankası'nın da bağımsız olduğu bir yapı gibi gösterme çabası taşıdığını aktaran Sönmez, "Hukuk olarak da şimdiye kadar böylesini görmediğimiz hukuk devletini güya ayağa kaldıracaklar. Yargının bağımsız olduğuna inandırmaya çalışacaklar. Bu bir imaj çalışması. Samimi hiçbir tarafı yok" dedi.

Türk halkının, 18 yıldır Türkiye'yi yöneten Erdoğan ve partisini tanıdığını ifade eden Sönmez, "Halk artık nasıl omurgasız, yalan, hile, hurda bir rejim olduğunu biliyor. Bence bunu yabancılarda biliyor. Onlar da tanıdılar. Ama "çıkmayan candan umut kesilmez" hesabıyla bir imaj çalışması içine girdiler. Muhtemelen bundan sonra bol bol benzeri açıklamaları duyarız. Hatta göstermelik olarak bazı icraatları da görebiliriz" ifadelerini kullandı.

"Kavala ve Demirtaş gibi isimlerin serbest bırakılması sürpriz olmaz"

Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve diğer tutuklu HDP'lilerin serbest bırakılmasını yapılacak icraatlara örnek gösteren Sönmez, "Bugüne kadar haksız yere tuttukları Kavala, Demirtaş gibi isimlerin serbest bırakılması sürpriz olmaz. Bu tarz kozmetik makyajları görebiliriz. Adalet Bakanı'nın konuşmasından bunu anladık. Ama ‘kurt tüyünü değişir, huyunu değiştirmez' bununda farkında olalım" değerlendirmesinde bulundu.

Reformun ekonomiye etkisini değerlendiren Sönmez, sözlerini şöyle tamamladı:

Önümüzdeki perşembe faizleri ciddi bir şekilde artırırlarsa bir süre insanlar dövizden Türk Lirası'na geçerler. Ama bu sefer de yüksek faizden dolayı ortalık kavrulur. İşsizlik tavan yapar. Zaten şuan işsizlik oranı yüzde 30'larda bununla oran yüzde 40'lara çıkar. Yani hiçbir şey bedelsiz değil. Her şeyin bir bedeli var. Öyle kolay değil bu işler.

"Türkiye hem iç hem de dış politikada sürdürülmesi güç bir denklemde"

Erdoğan'ın açıklamalarını bir tercihten ziyade dış politika ve ekonomide yaşanan gelişmeler çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini söyleyen siyaset bilimci Korkmaz da kritik zamanlarda pragmatik ve keskin dönüşler yapabilen Erdoğan'ın birtakım yeni hamlelere ihtiyaç duyduğunu aktardı.

Türkiye'nin hem iç hem de dış politikada sürdürülmesi oldukça güç bir denklemde olduğunu belirten Korkmaz, şunları kaydetti:

Erdoğan'ın bir başka stratejisi ise kötü gidişattan sorumluluğu kendisi açıkça ifade etmese bile yönetimdeki birtakım aktörlerle ilişkilendirebilen algı yönetimi. Hatırlayalım Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlıktan ayrılması sonrasında o dönemki politikalar hızlıca "Davutoğlu yönetimi" ile ilişkilendirildi. Bugün de ekonomi yönetiminde Berat Albayrak'ın ayrılması Merkez Bankası'nın başına Naci Ağbal'ın getirilmesi arka planda ne olduğu bilinmese de kamuoyunda "Erdoğan'ın ekonomik gidişata müdahale ettiği" algısını oluşturuyor. Erdoğan bu tabloda yine kendini "ülkeyi zor zamanlardan kurtaran lider" olarak konumlamak isteyebilir.

İnsan hakları ihlalleri ve adil yargı süreçlerinde yaşanan gelişmelerle birlikte derinleşen ekonomik krizin Türkiye'yi yatırımcı ve piyasaya güven vermeyen bir ülke konumuna getirdiğini kaydeden Korkmaz, "Haliyle Erdoğan'ın gittikçe yalnızlaşan ve ekonomik gücü de sarsıntıya uğrayan bir Türkiye ile yönetimine devam etmesi sürdürülemez. Son zamanlarda yapılan kamuoyu araştırmalarında da AKP'nin oy oranındaki gerileme de dikkate alındığında AKP'nin MHP ile koalisyonunda kendini sınırladığı politikalarla daha fazla yol alması mümkün görünmüyor" ifadelerine yer verdi.

"Sembolik mesajlara değil, ülkede yapısal reformlara ihtiyaç var"

Korkmaz, "Bu nedenle önümüzdeki günlerde bir takım pragmatik hamleler ile içerde ve dışarda ‘yumuşama' sinyalleri görülebilir. Tabii ben bunun Biden yönetimi ile de birlikte çalışmaya hazırlık olduğunu düşünüyorum. Trump'ın Erdoğan ile kişisel ilişkiler üzerinden geliştirdiği denklemde bypass edilen pek çok konu tekrar masaya gelecek ve Türkiye Biden yönetimi ile daha kurumsal ilişkiler kurmak zorunda kalacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

İç ve dış politikada kişilere endeksli siyaset ve reformlarla sorunları çözmenin uzun vadede mümkün olmayacağını ifade eden Korkmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

Hem içerde hem bölgede Kürt meselesi, S-400'ler gibi konular önümüzdeki dönemde Türkiye'yi zorlayabilir. Haliyle bizi demokrat kanatta özellikle ‘hak ihlalleri ve otoriterleşme' ile anılan olumsuz Türkiye imajını bir takım sembolik dönüşlerle bertaraf etmeye de çalışılacak bir dönem bekliyor olabilir. Kavala ve Demirtaş gibi sembolik davaların nasıl ilerleyeceği daha belirleyici olacaktır. Ancak şunu da açıkça belirtmek gerekiyor ki hem iç politikada hem de dış politikada kişilere endeksli politika ve reformlarla sorunları çözmek uzun vadede mümkün olmayacaktır. Çünkü Türkiye'nin esas meselesi kurumların ve denge-denetleme mekanizmalarının zedelenmesi. Bu noktada sembolik mesajlara değil, ülkede yapısal reformlara ihtiyacı var. İç ve dış politikada istikrar ancak bu şekilde sağlanabilir. 

The Independentturkish