Erdoğan'ın Ziyaretinden Ne Bekleniyor?
Erdoğan’ın iki gün sürecek Cidde ve Mekke ziyaretinde normalleşme yoluna girmesi hedefleniyor.
Erdoğan'ın Ziyaretinden Ne Bekleniyor?
İSTANBUL - Arap Baharı’yla birlikte zemin kaybeden ve gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesiyle iyice zayıflayan Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki gün sürecek Cidde ve Mekke ziyaretinde normalleşme yoluna girmesi hedefleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Perşembe günü İstanbul’dan hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında açıkladığı gibi, ziyaretle hem çok boyutlu diplomatik ilişkiler hem de sağlıktan enerjiye, savunma sanayinden finansa çok yönlü ekonomik ilişkiler masaya yatırılacak.
Arap Baharı’nın fitilinin ateşlendiği 2011 yılını takiben 2012 yılında 3,7 milyar dolara ulaşan Türkiye’nin Suudi Arabistan’a ihracatı Kaşıkçı cinayetinin ertesi yılı olan 2019’da 2,5 milyar dolara, 2020’de 2,3 milyar dolara geriledikten sonra 2020’da tarihi dip olan 189 milyon dolara düştü.
Mithat Rende: ‘‘Kaşıkçı cinayeti sonrası Suudi Arabistan Türkiye’ye gayriresmi mali abluka uyguladı’’
Türkiye’nin Körfez ülkeleri ile ilişkilerini yakından takip eden eski Katar Büyükelçisi Mithat Rende, ziyarette ekonomik başlıkların daha ön planda olduğunu ifade ediyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Rende, ‘‘Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye’nin Katar’da askeri üs oluşturmasından rahatsız oldular ve buna güçlü bir şekilde karşı çıktılar. Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilişkilerdeki gerginlik tavan yaptı. Ama ondan sonra onarım çalışmaları başladı. Suudiler Türkiye’yi cezalandırmak için gayriresmi mali abluka uyguladılar. Türk şirketlerine ihalelerde şans tanımadılar. Bu süreçte Türkiye’nin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmeme ilkesi vardı. Son zamanlarda Kaşıkçı dosyasının devredilmesiyle Muhammed bin Selman’la yeni bir sayfa açılmasının önü açıldı’’ dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinin asıl ekonomi odaklı bir çaba olduğunu belirten Mithat Rende, “İki ülkenin daha önce Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığı gibi bir swap anlaşması üzerinde çalıştığı belirtiliyor. Son dönemde döviz ve uluslararası yatırım talebi olan Türkiye bu ziyaret sonrası muhtemelen hem döviz girdisi sağlamak ve yatırım çekme beklentisinde. Bu Türk şirketlerinin satın alınması şeklinde de olabilir’’ şeklinde konuştu.
Rende’nin işaret ettiği Kaşıkçı dosyası Türkiye ile Suudi Arabistan ilişkilerinde en önemli engel olarak görülüyordu. Ancak muhalefetin ‘‘Ne diyorlardı? ‘İhracatla büyüyeceğiz, zengin olacağız’. Meğerse dava ihraç edeceklermiş. Trump emrettiğinde rahibi nasıl ihraç ettilerse, Suudi prens emredince Kaşıkçı davasını jet hızıyla ihraç ettiler. Kaşıkçı davasını kaça sattınız? Devletin egemenlik hakkını kaça devrettiniz?’’ sözleriyle dile getirdiği eleştirilere rağmen Muhammed bin Selman’ın eski danışmanı Suud el-Kahtani ve görevden alınan Suudi Arabistan Genel İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed el-Asiri’nin de gıyaplarında kasten adam öldürmeye azmettirme suçlamasıyla yargılandıkları dava dosyası Suudi Arabistan’a gönderildi.
Dr. Semin: ‘‘Reformist dış politika Ankara’nın Körfez ülkeleriyle ilişkilerini pozitif etkileyecek’’
Nişantaşı Üniversitesi öğretim üyesi Ali Semin, Türkiye’nin yeniden normalleşme için uzun soluklu ve ince ince dokunan bir diplomasi izlemesinin beş yıllık aradan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan’a ziyaretini mümkün kıldığını ifade etti.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Dr. Semin, ‘‘Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde üç kırılma var. Mısır’da 3 Temmuz 2013’te meydana gelen ‘Sisi darbesi’ ile sonrası yalnız Mısır’la değil, onun en büyük destekleyicisi Suudi Arabistan ile ilişkiler bozulmaya başladı. Krizi tetikleyen ikinci faktör başta Suudi Arabistan olmak üzere Mısır, BAE ve Bahreyn’in 5 Haziran 2017’de Katar’la ilişkilerini kesmesi ve son nokta Kaşıkçı cinayeti. Bu cinayet ilişkilerde bir kırmızı çizgiye dönüştü. Yalnız Riyad yönetimi ile değil Körfez’de Katar dışında birçok ülkeyle sorunlar yaşandı. 21 Kasım 2020’de Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdülaziz El Suud ile Erdoğan arasında yapılan telefon görüşmesi sonrası yeniden üst düzey temas başladı. Bu ziyaret ve yeniden dönülen reformist dış politika Ankara’nın ilişkisini Körfez ülkeleriyle de pozitif etkileyecek’’ dedi.
Nişantaşı Üniversitesi öğretim üyesi, görüşmelerde Türkiye’nin Suudi Arabistan’da insansız hava araçları İHA ve SİHA’ları satmasının gündeme gelebileceğini de ifade etti.
Rende: ‘‘Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin gelişmesinde Biden yönetiminin rolü önemli’’
Eski Katar Büyükelçisi Mithat Rende ise Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerine yeniden format atmasında ABD Başkanı Joe Biden ve Washington yönetiminin de etkisi olduğu kanısında.
Rende, ‘‘Büyük bir sır değil elbette ama bu ilişkilerin gelişmesinde Biden yönetiminin rolü dikkatlerden kaçırılmamalı. Bu önemli. Zira Biden yönetimi, ‘müttefiklerimiz’ olarak tanımladığı Ortadoğu ve Körfez’deki ülkelerin birbiriyle ilişki kurmasını istiyor ve bunu özendiriyor. Bu bağlamda İsrail ve Mısır ile normalleşme arayışları var ama bu ülkelerle süreç onla biraz daha yavaş ilerliyor. Ancak Türkiye’de tepki çekse de hükümetin siyasi bir kararla ödün vermesiyle Kaşıkçı krizinin devreden çıkması iki ülke arasındaki ilişkilerin gidişini hızla değiştirdi’’ diye konuştu.
Peki Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler Riyad yönetiminin uzun süredir sorun yaşadığı İran ya da yavaşlamış olsa da bir savaşın içinde bulunduğu Yemen ile ilişkilerde sorun yaratır mı?
Dr. Ali Semin, Türkiye’nin dikkatli diplomatik ilişkilerinin bu başlıklarda bir sorun oluşmasının önüne geçeceğini savunuyor.
Nişantaşı Üniversitesi öğretim üyesi, ‘‘İran ve Suudi Arabistan arasındaki görüşmelerin beşinci turu Bağdat’ta yapıldı. Artık bakanlar düzeyinde görüşmeler sözkonusu. Suudi Arabistan ve İran dışişleri bakanları Pakistan’da görüşmüşlerdi. Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerin gelişmesi İran ile ilişkileri negatif etkilemez. Tabii Ortadoğu’da yeniden Sünni ve Şii bloklaşması olur da Türkiye tercihini Suudi Arabistan’ın da içinde olduğu bloktan kullanırsa işin rengi değişir. Ama Türkiye 2003’ten beri burada hep dengeli durdu. Mezhepsel kırılma olmazsa bir sorun olmaz. Benim tezime göre bölgesel kırılma olur da Türkiye, Şii hilaline karşı Sünni eksende kalırsa ayrışma keskinleşir’’ diye konuştu.
Yemen’le ilişkileri de değerlendiren Ali Semin Türkiye’nin Yemen’e insani yardım götürdüğünü hatırlatarak, “Suudi Arabistan milyarlarca dolar harcadıktan sonra bir sonuç alamadığı Yemen savaşından vazgeçmek istiyor. Orada da tanınan Yemen Cumhurbaşkanı Hadi, başkan yardımcısını görevden aldıktan sonra yetkilerini Başkanlık Konseyi’ne devretti. Yemen’de de bir yol aranıyor’’ diye konuştu.