Ergenlik ve yaşlılık riskli dönem…

Sosyal destek, intihar oranını düşürüyor

Ergenlik ve yaşlılık riskli dönem…


Son günlerde yaşanan olaylarla gündeme gelen intiharda, en önemli risk faktörleri arasında psikiyatrik hastalıklar, yalnızlık ve zayıf sosyal destek geliyor. İntiharda en riskli dönemin ergenlik ve ileri yaş olduğunu kaydeden uzmanlar, özellikle güçlü aile ilişkileri ve toplumsal bağın intiharda koruyucu etki oluşturduğunu vurguluyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, intihar olgusunun büyük bölümüne yani yaklaşık % 50-60’lık bir bölümüne psikiyatrik rahatsızlıkların eşlik ettiğini söyledi.

Bipolar bozukluğa eşlik eden depresyona dikkat

En sık rastlanan psikiyatrik rahatsızlıkların duygu durum bozuklukları olduğunu kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Özellikle depresyon ve bipolar bozukluktaki depresyon epizotları en sık rastlanan psikometrik durumlardır. Bunun arkasından psikozlar, psikotik hastalıklar ve kişilik bozuklukları gelir. Ama biz özellikle bipolar bozukluk duygu durum bozukluğunda depresyon eşlik etmesini en önemli risk faktörü olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Sosyal destek, intihar oranını düşürüyor

İntihar olgusunda çok çeşitli risk faktörü olduğunu kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Kişide psikiyatrik bir hastalığın bulunması, yalnızlık, toplum ve aileyle iletişimin olmaması önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Özellikle sosyal desteğin çok olduğu toplumlarda intihar oranları düşüyor. Yapılan araştırmalar da psikiyatrik hastalıkların, yalnızlığın, işsizliğin, tıbbi bazı hastalıkların, kötü yaşam koşullarının, yaşamda, toplumda ve ailede meydana gelen ani yaşam değişikliklerinin, kargaşaların, yoğun stres faktörlerinin, iş kaybı ya da mali kayıpların etkili olduğunu gösteriyor. Bunlar önemli risk faktörleri” diye konuştu.

15-24 yaş arası ve 65 yaş üzeri risk grubunda

 

İntihar için riskli yaş gruplarına dikkat çeken Parlak, “Toplumların pek çoğunda intiharların ergenlik döneminde 15-24 yaş arasında rastlanıyor. Bunun dışında 65 yaş üzeri de risk faktörü oluşturuyor. Ama yetişkinlik çağında yani 25-65 yaş arasındaki dönemde genelde sabit bir oran var. Bu anlamda ileri yaş ve ergenliğin risk olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

Yapılan çalışmaların ülkemizdeki intiharların dünya ortalamasının altında olduğunu gösterdiğini belirten Selvinaz Çınar Parlak, “Ülkemizde ve dünyada intihar olaylarında bir artış söz konusu. Bu yüzden Türkiye’de intiharı önleme merkezleri var. Sağlık Bakanlığı’na bağlı çeşitli üniversite hastanelerde bu konuyla ilgili birimler var. Türkiye İstatistik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı intiharı önlemeye dair birimler bu konuyla ilgili çeşitli araştırma ve düzenlemeler yapıyorlar. İntiharı önlemeyle ilgili bir telefon hattı kurulmuştu ama şu an faaliyette değil. Fakat yine Sağlık Bakanlığı’nın intiharla ilgili acillerde öncelikli bazı birimleri ve başvuru merkezleri var” diye konuştu.

Toplu intiharlar küçük tarikatlarda görülüyor

Toplu intiharların “özgecil intihar” olarak adlandırıldığını belirten Selvinaz Çınar Parlak, “Özgecil intiharlar, daha çok bir amaç uğruna kendini feda etme şeklinde olan intiharlar. Bu da bir grup davranışı içerisinde sonrasının iyi olacağını düşünerek ya da belli bir şeye hizmet ettiğini düşünerek kendi bedenlerini ideolojik, dini görüş ya da bir amaç için feda ediyorlar. Daha çok küçük tarikat ve topluluklarda bir önderin etrafında toplanan ve o önder ne derse yapan, robotlaşmış, düşünce süreçleri bloke olmuş deyim yerindeyse beyni yıkanmış gruplarda geçmişte toplu intiharlar görülmüştür” dedi.

Aile içi intiharda lider figür var

Kimi zaman çok nadir olsa da aile içinde toplu yaşanan intiharlarda lider bir kişinin öncü figür olarak hareket ettiğini kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Birbirine bağlı ailelerde yine lider özellikli bir kişi vardır. Bu kişi aileyi kontrol eder, daha çok anne gibi bakım veren bir figürdür. Bu kişiler narsistik bir yapıya sahiptirler ve çok kendilerine bağlı çocuklar yetiştirirler. Bütün ailenin bir arada hareket ettiği, o lider özellikli kişinin etrafında toplandığı,onun yönlendirdiği bir şekilde davranışlar sergiliyorlar. Sağlıksız ve bağımlı ilişkilerin sonucu olarak genellikle dışa kapalı, sosyal izolasyonu olan, kardeşlerin çevreyle görüşmediği, kapalı aile yapılarında bu şekilde intihar olguları görülebiliyor. Bu tip aile yapıları simbiyotik bağımlı ve dışarıya kapalı” dedi.

Aile dinamiklerimiz ve kültürümüz koruyor

İçerisinde yaşadığımız toplumun genellikle iletişimi kuvvetli, aile ve akraba bağları olan bir toplum olduğunu kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Bu intihar açısından koruyucu bir faktör. Kişiler yalnızlaştıkça, kapalı sistemler oldukça, grup içinde yalnızlık hissedildikçe ya da çok birbirine bağımlı, inisiyatif alamayan grup yapıları olunca intiharlar daha çok görülür. O yüzden bizim aile dinamiklerimiz ve kültürümüz de çok koruyucu faktör var fakat şehirleşmeyle beraber yalnızlaşma ve bireysel yalnızlık artıyor, sosyal destek artıyor. İşsizlik, ekonomik sorunlar, güncel stres faktörleri gençler üzerinde önemli bir baskı yaratıyor. Özellikle ergenlik çağındaki intiharların daha fazla görülmesi bu sınav baskısından kaynaklı olabiliyor. Ekonomik sorunlar, mali yapıların şehir hayatlarıyla bozulması, bize ait sosyal koruyucu faktörlerin de kaybolmasına yol açıyor. Bu anlamda gençler ve ergenler risk altında. Özellikle önleyici çalışmalar, devlet kurumlarında ve sağlık personeli tarafından da dikkate alınmalıdır” dedi.