Erkek Egemen tarihin çehresini değiştirdiler: Karadeniz’in Amazon Kadınları
Tarih ve mitoloji arasına sıkışmış en tartışmalı konulardan birisi de ‘Amazon Kadınları’ efsanesidir
Erkek Egemen tarihin çehresini değiştirdiler: Karadeniz’in Amazon Kadınları
Tarih ve mitoloji arasına sıkışmış en tartışmalı konulardan birisi de ‘Amazon Kadınları’ efsanesidir
İskitlerin de birçok tarihçi tarafından Türk olarak kabul edildiği düşünüldüğünde Amazon kadınları, yalnızca coğrafi olarak komşumuz değil; aynı zamanda akrabalarımız da olabilir.
Amazon kelimesi, bilinen yaygın anlamıyla ‘memesiz’ demektir. Bunun kökeni savaşçı Amazon kadınlarının daha iyi ok atabilmek için memelerinin birini kesmelerine dayandırılır.
Homeros ve Herodotos’ta geniş şekilde ele alınan Karadeniz Amazon kadınları ile ilgili bugün kesin bir kanıt olmaması haklarında anlatılan her şeyi varsayımdan ibaret kılmaktadır. Buna rağmen Büyük İskender ile münasebet kurdukları ve Romalılar tarafından ortadan kaldırıldıkları kabul edilir.
Elbette erkeksiz bir devlet kurmaları ve şehirler yıkıp yine şehirler kurmaları ile tarihin en ilginç medeniyeti olan Amazonlar; bugün Karadeniz ve Ege’deki birçok şehrin mimarları olarak kabul edilmektedir, Karadeniz’de Sinop ve Ege’de Efes gibi.
Bilinen dünyanın yarısını fetheden Libya Amazonları
Tarihteki tek özgür ve savaşçı kadınlar Karadeniz Amazonları değildi. Libya’da kurulup ve bilinen dünyanın yarısını fetheden Libya Amazonları da son derece sıra dışı bir medeniyetti.
Libya Amazonları hakkındaki bilgilerde çoğunlukla efsanevi anlatımlara dayanmaktaydı. Ünlü Amerikalı yazar Donald Sobol onların yaşadığı tarihi gerçeklikten kopartarak şöyle tasvir eder;
“Dünya genç olduğu ve Zeus’un tanrıların krallığı ve cennetin tahtı için devlerle savaştığı zamanlar da” (Yunan Mitolojisinde Amazonlar – Öteki Yayınevi)
Ancak dönemin anlatıları incelendiğinde Libya Amazonlarının Hazreti İsa’nın doğumundan yaklaşık 50 yıl önce yani M.Ö 1. Yüzyılda yaşadıkları tahmin edilmektedir.
Libya Amazonlarında evde çocuklara bakmak ve yemek pişirmek gibi gündelik işler tamamen erkeğe aittir. Ayrıca tamamen köle konumunda görülen erkek, hiçbir surette devlet görevi alamaz ve askerlik yapamaz.
Ayrıca Libya Amazonları yalnızca kendilerini korumak içgüdüsüyle hareket eden bir devlet değildir. Moğol yağmacılarını aratmayacak bir saldırganlıkla komşu şehirleri yağmalayarak bugünkü Libya’dan Ege bölgesine kadar olan coğrafyayı işgal ederler.
Kraliçe Myrina döneminde Libya Amazonları Libya, Arabistan, Suriye ve Ege gibi coğrafyaları kontrolü altında tutuyordu. Yine Mısır gibi büyük devletlerle anlaşmalar yaparak varlığını ve meşruiyetini bütün dünyaya kabul ettiriyordu.
Karadeniz Amazonları
Çoğunlukla Libya Amazonları ile birbirine karıştırılan Karadeniz Amazonları ya da başka ifadeyle, Anadolu Amazonları, daha küçük bir coğrafyaya hükmetmiştir. Ayrıca Libya Amazonları gibi saldırgan olmayıp korunma içgüdüsüyle kurulmuş bir medeniyettir. Heinrich Von Kleist şiirsel bir dille onları şöyle tasvir eder;
“Bir millet yükselmişti, hiçbir zorbaya boyun eğmeyen, hiçbir kibirli, üstünlük ıaslayan erkek sesinin duyulmadığı, bir kadın milleti; kendi kanunlarını koyan, kendi iradesine uyan ve kendini düşmanlarına karşı savunabilen bir topluluk. “
Amazonların soyunun İskitlere dayandırılmasını Donald Sobol, şöyle anlatır;
“Soyları, zalimlikleri yüzünden tahttan indirilen ve sürülen iki İskit prensesi; Scolopotus ve Hylinos ile başladı. İkili, aileleri, takipçileri ve takipçilerinin aileleriyle birlikte sının geçerek -küçük bir devlet kurdular- Kafkasların eteklerinde kümelendiler. Yeni bir ülke arayışındaki tüm göçebe kavimlerin ortak töresine uyarak, kendilerini besleyecek genişlikte toprakları ele geçirene dek öldürdüler ve yağmaladılar . Fakat ele geçirilen halklar öç almak amacıyla gizlice silahlandılar. Ayaklandılar, İskitli efendilerinin şaşkınlığından yararlanıp nihai misillemeyi gerçekleştirdiler. İskitli erkekler yok edildi. Kadınlar, her nasılsa İskit'te savaş eğitimi gördüklerinden, katliam sırasında kaçtılar. Kendilerini yakalayıp geri götürmek için gönderilen küçük birliği mağlup etmeyi başardılar ve ıssız dağların kalesine sığındılar. Erkekleri olmayan ve eskiden hükmettikleri insanlar tarafından esir edilmenin aşağılayıcılığına katlanmayı reddeden kadınlar müthiş bir çözüm buldular. Meotis Gölü bölgesinde tamamen kadınlardan oluşan bir devlet kurdular.”
Karadeniz Amazonlarının bugünkü Sinop ve civarına yapılan göçleri ise yine bir efsaneye dayandırılarak şöyle açıklanır;
“Başlangıçta genç kabile Amazon (Don) Nehri kıyılarında yaşadı. Nehre daha sonra Amazon ordusu kraliçesi Lysippe'in oğlu Tanais'in ismi verildi. Tanais savaşa olan tutkusu ve evliliğe değer vermeyişi yüzünden Afrodit'i kızdırdı ve annesine aşık olmakla cezalandırıldı. Tanais ensest ilişkiye girmektense kendini nehirde boğdu. Bu duruma kızan Lysippe Amazonları harekete geçirdi. Mükemmel binicilikleri sayesinde Kafkasların tehlikeli doruklarını aştılar, Kapadokya'yı pusuya düşürdüler ve boyun eğdirdiler. Lysippe savaşçılarını Kapadokya'dan Pontus'a (Karadeniz) getirdi ve güney kıyısına yerleştirdi. Anadolu Amazonları doğmuştu. Dünyanın en karanlık topraklarından insanın hayal dünyasını zorlayan bir çıkışla kendi efsanelerini yaratan bu kadınlar, erkeksi bir tarihin bütün çehresini değiştirdiler.”
Sinop şehrini kurup orayı başkent kılan Amazonlar, Karadeniz’in büyük bir bölümüne hükmetmeye başladı. Onlara dair bugün en fazla merak edilen konuların başında soylarını nasıl devam ettirdikleri ve erkeğin toplumdaki yeri gibi konular geliyor.
Konuyla alakalı en geniş çalışmalardan birini yapan Donald Sobol, bu soruları şöyle cevaplıyor;
“Savaşçılar her yıl iki aylarını çocuk sahibi olmaya ayırdılar. Yalnızca savaşta adam öldürenlerin çiftleşmesine izin verilirdi; bu buyruğu yerine getiremeyen bazıları, annelikten ve aşk diye bilinen duygudan yaşamları boyunca mahrum bırakılırdı. Başarılı olan savaşçılar, bekârlığın özgürlüğünü simgeleyen kemerlerini çıkarır ve kendilerini komşuları Gargarianlardan ayıran dağa giderlerdi. Ülkelerinde zarar görmeden yaşamalarına izin veren anlaşmaya uyan Gargarian erkekleri kurbanlar sunulurken onlara katılırlardı. Bir Amazon hamile kaldığında eve dönerdi. Bu gizli birleşmelerden doğan kızlar Amazonlarla kalırlar ve asker olarak yetiştirilirlerdi. Kadın üstünlüğü, kadın hakları, erkeklerin görevleri gibi konular öğretilirdi. Oğlanlar Gargarianlara geri verilirdi. Bir Gargarian erkeği kendisine getirilen çocuğu kendi oğlu olarak büyütür; fakat hiçbir zaman gerçek babası olup olmadığını bilemezdi. Buna karşın Amazonlar birkaç çocuğu alıkoyarlar ve isyan etmelerini önlemek için kollarını, bacaklarını sakatlarlardı. Bu kötürümler köle olarak kullanılırdı. Kadın elleri için uygun olmayan yün eğirmek gibi işlerde çalıştırılırlardı.”
Amazonlar gerçek miydi?
Amazonların varlığına dair en güçlü iddiayı ortaya atan kişi Herodotos’tur; ancak Amazonların varlığını inkâr eden önemli Yunan düşünürler de bulunuyor. Bu kişilerin başında da Strabo gelmektedir. Amazonların varlığının temelsiz mitlere dayandığını iddia eden Strabo şunları söyler;
“Tarihin kendi nesnel doğrusu vardır ve eski de olsa, yeni de olsa fevkalade unsurları reddeder ya da nadiren kabul eder. Buna rağmen Amazonlara gelince, modern ve eski yazarlarca aynı olaylar anlatılır ve anlatılan olaylar fevkalade ve abartılmış kanaatlerdir. Kim kadınlardan oluşan bir ordunun, bir şehrin ya da bir ulusun erkeksiz yaşayabileceğine inanır? Daha da ötesi yörelerindeki diğer halkların bölgelerine saldırır; onları güçsüz düşürerek, günümüzdeki İonya'ya kadar ilerler ve hatta Atina'ya deniz aşırı bir sefer düzenlerler. Bu, o günlerde erkeklerin kadın, kadınların erkek olduğunu söylemeye benzer. Fakat şimdi bile, Amazonlar hakkında aynı şeyler anlatılıyor ve tarihlerinin tuhaflığı günümüzünkilerin yerine eski anlatılara itibar edilmesiyle arttırılıyor."
Buna rağmen Arrian gibi düşünürler Amazonlar hakkındaki iddiaları sürdürür. Hatta Arrian, Amazon kadınlarının Büyük İskender ile ittifak kurduğunu ve Amazonların bir süvari bölüğü ile İskender’in ordusuna dâhil olduğunu söyler.
Ayrıca M.Ö 3. Yüzyılda Romalıların savaşta esir aldıkları kişiler arasında Amazonlar ismiyle bir grup savaşçı kadın da bulunuyordu. Romalıların onları başkente getirerek panayır yerinde sergilemesi Amazonların varlıklarına dair iddiaları güçlendiren deliller arasında gösterilmektedir.
Bugün haklarında somut bir arkeolojik delil bulunmasa da Amazon kadınları Yunan, Roma ve Bizans kaynaklarında efsane ile birlikte geniş bir şekilde ele alınmıştı. Genel olarak Karadeniz’de Sinop merkezli yaşadıkları kabul edilen bu kadınlar savaşçı kimlikleri ve erkeği hayatlarından çıkarmalarıyla tarihte ilginç bir yere sahip olmuşlardı.
*Daha ayrıntılı bir okuma için Donald Sobol’un Yunan Mitolojisinde Amazonlar, (Öteki Yayınevi) isimli eseri incelenebilir.
The Independentturkish