Erken seçim duvarından çekilen tuğla
"AK Parti, Sedat Peker’in iddiaları neticesinde kendini bir erken seçim süreci içinde bulabilir"
Erken seçim duvarından çekilen tuğla
Skandal ve trajik gelişmelerin olağanlaştığı ve toplumsal tepkinin kademeli olarak durağanlaştığı bir ülke haline dönüşen Türkiye’de ne ‘Ticaret Bakanı’nın dezenfektan satışı’ ne de ‘128 milyar dolar’ sorusu Sedat Peker’in Netflix dizisi tadındaki ‘itirafları’ kadar etki yarattı. Özellikle, sosyal medya üzerinden biriken kitleler de Sedat Peker’in açıklamalarının etkisiyle ‘damarlarına basıldıklarını’ fark ederek ‘kayıtsızlaşma’ karşısında unuttukları ‘refleks gösterebilme yetilerini’ tekrar hatırladılar.
Yaşananların sosyo-politik ve siyasi boyutu ise çok daha karmaşık ve belki de trajikomik sonuçlar doğurabilecek nitelikte. Sedat Peker tarafından ortaya atılan iddialar çok vahim. Bu iddiaların doğruluğu ve yanlışlığı önümüzdeki günlerde teyit edilecek. Ancak, Türkiye’nin geçmiş dönemlerdeki tecrübelerinden yola çıkarak devletin kronik ve ‘derin’ mafya-siyaset ilişkilerinin nerelere varabileceğini öngörebilmek mümkün. Gelinen noktada, zaten hali hazırda devlet (anne) ve halk (anne karnındaki bebek) arasındaki güven esasına dayalı ‘göbek bağının’ koptuğunu anlayabiliyoruz. Devlet’e, yargıya ve siyaset kurumuna olan inanç ise toplumun aynı derecede umutlarını yitirmiş bütün kesimleri tarafından yok sayıldığını da gözlemleyebiliyoruz.
İlk olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yaşanan sansasyonsilsilesi karşısındaki ‘olağandışı’ sessizliği akıllara Süleyman Soylu’nun ‘istifa etmesini mi bekliyor’ sorusunu getirmişti. Özellikle bu ihtimalin güçlenmesine sebebiyet veren bir diğer faktör ise Süleyman Soylu’nun geçtiğimiz günlerde Devlet Televizyonunda gerçekleştirdiği söyleşide ‘Bir kararname ile görevden alınabilirim’ beyanatı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘suskunluk’ restine ‘sorumluluk sana ait olacaktır’ resti ile karşılık vermesiydi. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Süleyman Soylu’yu ‘bir kararname ile görevden alması’ sadece AK Parti kabinesini değil bütün bir parlamentoda taşları yerinden oynatabilme potansiyeline sahip olabilir.
Nasıl mı?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu ziyaret ettiğini açıklayan Şamil Tayyar akabinde Twitter hesabından yaptığı paylaşımda ‘Süleyman Soylu kırgın ama görevinin başında’ olduğunu belirtmişti. Bu beyanata göre Süleyman Soylu’nun kendisinin arkasında yeteri kadar durmayan başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti yönetimine kırgın olduğu ve fakat MHP’nin ‘Milliyetçi bakanı’ olarak görevine devam edeceği anlaşıldı.
Buna karşılık, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın süreci nasıl yöneteceği, AK Parti içi dinamiklere ve toplumsal reaksiyona ne kadar kayıtsız kalabileceği Cumhur İttifakının geleceği açısından belirleyici olacak gibi gözüküyor. Bu durum Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından tam olarak ‘iki ucu keskin kılıç’ niteliğinde.
Kılıcın bir ucu, iç ve dış baskılara gözlerini kapatırsa iddialar ve ithamlar karşısında muhalefet bloğu tarafından yeni bir ‘aşil tendonu’ niteliği taşıyacak ‘saldırı alanı’ açmış olacak. Kılıcın öbür ucu, iç ve dış baskıları dindirmek için İçişleri Bakanını görevden alma kararını uygulaması durumunda ise AK Parti-MHP arasındaki köprüyü, yani ‘Süleyman Soylu’yu yıkmış olacak ki bu da fiilen ‘erken seçim’ ilanı anlamına gelebilir.
Sonuç olarak, her iki ihtimalin gerçekleşmesi durumunda siyasi olarak ‘dokunulmaz’ imajı oldukça sarsılacağa benzeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan için Cumhur İttifakı’nın geleceği de yıkıcı bir etken olabilir. Son iki senedir ardı ardına yaşanan sayısız sosyo-ekonomik ve sosyo-politik krizler sonucunda muhalefet bloğunun ortak bir şekilde dillendirdiği ‘erken seçim’ taleplerine kulak kabartmayan AK Parti, Sedat Peker’in iddiaları neticesinde kendini istemediği bir erken seçim süreci içinde bulabilir.
Her halükarda, trajikomik olan ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ‘erken seçime’ muhalefetin siyasi stratejilerinden ziyade Sedat Peker gibi bir ismin götürebilme ihtimali.
https://www.karar.com/gorusler/erken-secim-duvarindan-cekilen-tugla-1618514