ESİAD Kılıçdaroğlu’nu ağırladı

“Türkiye’ye 6 ay içinde nefes aldırırız”

ESİAD Kılıçdaroğlu’nu ağırladı


ESİAD Kılıçdaroğlu’nu ağırladı

Kılıçdaroğlu: “21. Yüzyılda kendi öykümüzü yazmalıyız”

“Türkiye’ye 6 ay içinde nefes aldırırız”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı, ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ESİAD’ın düzenlediği 35. Yüksek İstişare Konseyi Toplantısına katılarak Egeli sanayici ve iş insanlarına seslendi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “21. Yüzyılda kendi öykümüzü yazmak zorundayız. İktidara geldiğimizde Türkiye’ye 6 ay içinde nefes aldırırız, 1,5 yıl içinde de ekonomiyi demokratik adımlarla beraber rahatlatırız” dedi.

Çeşme Radisson Blu Otel’de yapılan toplantıya CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Milletvekilleri, Belediye Başkanları ve ESİAD üyeleri katıldı.

Toplantıda Egeli ve İzmirli iş insanlarına seslenen ve sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, güncel ekonomik duruma ve genel siyasete dair değerlendirmelerde bulundu. Sanayicilerin ekonominin kamu görevlisi olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, sanayicinin ne kadar istihdam yaratacağının, katma değerli üretimi nasıl yapacağının derdinde olduğunu söyledi.

Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu olmadığının altını çizen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ilk 6 ay içinde topluma nefes aldıracaklarını, 1.5 yıl içinde alınacak kararlarla ekonomide belirli bir düzelmenin sağlanacağını kaydetti. Mevcut sistemin tek kişilik hükümet sistemi olduğunu, yargı ve parlamentonun da vesayet altında bulunduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Akılcı düşünen politikacılar olarak hedef belirleyip 21. Yüzyılda kendi öykümüzü yazmalıyız. Bunu hep birlikte yazmalıyız. Siyaseti dar politik alanınıza hapsederseniz kişisel çıkarları gözetirseniz ülke bu hale gelir.  Geçen bir yüzyıldan ders çıkararak gelecek yüzyılı inşaa etmek zorundayız. İlk 25 yılında uçak yapıp ihraç eden bir ülke isek, bunu tekrar başarabiliriz. Türkiye zengin bir ülke. Yeter ki iyi bir planlama yapalım” dedi.

Kılıçdaroğlu: “Türkiye’de liyakat tekrar esas olacak”

Türkiye’de demokrasiyi tüm kurumları ile işler hale getirir, liyakati ön plana çıkarmanız halinde ekonomik sorunların da çözüleceğini, yurtdışından da rahatlıkla yatırım alan bir ülke oluşacağını anlatan Kılıçdaroğlu, “Stratejik Planlama Teşkilatı’nı kuracağız. Planlama yapılmadan bir ülke yönetilmez. Ortadoğu’da yaşanan sorunların çözümü için Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kuracağız. Suriye ile Mısır ile bir araya geleceğiz. İran ile sorunları çözeceğiz. Meclis’te Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Bu komisyonun başkanlığını muhalefet yapacak. Ortak aklı esas kılarak ülkenin her alanda yaşadığı sorunları çözeceğiz” dedi.

Kılıçdaroğlu: “Cumhurbaşkanı adayı güvenilir bir profil olmalı”

İş insanlarından gelen soruları da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili çalışma yaptıklarını, bu sistemi savunan siyasi partilerle bir arada olacaklarını söyledi.

Toplumun erken seçim istediğini belirten Kılıçdaroğlu, “Türkiye yönetilemiyor. Her gün sorunlar ağırlaşıyor. Cumhurbaşkanı adayının da belirlenmesi çok önemli. Çok büyük yetkileri olacak. O nedenle toplumun güvendiği ve nefsine hakim olan bir isim bulmak durumundayız. Böyle insanlarımız da var. Önemli konularda ittifakı oluşturan parti liderleri ile konsensüs içinde kararlar almak durumundayız. Seçim sandığına da sahip çıkmak bizim görevimiz. Bu sandık da gelecek oyumuzu kullanacağız, tahriklere kapılmayacağız. Kürt sorunu da çözülmeyecek bir sorun değil. Onu da bayrak ve vatandan taviz vermeden TBMM’de konuşarak çözeriz. Doğru adres İmralı değil Meclis’tir” dedi.

Karabağlı: “Katılımcı demokrasi STK’larla güçlenir”

Toplantının açılışında bir konuşma yapan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı ise, CHP Genel Başkanı, ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlunu aralarında görmekten duyduğu memnuniyeti belirtti.

ESİAD olarak, sivil toplum kuruluşlarının katılımcı demokrasinin güçlenmesinde ve ülkelerin sosyo-ekonomik bakımdan gelişmesinde önemli rol oynadıklarına ve bunun sorumluluğunu taşımaları gerektiğine inandıklarını ifade eden Karabağlı, “ESİAD, kurulduğu 1992 yılından bu yana, başta sanayi olmak üzere Ege ve İzmirin iş hayatı ve özel sektörünün ülke kalkınmasındaki rolünü ve önemini ortaya koymaya çalışmış, sorunları ve çözüm yollarını ele aldı” dedi.

Tüm bu hususları Ankara’daki merkezi irade ile de paylaştıklarına dikkat çeken Karabağlı, “Aynı zamanda kayıtlı Avrupa Birliği Bilgi Merkezi olan ESİAD, toplumda ve iş dünyasında bu özelliğiyle de öncü ve farklı bir rol üstlendi. ESİAD, tüm faaliyetlerinde, tüzüğümüzde de açıkça hükme bağlandığı üzere, Atatürk ilke ve inkılapları eşliğinde Atatürk’ün çizdiği Türkiye Cumhuriyeti vizyonunu ve çağdaş uygarlık hedefini esas almakta, demokratik, laik, etkin hukuk devleti anlayışıyla hareket etmektedir” dedi.

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi koşullar göz önünde tutulduğunda, demokrasinin standartlarının yükseltilmesi, siyasetin çağdaş̧ normlara göre yapılması, siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda reformlara devam edilmesi, özellikle son yıllarda ESİAD’ın ana konuları arasında yer aldığını söyleyen Karabağlı, “Son dönemde, bazı Batılı demokrasilerde de otoriter-popülist eğilimlerin güçlendiği dikkate alındığında, demokrasilerin dayandığı çoğulculuk, temel hak ve özgürlüklere saygı ve hukuk devleti ilkelerine eskisinden daha güçlü bir şekilde sahip çıkılması gerektiği ortadadır. Dünyada bir yandan evrensel değerler ve demokrasi normları zarar görürken, diğer yandan Çinin yükselişiyle başlamış olan küresel dengelerdeki değişim hızla ilerledi. Uluslararası siyasi sistemin çok kutuplu yapıya dönüşüm sancılarıyla birlikte ABD ile Çin arasında büyüyen rekabet “İkinci Soğuk Savaş” benzetmesine konu oldu” dedi.

Böyle bir dönemde, tüm Dünya’nın Covid-19 Krizi’yle karşı karşıya kaldığını vurgulayan ESİAD Başkanı Karabağlı, “Küresel ekonominin daraldığı, işsizliğin arttığı, sağlık sistemlerinin sorgulandığı, gelecek nesiller için hayati öneme sahip eğitimin çıkmaza girdiği ve siyasi iktidarların zorlandığı zor ve belirsiz günlerden geçmekteyiz” dedi.

Karabağlı: “Dış finansman ihtiyacı ve yüksek enflasyon hala sorun”

Türkiye’nin genel ekonomik durumunu da değerlendiren Karabağlı, “ Enflasyonun görece yüksek seyrettiği bir dönemde, düşük faizle yüklü kredi artışı karşısında, hem dış dengenin daha da bozulduğunu, hem Merkez Bankası rezervlerinin eridiğini, hem de enflasyonun bir kere daha yükseliş trendine girdiğini gördük. Buna karşın, TLnin alım gücünün belirgin şekilde düştüğü bu dönemde, dünya ekonomisi yüzde 3,5 daralırken, Türkiye 2020 yılında yıllık yüzde 1,8 gibi pozitif bir büyüme yakaladı” dedi. Dünya ekonomilerinin sarsıldığı böylesi bir dönemde yüksek  büyüme oranları yakalanabilse de, izlenen politikaların, bizi bugünkü yüksek enflasyon, yüksek döviz ihtiyacı gibi kırılganlıklara taşıdığına dikkat çeken Karabağlı, “Sonuç olarak, dış finansman ihtiyacı ve yüksek enflasyonun seyri, Türkiye ekonomisinin önemli sorunları olmaya halen devam ediyor. Merkez Bankası, 2021 yılına ait Üçüncü Enflasyon Raporunda,  yüzde 12,2 olan 2021 sonu enflasyon tahminini yüzde 14,1e yükseltti. Buna paralel olarak piyasada yıl sonu enflasyon tahminleri  yüzde 16-17 bandına yerleşti. Bu tahminleri göz önüne aldığımızda, Merkez Bankasının tahmininin iyimser olduğunu söyleyebiliriz. Yılın geri kalan kısmında enflasyonun daha da zorlayıcı olacağını düşünmek herhalde yanlış olmayacaktır” diye konuştu.

Enflasyonda yükseliş ivmesi devam ederken maliyet baskılarındaki artışın, ÜFE’nin yüksek seviyede gerçekleşmesine ve ÜFE ile TÜFE arasındaki makasın daha da açılmasına neden olduğunu vurgulayan KARABAĞLI, “Bu da kısa vadede enflasyonun düşmeyeceği ve TÜFE rakamının yükseleceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir” dedi.

Karabağlı: “İklim krizi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı önemli”

Esas itibarıyla iklim değişikliği meselesinin uzunca bir süredir konuşulduğunu ifade eden Karabağlı, “Uzun zamandır bu konu tartışılmakta ve bilim adamları tarafından uyarılar yapılmaktaydı. Ancak, bu felakete dair güçlü ve somut belirtiler, son günlerde hem ülkemizde, hem yakın coğrafyamızdaki Avrupa ülkelerinde, hem de Amerika kıtasında görünür hale gelmeye başlayınca konunun ciddiyeti daha net anlaşılmaya başlandı” dedi. AB’nin Covid-19 krizinin hemen öncesinde, 11 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı ile, 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koyduğunu hatırlatan Karabağlı, “Bu hedef doğrultusunda AB, sanayi dönüşümünü gerektiren yeni bir büyüme stratejisi benimseyeceğini ve tüm politikalarını

 iklim değişikliği ekseninde yeniden şekillendireceğini açıkladı. Yeşil ekonomiye geçiş için, enerjiden ulaşıma, sanayiden tarıma, ticaretten bio-çeşitliliğe, inşaattan finansa kadar her sektörü kapsayacak şekilde hangi mevzuatta nasıl değişiklikler yapılacağı planlandı. Bu kapsamda bizi de yakından ilgilendirecek sınırda karbon düzenlemesi mekanizmasının nasıl oluşturulacağı belirlendi” dedi.

16 Temmuz 2021 tarihinde Türkiye’nin de yayımladığı Yeşil Mutabakat Eylem Planı ile, ülkemizin sürdürülebilir, kaynak etkin ve yeşil bir ekonomiye geçiş hedefinin resmen belirlendiğini söyleyen Karabağlı, “Yeşil Mutabakat Eylem Planı’mızda öngörülen tedbirlerde dikkat çeken husus, ABnin Yeşil Mutabakat sürecinde izleyeceği politika ve mevzuat değişikliklerine bizim de uyum sağlamamızın hedeflenmiş olmasıdır. Bunun gerekçelerinden biri, Türkiye-AB Gümrük Birliği kapsamında sağlanan bütünleşmenin korunmak ve daha da ileriye taşınmak istenmesidir. İhracatımızda rekabetçiliğin korunabilmesi ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Bu bağlamda, Türkiyenin ilk olarak Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasını ciddi şekilde masaya yatırması veya Anlaşmayı onaylamak için gerekli adımları atması gerektiğini düşünüyoruzdedi.

Karabağlı: “Yeni anayasa demokratik olmalı”

İklim krizi ekseninde tarım politikaları, düzensiz göç ve Gümrük Birliği’nin yenilenmesi konularına da değinen Karabağlı, yeni anayasa çalışmaları konusunda da fikirlerini paylaştı. AB raporlarına bakıldığında, Türkiye için yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığının tesis edilemediği, denge ve denetlemenin tam kurulamadığı eleştirileri yapıldığını belirten Karabağlı, “ESİAD olarak, Atatürk’ün çizdiği Türkiye Cumhuriyeti vizyonu ve çağdaş uygarlık hedefi doğrultusunda, demokratik, laik, hukuk devleti anlayışıyla ülkemizin standartlarının yükseltilmesi amacıyla gerçekleştirilecek her türlü çalışmayı desteklediğimizi belirtmek isterim” dedi.

Şükürer: “Huzurlu ve dingin bir ülkenin insanları olmak istiyoruz”

Daha sonra kürsüye gelen ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı  Sıtkı Şükürer ise yaptığı konuşmada Cumhuriyetin 100. yılına yaklaşırken artık huzurlu ve dingin bir ülkenin insanları olmak istediklerini ifade etti.

Siyasi kutuplaşmalardan ekonomik çalkantılara, her daim yürek çırpıntısı ile yaşanan bir ülkenin fertleri olmaktan yorulduklarını söyleyen Şükürer, ‘Bir şeylerin, bir yerlerden başlayarak değişmesi gerektiği aşikâr. Bu anlamıyla, belki de ilk önce siyasetçilerimizin siyaset yapma biçimlerinden başlanılması gerekiyor” dedi.

Bilgi çağına yakışmayan taşra politikası kültürü ile, değişime kapalı tutum alınmasının bir kısım politikacılar tarafından ısrarla tercih edildiğine dikkat çeken Şükürer, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na hitaben, “Bu çerçevede ülkemiz için farklı bir siyaset ve siyasetçi arayışımıza önderlik yapacağınıza dair beklentimizi ifade etmek istiyoruz” diye konuştu.

Özledikleri siyasetçi profilini anlatan Şükürer, ‘’İskandinav tipi politikacı’’ diye bilinen bir siyasi tutum örneğini medyada yıllardır izlediklerini belirterek, “Bizim gibi ülkelerde siyaset; eyyamcı anlayışlarla ve bu sebeple sürekli irtifa kaybederek büyük ölçüde aşağı seviyede eşitlenerek tek tipleşmeye eğilimlidir. Yalın gerçekler, vicdan, evrensel değerler, açık olarak işaret etse de netameli alanlara girmek tehlikeli ve yasaktır. Fikren, fiilen, saklanmadan, sakınmadan, dürüst demokrat olmanın siyaseten kaybettireceği kanaati hakimdir. Oysa bu anlayışın sadece ‘’kirlenme’’ getirdiğini artık idrak etmiş olmamız gerekiyor. Olması gerekenin ne olduğunu, hangi tavrın icap ettiğini bu ülkenin milyonlarca duyarlı insanları biliyor ve bekliyor” diye konuştu.

Samimiyet olgusunun kitlelere geçişinin, hiç telaşa gerek yok, engellenebilir bir durum olmadığını vurgulayan Şükürer, sözlerini şöyle tamamladı:

“Sayın Genel Başkan, Bizlerin sizden beklediği budur. Bu dediklerimizin ne anlama geldiğini zaten en iyi bilebilecek siyasetçilerden birisiniz. Özetle; kendi doğrusunu değil, evrensel demokrasinin gereklerini savunan, dingin, huzurlu, barışçıl bir ülke düşleyen ve çilekeş toplumumuzun artık böylesi bir medeni durumu hak ettiğini, özlediğini kavrayan bir siyasetçi profili, bu ülkenin aydınlık yüzü olan İzmirlilerin sizden talebidir”