Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç: Yüksek mahkeme denetim yapabilseydi KHK mağdurları olmayacaktı

Kılıç: Karar veren hakim gerici-ihanet-hain-uşak ve örgüt üyesi gibi ithamların korkusuyla

Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç: Yüksek mahkeme denetim yapabilseydi KHK mağdurları olmayacaktı


Kılıç: Karar veren hakim gerici-ihanet-hain-uşak ve örgüt üyesi gibi ithamların korkusuyla bazen vicdanla bağlantısını kesmek zorunda kalıyor

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) eski başkanı Haşim Kılıç, yüksek mahkemenin olağanüstü hal (OHAL) dönemindeki kanun hükmündeki kararnamelere (KHK) denetim yapmış olması durumunda bugünkü mağdurların ortaya çıkmayacağını belirtti. Kılıç, bütün siyasi davalarda siyaset kurumlarının lehine sonuç alabilmek için tüm ahlaki, insani ve evrensel kuralları yok saydığını söylerken hâkimlere de "Karar veren hakim gerici-ihanet-hain-uşak ve örgüt üyesi gibi ithamların korkusuyla bazen vicdanla bağlantısını kesmek zorunda kalıyor" eleştirisini yöneltti.

Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç, Karar gazetesinden Taha Akyol’un sorularını yanıtladı.

 Kılıç, siyasetin yargıyı nasıl kuşattığına dair soruya özetle şöyle yanıt verdi:

12 Eylül 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle Türkiye siyasal ve sosyal yönden en ciddi makas değişikliğini yaşamıştır. Asker ve yargı kuşatmasından yorgun düşmüş bir çağdaş ve demokratik bir dünyada yaşama rüyası yapılan bu değişiklikle gerçek olacaktı. Ne yazık ki bu rüya fazla uzun sürmedi. Daha sonra terör örgütüne dönüşecek olantoplumun bir cemaatin başta yargı organları olmak üzere devlet kurumlarını işgali ile karşı karşıya kaldık. Bu işgal, özellikle 15 Temmuz 2016’dan sonra, tavizsiz bir temizlik hareketiyle ortadan kaldırıldı. Ancak, yargının tarafsızlık sorunu ortadan hiçbir zaman kaldırılamadı. Siyasi iktidar ayrımı yapmadan söylüyorum. Siyasi davalarda siyaset kurumları kendi unsurlarının lehine sonuçlanması için ahlaki, insani ve evrensel tüm kuralları yok sayabiliyor. Karar veren hakim gerici-ihanet-hain-uşak ve örgüt üyesi gibi ithamların korkusuyla bazen vicdanla bağlantısını kesmek zorunda kalıyor. Hatırlayın, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde toplantı nisabının 367 olması gerektiği yolundaki düşünce AYM’ ne taşındığında dönemin ana muhalefet partisinin genel başkanı “istedikleri gibi karar çıkmaması halinde ülkede kan çıkar” diye adeta yargıyı tehdit etmiştir. Yine AYM’nin internet kanallarının kapatılması hakkında verdiği iptal kararlarına karşı, iktidarın insaf sınırlarını aşan tepkisi hukuk tarihinde yerini almıştır.

Bugün sistem değişikliği sonunda yargının karşı karşıya kaldığı yeri savunmak mümkün değil. Güçler birliğini yaşadığımız bir dönemde adli, idari ve mali yargının siyasi kuşatma sonunda işlevsiz hale düşürüldüğü açıktır.

"FETÖ olmasaydı..."

“FETÖ faktörü olmasaydı yargıda seçim sistemi doğru muydu? Bugün seçim kaldırıldı. Siyaset seçim ve atama yapıyor. Durum nedir, nasıl bir düzenleme gerekiyor?” sorusuna Kılıç’ın yanıtı şöyle oldu:

Kırk iki yıl devlette görev yaptım. Çok açık ve net söylüyorum. FETÖ faktörü olmasaydı da yargıda yapılan seçimlerin yol açtığı siyasallaşmayı önlemeniz mümkün değildi. Seçimin önemli bölümü kaldırıldı. Ancak AYM-HSK-YSK gibi çok ama çok önemli kurumlarda atama ve seçimler devam ediyor. Düşünebiliyor musunuz AYM ve HSK üyelerinin büyük çoğunluğu siyasi bir partinin lideri olan Sayın Cumhurbaşkanınca seçilmektedir. Böyle bir sistemde bağımsız ve tarafsız bir yargı teşkilatını oluşturamazsınız.

"Yargıdaki seçimler yerine ne olması sorusuna dönük bazı çalışmalarımı paylaşmak isterim" diyen Kılıç, önerilerini şöyle paylaştı:

1-Hakim ve savcı alımlarında yapılan “sözlü sınav” acilen kaldırılmalıdır. Yerine iki dereceli yazılı sınav yapılmalı en yüksek puan alanlar ihtiyaç ve puanına göre çağrılmalıdır.

Hakim ve savcı adaylarının daha mesleğin başında kimi siyasi ve ideolojik yapılara esir olması önlenerek özgürleştirilmeleri sağlanmalıdır.

2-Başta AYM-HSK ve YSK olmak üzere yargı organlarına hem kendi içinde hem de dışardan yapılan seçim ve atama sistemleri tamamen kaldırılmalıdır. Seçimleri yapacak olan kurum ve kişiler “eşitler arasında oluşacak gruplar” içinden “KUR’A” yöntemiyle işlemi gerçekleştirmelidir. Eşit grupların oluşmasını sağlıklı bir şekilde düzenleyecek yol ve yöntemler oldukça fazladır.

Yeter ki, bağımsız ve tarafsız bir yargı organı oluşmasını isteyecek siyasi bir iradenin varlığı ortaya çıksın.

Kılıç, eskiden başkanı olduğu yüksek mahkemeye şu eleştiriyi getirdi:

AYM denetim yapabilseydi bugün tartışılan KHK mağdurları gibi bir sorunla karşılaşmayacaktık… Esasen OHAL’in yaşandığı süreçte bile, yargı kararı olmadan kimsenin suçlu sayılamayacağı Anayasanın 15. Maddesinde açıkça belirtilmektedir.

Independent Türkçe, Karar