Evden çalışmak eşitsizlikleri nasıl artırdı?
COVID-19 eşitsizlikleri ve gerçekler
Dünya, koronavirüse karşı alınan önlemler çerçevesinde uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları sonrasında "yeni normal"e alışmaya başlarken, hükümetler büyüyen sosyal ayrılıklarla baş etmeye çalışıyor.
İngiliz yazar Virginia Woolf, "Kendine ait bir oda" kitabında, kadınların erkeklere ekonomik olarak bağımlı olmalarının ve kendilerine ait özel bir alana sahip olmamalarının onları yazmaktan alıkoyduğundan bahseder. Sosyal eşitsizliklere zemin hazırlayan fiziksel koşulları tanımlarken, paraya ve içinde yazı yazılabilecek bir odaya sahip olmanın erkek ayrıcalığı olduğunu söyler.
COVID-19 pandemisinin ortaya çıkardığı benzer bir ayrıcalık ise evin içinde "kendine ait bir ofis" sahibi olabilmek. Dünya çapında işletmeler ve kurumlar, koronavirüs kısıtlamaları doğrultusunda uzaktan çalışma modelini benimsediler. Fakat herkes evden çalışamıyor.
Uzmanlar, uzaktan çalışmayı da kapsayan yeni normalin yeni eşitsizlikler yaratmasa da halihazırda var olan dengesizlikleri derinleştirdiği görüşünde. Mannheim Üniversitesi'nden Prof. Katja Möhring, DW’ye yaptığı açıklamada, evden çalışma şansı olanlarla ofise gitmek zorunda kalanlar arasında açık bir eşitsizlik olduğunu söylüyor.
Mannheim Üniversitesi araştırması, üniversite mezunlarının yüzde 44’ünün uzaktan çalışabildiğini, ortaokul mezunlarında ise bu oranın yüzde 10 olduğunu gösteriyor.
COVID-19 eşitsizlikleri ve gerçekler
Katja Möhring’in, Almanya’da sokağa çıkma kısıtlamaları başladığında yaptığı bir araştırmaya göre, gelir düzeyi daha yüksek olanlar, uzaktan çalışma fırsatına da sahip olanlar. İstisnayı ise doktorlar gibi fiziksel mevcudiyet gerektiren işlerde çalışanlar oluşturuyor.
Farklı uzmanlar evde kalma düzeninin annelerin üzerine babalardan daha çok yük bindirdiği konusunda endişelerini dile getirse de, Mannheim Üniversitesi’nin araştırması cinsiyete dayalı bir eşitsizlikten bahsetmiyor.
Möhring: "Cinsiyet eşitsizliği, uzaktan çalışma koşullarında çok güçlü değil" diyor fakat yine de evden çalışmak zorunda kalan annelerin çalışma saaatlerini azalttıklarından bahsediyor.
Bu çalışma, Alman iş piyasasına yönelik olsa da, destekçileri sonuçlarının benzer ekonomilere de uyarlanabileceği görüşünde.
Pandeminin en ağır etkilediği ülkelerden olan İspanya’da yapılan bir çalışma ücret dağılımı ile evden çalışma şansı arasında pozitif bir korelasyon olduğunu ortaya koyuyor. Daha iyi kazanan posizyonlar, uzaktan çalışma koşullarına daha kolay adapte oluyor.
Oxford Üniversitesi'nden Prof. Juan Cesar Palomino'e göre bu korelasyon tüm Avrupa ülkeleri için geçerli. Hükümet müdahalesinin olmamasının da bu farklılıkların eşitsizlikleri arttıracağı görüşünde.
"Bu sosyal uçurum hem maaş farklılıklarıyla hem de farklı işlerin krizlere karşı farklı dayanıklılığıyla ilgili" diyen Palomino, işçilerin virüsten eşitsiz etkilenmelerinin yanı sıra işlerinin de krizlere eşitsiz bir adaptasyon ve dayanıklılık gösterdiği görüşünde.
40 milyonu aşkın Amerikalı geçtiğimiz haftalarda işini kaybetti. Evden çalışmak onlar için bir seçenek değil.
Washington merkezli Ekonomi Politikası Enstitüsü de buna benzer olarak, Amerika’daki işçilerin yüzde 30’undan azının evden çalışabildiğini söylerken, bu istatistiğin ise ırk ve etnisiteye göre farklılaştığının altını çiziyor.
Latin kökenliler yüzde 16 ile evden çalışma şansı en düşük olanlar, bunu yüzde 19.7 ile siyahiler takip ediyor. Asya kökenliler ise yüzde 37 ile uzaktan çalışma şansı en yüksek grubu oluşturuyor.
Ekonomi Politikası Enstitüsü ekonomistlerinden Elise Gould, DW’ye yaptığı açıklamada, herkesin evden çalıştığı söyleminin, bunu yapamayan işçileri görünmez kıldığını belirterek, "COVID-19 ülkede 40 yıldır var olan eşitsizlikleri artırdı" diyor.
Yeni normale doğru
Ülkeler, olası diğer COVID-19 dalgalarını engellemek için, sosyal mesafe kurallarının uygulanmaya devam edeceği yeni bir normale doğru ilerliyor. Uzmanlar ise bahsedilen eşitsizliklerin de yeni normalin bir parçası olacağı konusunda endişeli.
Harvard Üniversitesi’nden Elias Naumann, hastalık riski toplumu tehdit etmeye devam ettikçe, eşitsizliklerin de kalıcı olarak artacağını belirtiyor. "Uzaktan çalışmanın uzun vadeli sonuçlarını sadece sağlık ve eşitsizlikler düzleminde değil, sosyal ve politik sonuçları üzerinden de tartışmalıyız" diyor.
Naumann ayrıca bu eşitsizlik devam ettikçe, sonuçlarının toplumda daha çok yayılacağını söylüyor. "Bu insanlar, işlerini kaybetmekle kalmayacak, uzun vadede ev masraflarını karşılayamayacak ve çocuklarını üniversiteye gönderememeye başlayacak. Etki derinleşecek" diyor.
Eşitsizliğe karşı önlemler
Uzmanlar, işletmelerin evde çalışma koşullarını çalışanları için gerçek bir opsiyon haline getirmesi ve bunun yapılamadığı koşullarda, işçileri virüsten ve ekonomik risklerinden korumanın yollarını bulması gerektiği konusunda hemfikir. Naumann, hasta hissedildiğinde sadece finansal endişelerden dolayı işe gitme zorunluluğunun kaldırılması gerektiği görüşünde.
Hükümetlerin de bu konuda yapabileceği şeyler olduğunu söyleyen Gould, daha iyi bir güvenlik ağına ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor. Amerika’nın sosyal politika ve iş güvencesi konularında ise çok geri kaldığını ekliyor. Neumann, iyi işleyen bir sağlık sisteminin önemini vurgularken, tıbbi müdahaleden yararlanmanın "ayrıcalık" olarak kalmaması gerektiğini belirtiyor.
İspanyol araştırmacı Prof. Juan Cesar Palomino ise eğitime yatırımın elzem olduğu görüşünde. Peki hükümetler bütün bunları nasıl ödeyebilir? Palomino, eşitsizliklerle mücadelede nispi finansal katkıyı savunarak. "Adil olan, işlerini kaybetmemiş olanların ve kazançlarını arttırmış şirketlerin daha çok ödemesi. Eğer herkes kendi ofisine sahip olamıyorsa, ekonomik adalet ayrıcalıklı olanın daha çok vergilendirmesi ile sağlanmalıdır" ifadesinde bulunuyor.
Enrique Anarte / dw