Ezilen halkların ilacı terapi değil adalet

ECELLE YARIŞAN BİR KİTAP: YERYÜZÜNÜN LANETLİLERİ

Ezilen halkların ilacı terapi değil adalet




Ezilen halkların ilacı terapi değil adalet

Filozof Frantz Fanon dünyaya miras bıraktığı son kitabı ‘Yeryüzünün Lanetlileri’nde, emperyalizmin tahribatıyla kendine yabancılaşan sömürge halkların psikolojisine ışık tutuyor. Kendine sömürgecisinin gözünden bakanlara reçetesi ise şu: “Emperyalist şiddete maruz kalarak içselleştirilen aşağılık kompleksinden terapiyle değil sömürgeciyle mücadeleyle kurtulunabilir.”

İLHAN SARI | KARAR

Frantz Fanon, Cezayirli ya da Müslüman olamamasına rağmen Cezayir’in ulusal kurtuluş mücadelesinde yer almış, postkolonyal düşüncenin barikat başındaki temsilcisi, doktor, gerçek bir entelektüeldir. İnsanlık onuruna sığmayacak bir şekilde köle emeği üzerinden yükselen Avrupa medeniyetinin trajik gerçekliğini Batı’nın yüzüne vurmuş, Filistin’den İrlanda’ya, ezen ve ezilen husumetinin olduğu her coğrafya ve alanda ezilenlerin mücadelesine ışık tutmuştur.

1953 yılında Cezayir’de, daha sonra kendi adını alacak olan psikiyatri hastanesinde başhekim olarak çalışmaya başlamıştır. Burada sömürgeciliği meşrulaştırmaya çalışan ve sömürgeleştirilmiş insanları aşağılayan ırkçı Cezayir Psikiyatri Okulu’nun teorilerine karşı çıkar. Sömürge gerçeğiyle iyiden iyiye yüzleşen Fanon, Cezayirli Müslümanlara sosyo-terapi alanında modern tedavi yöntemlerini uygulamıştır. 1954 yılında patlak veren Cezayir bağımsızlık mücadelesine katılmış ve 1 yıl sonra görevinden istifa etmiştir. Cezayir’in sömürge valisine yazdığı açık mektup sebebiyle sınır dışı edilmiş ve kısa bir süre sonra, insan gücü ve askeri teçhizat olarak düşmanına göre hayli güçsüz fakat bir o kadar cüretkar olan FLN (Ulusal Kurtuluş Örgütü) tarafından Tunus’a getirilmiş, burada psikiyatri ve politika alanlarında faaliyet yürütmüştür. Cezayir Cumhuriyeti Geçici Hükümeti tarafından gezici büyükelçi olarak atanan Fanon, sömürge karşıtı direnişlerin başladığı bu tarihte Gana’dan Mali’ye Kara Afrika’yı gezecek ve enternasyonalist bir çabayla sömürgeciliğe karşı birleşik bir cephe yaratmaya gayret edecektir. Bu birlikteliğin Avrupa Birliği’nin kötü bir kopyası olmaması ve özgürleştirici bir özgünlüğü taşıması gerektiğini belirtir.

Fanon, 1960 yılında seyahati sırasında lösemi olduğunu, yaklaşık bir yıl ömrü kaldığını öğrendikten sonra eceliyle yarış halinde, üç ay içinde yarım yüzyıl sonra hala güncelliğini koruyan ve dünya çapında popülaritesi artan eseri ‘Yeryüzünün Lanetlileri’ni tamamladı.

Fanon’un, dünyanın ezilen halklarına vasiyeti sayılan bu kitap, sömürgeleştirilmişler hakkında psikiyatrik analizleri, yüzlerce yıllık emperyalist politikaların kaynaklarını, sonuçlarını içermekle kalmayıp bu esaretten kurtulmak için gerekli olan mücadele yöntemini açıklayan bir manifestodur. Cezayir’de psikiyatr olarak hizmet verdiği sırada karşılaştığı vakalar ve vakaların etkileri üzerine yazdığı analizlerin önemli bir kısmını oluşturduğu kitap, sömürgeciliğin yalnızca ekonomik ve askeri etkilerini değil, psikolojik ve kültürel etkilerini kapsamasıyla ilgi uyandırıcıdır.

Basıldıktan sonra dağıtılır dağıtılmaz ‘devletin iç güvenliğine zarar verdiği’ gerekçesiyle toplatılan ‘Yeryüzünün Lanetlileri,’ ‘lanetliler’ tarafından okunmaya ve benimsenmeye devam ediyor. George Floyd’un çığlığında da gördüğümüz üzere ırkçılık, dünyayı etkilediği dehşetlere, Batı’nın tüm ‘yüzleşmelerine’ rağmen gelecek için hala bir tehdit olmaya devam ediyor. İletişim Yayınları, şubat ayında ‘Yeryüzünün Lanetlileri’ kitabını Şen Süer’in temiz ve akıcı çevirisiyle tekrar okurla buluşturdu. Fanon’un, dünyanın ezilen halklarına vasiyeti sayılan, sömürgeleştirilmişler hakkında psikiyatrik analizleri, yüzlerce yıllık emperyalist politikaların kaynaklarını ve sonuçlarını içermekle kalmayıp bu esaretten kurtulmak için gerekli olan mücadele yöntemini açıklayan kitabını tüm ilgilerin okumasını mutlaka öneriyorum.

İYİLEŞMENİN REÇETESİ SÖMÜRGECİLERDEN KURTULMAK

 Frantz Fanon, sömürgeye maruz kalan toplumdaki bireylerin şiddet eğilimi gibi ruhsal bozuklukların, sömürgeleştirmenin doğal bir sonucu olduğunu söyler. Hastalarına müzik ve spor gibi uğraşılarla tedavi etmeye çalışmaktadır fakat kesin sonuç verecek tek tedavi yönteminin sömürgecinin topraklardan sökülüp atılması olduğunu da belirtir. Sömürgeci ülkeden defedildikten sonra içsel çelişkilerin iyice belirginleşeceği konusunda da uyarır. Ulusal burjuvazi, sömürgecinin rolünü kendisi üstlenecektir. Buna karşı özneleşme süreci başlatılmalı ve bireyin özgürlüğü temelinde topyekûn bir dönüşüm hedefiyle toplumsal kültürün inşası gerçekleşmelidir.

KARAR