Faiz İndirimi Yeni İndirimlerin Miladı Mı?
Faiz İndirimi Kararı Sonrası Kur Tarihi Zirvede
Faiz İndirimi Yeni İndirimlerin Miladı Mı?
İSTANBUL — Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın geçtiğimiz Perşembe günkü Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizinde 16 ay aradan sonra ilk kez indirime gitmesinin yankıları sürüyor.
Faiz indirimi sonrası Türk Lirası, Amerikan Doları karşısında her gün yeni değer kayıpları yaşarken Amerikan parası yeni haftaya da yeni tarihi zirve olan 8,88’den başlayacak.
8 Eylül’de Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun ‘‘çekirdek faizin’’ gösterge olarak dikkate alınacağını açıklaması sonrası 23 Eylül’de bir puanlık faiz indiriminin de gelmesiyle 18 günde Türk Lirası’nın Amerikan parası karşısındaki değer kaybı yüzde 6’yı aştı.
Enflasyondaki artış PPK öncesi piyasanın faiz indirimi beklentisini ötelemişti
Aslında yaz aylarında piyasalarda TCMB’nin yılın son çeyreğinde 2,5 puana kadar bir faiz indirimine gidebileceği konuşuluyordu.
Ancak ağustos ayında dahi başta gıdada olmak üzere enflasyonun yükselişini sürdürmesi ve Mart ayından beri politika faizi olarak belirlenen yüzde 19’un 0,25 puan üzerine çıkması bu beklentinin ertelenmesine yol açtı.
Şimdi piyasalar Merkez Bankası’nın bu kararının devam edip etmeyeceğini merak ediyor. Amerikan yatırım bankaları Merrill Lynch ve JP Morgan Chase yılın geri kalanında en az bir puanlık indirim yapılmasını öngördüklerini açıkladı.
Dr. Ergin: ‘‘Erken indirim talihsizlik, indirimin devamının geleceğini düşünüyorum’’
Ekonomist Firuze Nazlı Ergin, Türkiye’nin bu konjonktürde faiz indirimine gitmesini doğru bulmasa da yıl sonuna kadar yeni faiz indirimlerinin şaşırtıcı olmayacağını söylüyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Dr. Ergin, ‘‘Türkiye ‘faiz indirimine devam etmeli mi’nin cevabı, ‘kesinlikle hayır’. Enflasyonda kalıcı düşüş sağlanmadan erken indirime gidilmesi oldukça talihsizdi. Devamının gelmesi de daha büyük bir enkaza yol açacaktır. ‘Devam eder mi?’ sorusunun cevabı ise ‘edebilir’. TCMB’nin öncelikli hedefinin enflasyon ile mücadele olmadığını ve ‘enflasyonu bir kenara’ koyarak aksiyon aldığını ne yazık ki çok iyi kavradık. Hatırlasanız Eski Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal, devraldığı enkaz nedeniyle görev süresi boyunca piyasa beklentilerinin önüne geçerek toplamda 875 baz puan faiz arttırımına gitmiş ve hızlı bir kredibilite kazanım sürecini başlatmıştı. Ancak politika faizinin yüzde 19’a yükselmesinin hemen ardından Ağbal görevinden alındı. Yerine ise yazılarında, faizin enflasyona neden olduğuna ve rekabetçi kurun faydalarına yer veren Kavcıoğlu getirildi. Ancak Kavcıoğlu, beş toplantı boyunca faizi yüzde 19’da tutmak zorunda kaldı dolayısıyla son faiz indirmi, Kavcıoğlu’nun inandığı gerçeğin bir gereği. Enflasyonun yüzde 19,25’e ulaştığı ortamda faiz yüzde 18’e inebildiyse devamının da ne yazık ki geleceğini düşünüyorum’’ dedi.
Prof. Ulusoy: ‘‘Norveç faiz artışına giderken Türkiye’nin yüksek enflasyon ikliminde faiz indirimine gitmesi irrasyonel’’
Yeditepe Üniversitesi’nden Veysel Ulusoy da faiz indirim kararına ekonomik gerçeklerin değil siyasi talep ve ihtiyaçların öne çıktığını düşünüyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Prof. Veysel Ulusoy, ‘‘Temel olarak Merkez Bankası’nın kararının, siyasetten arındırılmamış bir yaklaşımla ortaya konulduğu anlaşılıyor. Burada ekonomik verilere değil de inada dayalı bir tutum var. Zaten emsal ülkelere göre yüksek olan faizin bir puan düşürülmesi ne üretime katkı sağlayabilir ne inşaat sektörüne ivme kazandırabilir ne de yatırımları olumlu etkileyecektir. Evet yatırımlar normal ekonomilerde yüksek faize tepkilidir, sevmez. Ama bu indirim bu tepkiyi yumuşatmayacak. Çünkü ekonomik dengeler kararlı bir şekilde bozuk. O yüzden yatırımcı bir puanlık faiz indirimi sonrası her şey değişmiş gibi davranamaz. Üstelik faiz indirimi dövizde de etkisini hemen gösterdi. Döviz kurları yukarı doğru fırladı. Norveç gibi zengin ve güçlü ekonomiye sahip bir petrol ülkesi bile faiz artışına giderken Türkiye’nin yüksek enflasyon ikliminde faiz indirimine gitmesi irrasyonel’’ dedi.
Kulislerde ulusal ve küresel ekonomik göstergelerin bir faiz indirimini mümkün kılmamasına rağmen bu indirime gidilmesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ısrarlı tutumunun rol oynadığı belirtiliyor.
‘‘Faiz indirim süreci ile desteklenen kurumlardaki itibar kaybı, riskleri arttırarak para birimimizde uzun vadeli değersizleşmeye yol açıyor’’
Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığı görüntüsünün Türkiye’nin lehine olmadığının altını çizen Firuze Nazlı Ergin, ‘‘Uluslararası alanda rekabet edebilmek için kur 9 TL olmalı’’ diyen İHKİB Başkanı Mustafa Gültepe gibilerinin yaklaşımının da doğru olmadığı kanısında.
Ergin, ‘‘Merkez Bankası faiz aracı ile yalnızca kısa vadeli aksiyon alabilir. En doğru faiz kararı dahi Türkiye özelinde kapsamlı reformlarla desteklenmezse anlık bir karardan öteye gidemeyecektir. Kapsamlı reform paketinin öncelikli maddesi kurumların bağımsızlığı olmalı. Türkiye’de faiz indirim süreci ile desteklenen kurumlardaki itibar kaybı, riskleri artırarak para birimimizde uzun vadeli bir değersizleşmeye yol açıyor. Öncekinden daha kırılgan bir şekilde girdiğimiz faiz indirim süreci daha büyük bir enkaz bırakabilir. Orta Vadeli Program’da bu yıl için ortalama dolar kuru tahmini 8,30. Yani sene sonuna kadar kurun ortalama 8,80 civarında olması bekleniyor. Muhtemelen, faiz indiriminin kur üzerinde yaratacağı baskı dikkate alınarak hazırlanan bu tahmin, ilave faiz indirimi durumunda tutmayabilir ve seneyi daha da değersiz TL ile kapatabiliriz. Son olarak, enerji ithalatçısı olduğumuzu hatırlatmak isterim. Bu nedenle ilave kur artışlarını rekabetçi kur söylemleri ile meşrulaştırmamalıyız’’ diye konuştu.
‘‘Faiz indirim sürecindeki olası kur artışları bu kez rezerv satarak dizginlenemeyecek’’
Peki Faiz indirimi sonrası Türk ekonomisini nasıl bir tablo bekliyor? Firuze Nazlı Ergin, bilanço içi yükümlülükleri ve swap’leri düşüldüğünde net rezervlerin hala eksi 40 milyar dolar düzeyinde olduğuna dikkat çekiyor.
Ekonomist Ergin, ‘‘Yakın geçmişte, Murat Uysal-Berat Albayrak döneminde, TCMB yine enflasyonda kalıcı düşüş gerçekleşmeden erken faiz indirimi döngüsüne girmişti, o dönemde neler olduğuna bakmak bize yakın gelecek için ipucu verebilir. Baz etkisi nedeniyle düşen enflasyon, ekonomi yönetimi tarafından faizlerdeki düşüş ile açıklandı. Baz etkisi lehte çalıştığı dönemde yine bu söylemi duyabiliriz. Faiz düşerken, kur artışı kamu bankaları aracılığı ile şeffaf olmayan yöntemlerle bastırıldı. 128 milyar dolar meselesi hafızalarda oldukça taze. Ekonomi yönetimi hala swap anlaşmaları, reeskont penceresi, zorunlu karşılık hamleleri ile acil koduyla brüt rezerv biriktirmeye çalışıyor. Ancak TCMB’nin dayanıklılığının belirlenmesinde esas kriter brüt rezervler değildir, bilanço içi yükümlülükleri ve swap’leri düştüğümüzde net rezervler hala -40 milyar dolar düzeyinde. Dolayısıyla, kamu bankaları aracılığıyla rezervleri eriterek TL’nin savunulmasından vazgeçildiğinden beri rezervlerde kayda değer bir artış yaşanmadı. Bu nedenle, bu kez faiz indirim sürecindeki olası kur artışları rezerv satarak dizginlenemeyecek’’ dedi.
Ergin, her ne kadar yakınlarda vazgeçmiş olsa da ‘aktif rasyosu’ uygulaması ile ‘‘bankaları kontrolsüz bir şekilde kredi vermeye zorlayan’’ Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun da yap boz kararlarıyla itibar kaybına uğradığını da vurguladı.
VOA