Faiz Kararı Ekonomiye Nasıl Yansıyacak?

‘‘Asıl eşitsizlik hatta adaletsizlik servet dağılımında oluşuyor’’

Faiz Kararı Ekonomiye Nasıl Yansıyacak?




Faiz Kararı Ekonomiye Nasıl Yansıyacak?

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) bugün yaptığı toplantıda politika faizini yüzde 14’te sabit tuttu. PPK bu kararıyla 2022’nin ilk beş ayında politika faizini değiştirmemiş oldu.

Dün piyasa kapanışında 16,35 olan Amerikan doları-Türk lirası kuru Merkez Bankası’nın kararı sonrası önce 16,46’ya kadar yükselse de piyasa kapanışında 16,31 seviyelerine geriledi.

Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada orta vadeli yüzde 5 enflasyon hedefinin sürdüğü belirtildi.

Açıklamada, ‘‘Etkisi artarak sürmekte olan jeopolitik riskler, küresel ve bölgesel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmakta ve belirsizliklerin artmasına yol açmaktadır. Küresel gıda güvenliğindeki ticaret yasakları ile artan belirsizlikler, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, temel gıda ve enerji başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının daha da belirgin hale gelmesi ve taşımacılık maliyetlerindeki yüksek seviye uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artmasına yol açmaktadır. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir’’ dendi.

Özlem Derici Şengül: ‘‘Faiz artışı olmaksızın bu yol yürünecekse bir erken seçim gelecektir’’

Aslında Merkez Bankası’nın verdiği bu karar piyasa aktörlerini pek şaşırtmadı. Siyasi iktidarın faiz karşıtı bir duruş sergilediği bir dönemde artış beklentisinin gerçekçi olmadığını vurgulayan ekonomist Özlem Derici Şengül, hükümetin faiz artışına başvurmadan kendisini seçime götürmenin planlarını yaptığını ancak seçimin zamanında yapılması halinde bunun pek kolay olmayacağını ifade ediyor.

VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde buluna Şengül, ‘‘Merkez Bankası’nın faizi sabit tutması beklenen bir şeydi. Siyasi politikalarla enflasyonla mücadele edeceğini iddia eden bir strateji izleniyor. Çok dedikodu vardı yüksek bir artışla ilgili ama ben hiç ihtimal vermiyordum. Yapmayacaklardır da. En azından sonbahara kadar bir faiz artışı gelmeyecek. Ancak ben bu dönemde kurun ve enflasyonun yükselmesini tahmin ediyorum. Ancak ekonomide oluşacak maliyetin seçime kadar sırtlanamayacağı da aşikar. Faiz artışı olmaksızın bu yol yürünecekse bir erken seçim gelecektir. Bunun farkında olmayan bir ekonomi yönetimi varsa ve seçimi gerçekten Haziran ayında yapmayı planlıyorlarsa ödeme güçlüğü ile devletin borçlanma maliyetlerinin çok atması gibi durumlarla karşılaşacağız. Bazı şirketlerde sallantı, çalkantı da görülebilir. Sonbaharda enflasyonda yüzde 80 küsurları göreceğiz’’ dedi.

‘‘Enflasyon korumalı finansal enstrüman konusundaki belirsizlik kur üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor’’

4 Mayıs’ta ABD Merkez Bankası'nın (FED) 50 baz puanlık faiz artışı öncesi 14,73 olan ABD doları-Türk lirası döviz kuru, aradan geçen 20 günde yaklaşık yüzde 10’luk artışla 16,30 seviyesine ulaştı. Kurdaki yukarı yönlü hareketlilikte hükümetin yeni bir finansal enstrüman açıklayacağı dedikodularının rol oynadığına dikkat çeken Özlem Derici Şengül, bu konudaki belirsizliğin Türk lirasının daha da değer kaybetmesine yol açacağını savunuyor.

Şengül, ‘‘Enflasyon korumalı finansal enstrüman konusundaki belirsizlik kur üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Çıkartılacaksa derhal çıkartılması lazım eğer böyle bir hazırlık yoksa da kesin bir dille bu iddia yalanlanmalı. Bu hafta toplanan kabinede açıklama bekleniyordu. O açıklama gelmeyince kur yukarı yönlü hareket etti. Elinde parası olan dövize dönüyor. Çünkü DTH’ı (Döviz Tevdiat Hesabı) olanların bu enstrümandan faydalanacağı belirtiliyordu. Bu da dövize talebi arttırılıyor. Şeffaf olmamanın ceremesini çekiyoruz’’ dedi.

Prof. Güneş: ‘‘Seçim öncesi hükümetin kamu maliyesini daha da gevşeterek muslukları açması beklenebilir’’

Ekonomi yönetimi her fırsatta turizm gelirleri ve yaz aylarıyla birlikte gıda fiyatlarında yaşanacak düşüşlerin enflasyonu gerileteceğini savunuyor. Ancak Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Fakültesi’nden Hurşit Güneş, sadece bu ay benzin ve motorin fiyatlarında görülen yüzde 20’lik artış dikkate alındığında dahi ekonomi yönetiminin beklentisinin ne kadar iyimser olduğunun anlaşılacağını ifade ediyor.

VOA Türkçe’nin konuştuğu Profesör Günel, ‘‘Turizmde pandemi dönemine göre bir iyileşme olacağı muhakkak. Ama Türkiye turizminin neredeyse üçte birini oluşturan Rusya ve Ukrayna’nın savaş halinde olduğu unutulmamalı. Bu durum beklentilerin gerçekleşmesini zorlaştıracak. Kaldı ki petrol, doğalgaz ve kömür fiyatlarında bir düşme beklenmiyor. Bu da enerji faturasında bir zayıflama olmayacağını gösteriyor. Kiralar yükseliyor. Evet Çin’de yaşanan tedarik sıkıntısı bizi bu ülkeyle ihracat rekabeti içinde olduğumuz ülkelerde avantajlı kılacak. Ama yine de enflasyonda bir düşüş beklemeyiz. Seçim öncesi hükümetin kamu maliyesini daha da gevşeterek muslukları açması beklenebilir. Mali yardımlar, ücret artışları gelebilir. Tabii bu ücretliler için bir miktar rahatlama getirebilir. Ama reel ücretlerde kayıp yaşanacağından tüketim de çok artmaz. Bu bakımdan yüksek büyüme beklentileri de iyimser kalır. Talep düşecek. Bir de şu var, politikasında disiplin olmadığından bu yapılanlar enflasyonu daha da arttıracaktır’’ dedi.

‘‘Asıl eşitsizlik hatta adaletsizlik servet dağılımında oluşuyor’’

Prof. Hurşit Güneş, başta faiz politikası olmak üzere hükümetin ekonomi politikasındaki tercihlerinin Türkiye’de ciddi bir servet dağılımı sorunu yarattığının da altını çiziyor.

Marmara Üniversitesi öğretim üyesi, ‘‘Enflasyon olgusu ortaya çıktığı zaman hükümetler enflasyonla mücadele programı sergilemezlerse para politikasını gevşetirlerse pandemi nedeniyle kamu maliyesinde gevşeme olursa enflasyon çığırından çıkar. Kuşkusuz küresel enflasyonist etki de var. Ancak bu toplam enflasyon içinde küçük bir payı içeriyor. Türkiye’deki enflasyon küresel etkinin ötesinde arttığını biliyoruz. Enflasyonla mücadele bir yana para politikası ve kamu maliyesi alanlarında enflasyonu azdıracak politikalar kümesi uygulanıyor. Enflasyon hızla dizginlerini koparttığı zaman sabit gelirlilerin reel satın alma güçleri düşer ve gelir dağılımı bozulur. Para politikasını yanlış uyguladığınız zaman varlık fiyatları çok hızlı artıyor. Gayrimenkul ve sabit varlıkların fiyatları çok çabuk yükseliyor. Bu bir yandan kiraları yükselttiği için gelir dağılımını bozuyor, dahası servet dağılımı olumsuz etkiliyor. Asıl eşitsizlik hatta adaletsizlik servet dağılımda oluşuyor’’ dedi.

voa