Fethullah Gülen ve Bir Ömrün Ardında Kalanlar: İslami Gelenekler ve Modern Tartışmalar

Gülen’in Hareketinin Çöküşü: Dini Bir Uyarı mı?

Fethullah Gülen ve Bir Ömrün Ardında Kalanlar: İslami Gelenekler ve Modern Tartışmalar




YUSUF İNAN YAZDI...

Fethullah Gülen ve Bir Ömrün Ardında Kalanlar: İslami Gelenekler ve Modern Tartışmalar

Fethullah Gülen’in ölümü, Türkiye'de ve dünyada farklı yankılar uyandırdı. Kimi, onun dini liderliğine ve vaazlarına hayranlık duyarak Gülen'i hatırlarken, kimileri ise yaşattığı acılar ve mağduriyetlerle anıyor. İslam inancına göre ölülerin kötü yanlarının anılmaması gerektiği belirtilse de, Gülen’in hayatı ve etkileri, sadece dini bir mesele değil, siyasi ve toplumsal bir fenomen olarak da ele alınmak zorunda. Bu yazıda, Gülen’in hayatı, onun ardından yapılan yorumlar ve etkileri derinlemesine ele alınacak.

Doğu Perinçek'in Şaşırtan Yorumu

Fethullah Gülen'in ölümüyle ilgili en dikkat çekici açıklamalardan biri Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’ten geldi. Kübra Par’ın sunduğu TV100 programında, Perinçek, Gülen’in vefatına dair “Allah taksiratını affetsin. Allah günahlarını affetsin” ifadelerini kullandı. Bu cümleler, Perinçek'in geçmişte FETÖ'nün kurduğu davalar nedeniyle büyük acılar yaşadığını bilen birçok kişi için şaşırtıcıydı. Kübra Par’ın, “Biz ateşi bol olsun diyoruz” yorumu üzerine Perinçek’in, “Ben cehenneme gönderme selayetine sahip değilim” demesi, bir yandan dini bir hoşgörüyü vurgularken diğer yandan kişisel öfkenin ötesinde bir duruş sergiledi.

Perinçek’in Acıları ve Bilgece Tavrı

Perinçek, Ergenekon davası kapsamında FETÖ’nün yönlendirdiği yargı süreçleri sonucunda altı yıl hapis yatmış bir isim. Bu kadar büyük bir acı yaşayan birinin, Gülen’in ardından böylesine soğukkanlı ve hoşgörülü bir tavır sergilemesi, onu tanıyanlar ve izleyenler için şaşırtıcı oldu. Ancak bu duruş, birikim sahibi ve olaylara geniş bir perspektiften bakabilen insanların gösterebileceği bir tutum olarak da değerlendirilebilir. Perinçek’in açıklamaları, bir insanın yaşadığı tüm zorluklara rağmen, dini değerlerin ve ahirete inancın rehberliğinde soğukkanlılığını koruyabileceğini gösteriyor.

Fethullah Gülen ve İslam'ın Temel Değerleri

İslam, ölen kişinin ardından kötü konuşmayı hoş karşılamaz. Bu, İslam'ın ahlak felsefesinde derin bir yer tutar. Ancak, Gülen’in geçmişte yaşattıkları, bu ilkeye bağlı kalmayı zorlaştırıyor. Gülen’in hareketi ve destekçileri, Türkiye'de sayısız insanın hayatını altüst eden davalar, kumpaslar ve iftiralarla anılıyor. Bu durumda, zulme uğrayanların duyduğu öfke ve acı, kişisel bir hak talebine dönüşüyor.

Bu bağlamda, “Sırat köprüsünde defterlerin tartıldığı Allah’ın huzurunda hesaplaşılacak” inancı, adaletin nihai olarak Allah’ın huzurunda gerçekleşeceği fikrini yansıtıyor. Öyle ki, birçok insan, Gülen’in neden olduğu zulümlerden dolayı bu dünyada hakkını helal etmiyor ve ahirette adaletin yerini bulacağına inanıyor. Bu inanç, özellikle mağdurların yaşadıkları acıların derinliğini ve ahiret inancının İslam'daki önemini vurguluyor.

Mağdurların Anlatıları: Bir İnsanlık Dramı

Fethullah Gülen’in ve hareketinin neden olduğu mağduriyetler, sadece birkaç kişinin yaşadığı basit olaylar değil, koca bir toplumun hafızasında derin izler bırakan insanlık dramlarıdır. TSK'dan istifa etmeye zorlanan, çocuklarıyla birlikte sokağa atılan, tehditlerle şirketleri batırılan, geçim kaynakları ellerinden alınan insanlar, bu hikayelerin baş aktörleri.

Bir baba, çocuklarını aç bırakmamak için komşudan aldığı undan çorba yaparak hayatta kalmaya çalışırken, bir başka mağdur, şirketinin ve emeğinin bir gecede yok edilmesine tanık oldu. Bu acılar, sadece bireysel bir öfkenin değil, bir toplumsal travmanın ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gülen ve destekçilerinin neden olduğu zulümlerin mağdurları, haklarını aramaya çalışırken sürekli olarak engellerle, tehditlerle ve iftiralarla karşı karşıya kaldı.

İslam ve Adalet Arayışı

İslam, adaletin ve hakkın savunulmasının önemini vurgulayan bir dindir. Bu bağlamda, Gülen’in ve ekibinin yaptıkları, İslam’ın temel prensipleriyle çelişiyor gibi görünüyor. Örneğin, İslam’da kul hakkı yemek, büyük günahlar arasında sayılırken, Gülen hareketinin mağdurlarına yaşattıkları, bu değerin ihlal edildiğini gösteriyor. Bu durum, İslami prensiplerle modern hareketlerin arasında derin bir çatışma olduğunu ortaya koyuyor.

Gülen’in Ölümü ve Ahiret İnancı

Fethullah Gülen’in ölümü, sadece bir kişinin ölümünden çok daha fazlasını temsil ediyor. Bu, bir ideolojinin, bir hareketin ve binlerce insanın yaşadığı acıların bir kapanışı gibi. Ahirete inananlar için, Gülen’in artık Allah’ın huzurunda olduğu düşüncesi, bu dünyada yaşanan adaletsizliklerin nihayet son bulacağı umudunu taşıyor. Bu bağlamda, birçok mağdur, haklarının ahirette teslim edileceğine inanarak, sabırla bekliyor.

Gülen’in Hareketinin Çöküşü: Dini Bir Uyarı mı?

Gülen hareketinin bir gecede büyük bir çöküş yaşaması, birçok kişi için dini bir uyarı olarak değerlendirilebilir. İslam’ın öğretilerine göre, zulümle, haksızlıkla ve fitneyle hareket edenler er ya da geç cezalarını bulur. Bu nedenle, Gülen hareketinin hızlı bir çöküşe uğraması, bu öğretilerle ilişkilendiriliyor. Allah’ın adaletine güvenenler, bu çöküşün İlahi bir uyarı olduğunu ve hareketin yanlış yolda olduğunu vurguluyor.

Sonuç: Bir Dönemin Sonu, Geleceğe Bir Bakış

Fethullah Gülen’in ölümü, bir dönemin kapanışı olarak görülüyor. Onun ardından yapılan tartışmalar, İslam’ın temel değerleriyle modern dünyadaki siyasi ve dini hareketlerin arasındaki ilişkiyi yeniden gündeme getiriyor. Gülen’in hareketinin neden olduğu acılar ve mağduriyetler, Türkiye'nin toplumsal hafızasında derin izler bırakırken, bu olaylar, İslam’ın adalet ve ahiret inancının bir kez daha hatırlatıldığı bir süreç olarak karşımıza çıkıyor.

Gülen ve ekibinin neden olduğu mağduriyetlerin izi, sadece bu dünyada değil, ahirette de bir hesaplaşmayı bekleyen bir umut olarak, mağdurların kalbinde yaşamaya devam ediyor. Bu nedenle, Gülen’in ölümü, sadece bir insanın ölümü değil, bir ideolojinin sorgulandığı, adaletin ve hakkın arandığı bir sürecin dönüm noktası olarak anılacak.

Hakkın Terazisi ve Gülen'in Varislerine Düşen Sorumluluk

Hakkın divanında hata olmaz! Adaletin terazisi, asla şaşmaz. Gülen ekibi, kendilerini "sütte leke olmayan"  İsmet sıfatına mazhar seçkin insanlar olarak görebilir, ancak birçok insanın onlardan hak talep ettiği de bir gerçektir. Bu taleplere kulak tıkamak, gerçekleri görmezden gelmek olmaz.

Bir kişi öldüğünde, varisleri ortaya çıkar ve “Hakkı  ve alacağı olan varsa, bize bildirsin” derler. Bu, İslami bir gelenektir; ölüye olan borçların varisler tarafından karşılanmasıdır. Aynı cesareti, Gülen’in varisleri de göstermelidir. Özeleştiri yapmalı, “Kim bizden hak talep ediyorsa, gelsin; helalleşmek istiyoruz” demelidirler. Bu dünyada hesaplaşmak istiyorlarsa, adaletin terazisini kurmaktan kaçmamalıdırlar.

Zaten ahirette, haklı ile haksızın ayrıldığı gün gelecek. Boynuzsuz koyunun, boynuzlu koyundan hakkını aldığı bir mahkeme kurulacak, herkes gerçek adaleti orada bulacak. Gülen’in varisleri, cenaze şokunu atlattıktan sonra, hak talep edenlerin sesine kulak vermeli ve özeleştiri sürecine girmelidir.

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

İnstagramfondinan2016

Mail: [email protected]