FETÖ mağduru Kemalist subayların sosyal medya hesaplarında darbe imaları görmeye başladım.
Kasabın bıçağını yalayan inekler gibi
Fuat Uğur
Derin ABD’nin hedefinde, mevcut iktidarı devirme fikri bir strateji olarak hiç değişmediği için majör güç olarak FETÖ seçeneğinin büyük oranda ortadan kalkması onlar açısından ciddi bir handikaba dönüşmüş durumda. Elde kalan tek malzeme TSK içinde ve renklenerek iyice yeraltına sinmiş olan FETÖ’cüler. Onlar da ankesörlü telefon soruşturmasında ortaya çıkan binlercesi gibi her an deşifre edilip tutuklanma korkusuyla yaşamaktalar.FETÖ’nün bürokrasiye yerleştirdiği 200 bine yakın adamı tasfiye edildi. ABD’de, Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik kızgınlığın, öfkenin altındaki temel sebep bu. Çünkü bunlar tek merkezden; Pensilvanya’dan emir alan ajanlardı aynı zamanda. İstedikleri anda kaos çıkarabilecek, işleri durdurabilecek güce ulaşmışlardı. 15 Temmuz bozgunu yıkım oldu onlara.
Türkiye’ye yönelik olarak masaya yatırılan birkaç alternatif var ama tadı damaklarında kaldığı için Gezi benzeri seçeneği de hep yedekte bulunduruyorlar. Bir bakın dünyaya. Bolivya’dan Irak’a, Fransa’dan İran’a, Venezuela’dan İspanya’ya kadar her yer kolayca karıştırılıyor.
Sebep ararsan çok. Tonla var. Ama o ülkelerden farkımız şu. Tüm numaralarını biliyoruz. Hani o malum deyimle, bir tek kulağımızın arkası kaldı.
Lâkin Küresel Çete vazgeçmiyor. Ellerinde muhalefet olarak adlandırılan ama aslında aparat olarak kullanılan CHP, HDP, İP ve SP gibi partiler mevcut. Bu partilerin genel başkanlarından yöneticilerine kadar mebzul miktarda kullanışlı elemanın açıklamalarında ve konuşmalarında bu hakikati görebilmek mümkün.
Formüllerden en çok kullanılanı belli:
-Israrla, bıkmadan ve usanmadan ekonominin kötüye gitmesi için elinden geleni yap. (Son bir örnek. Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün yabancı sermayeye Türkiye’de can ve mal güvenliği yok, gelmeyin mesajı vermesi)
-Kaos çıkarmak için provokasyon organize et. Ardından halk sokağa çıksın.
-Ve finalde silahlı kuvvetler müdahale etsin.
Tabii başka seçenekler de var. Türkiye’yi bir başka ülkeyle savaşa sokmak, kontrollerindeki terör örgütlerine ülkemizde eylemler yaptırıp yüzlerce insanı öldürtmek gibi kaosa zemin hazırlayacak taktikler...
Tüm bunları neden yazdığımı ve başlıktaki deyimin nedenini anlatayım.
Son birkaç haftadır kimi emekli askerlerin, FETÖ mağduru Kemalist subayların sosyal medya hesaplarında darbe imaları görmeye başladım. Onlara Atatürkçülükle renklendirilmiş FETÖ’cü hesapların ve yurt dışındaki FETÖ’cülerin alenen ya da örtülü olarak eşlik ettiklerini de antrparantez belirteyim.
Üç beş kişiyle konuştum “Nedir bu” diye, çok tatmin edici cevaplar alamadım doğrusu. Bazıları da önemsiz buldular.
Özellikle FETÖ mağduru emekli subaylardan bu imaların gelmesi ilginç.
Bilmiyorum, TSK içindeki Atatürkçü subaylar üzerinde belli bir etkisi olan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğru Perinçek bu kaşıntıdan haberdar mı?
Doğu Perinçek son derece zeki bir siyasetçi. Bir “Atatürkçü darbe” durumunda, Atatürkçü olarak renklendirilmiş FETÖ’cülerin hareketi ele geçireceklerini ve ülkeyi Küresel Çete’ye peşkeş çekeceklerini çok iyi bilir.
12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat darbelerini Türkiye’deki ulusalcı ve Atatürkçü kesimler unutmadı. Bir hayalle “Bizim çocuklar el koydu” diye sevindiler ama o çocukların “Our boys” olduğu kısa sürede anlaşıldı.
Cumhuriyet gazetesi ve toprağı bol olsun İlhan Selçuk hem 12 Mart hem de 12 Eylül’de aynı zanla ilk günler darbeyi desteklemişlerdi. Sonra Ziverbey Köşkü'nde soluğu alınca kasabın bıçağını yaladıklarını anlamışlardı geç de olsa.
Dolayısıyla ben Türkiye’de darbe mekaniğini harekete geçirmenin kimseye faydası olamayacağını bir kere daha söylemek istiyorum. Özellikle de güya “kendileri dışında” cereyan eden bir darbeyi evde terlikle izleyip sonra da üstüne konma hayalleri kuranları, kurban edilmek üzereyken kasabın keskin bıçağını yalayan ineklere benzetirim.
Ordu, emniyet, yargı ve hatta iktidar bürokrasisinde de var onlardan. İkbal beklentisi içinde, popolarını yerleştirdikleri yeri muhafaza edebilmek için kılını kıpırdatmayan, devleti tahrip etmekten çekinmeyen siyasetçi ve bürokratlar.
Söz gelimi, bazen adalete güveni aşındıran ve kaosa hizmet eden yargıdaki abuk subuk kararları ve atamaları eleştirdiğimizde ilgili bakanların görevlerini yerine getirmek yerine heyheylenip üzerimize gelmeleri de ortadaki devasa sorunu görmemekten kaynaklı.
Allah’tan onların dışında da dinamikler var bu ülkede.
Bu satırları kaleme alırken 9 Mart 2017 tarihinde yayınlanan “Yeni sürüm Kızıl Elma koalisyonu” başlıklı yazımı(*) hatırladım. O yazıda Ümit Akdemir’in bana gönderdiği bir fıkrayı aktarmışım. Şöyleydi:
“Bir akıl hastanesinde doktor 3-4 hastayla ilgileniyor tedavilerini sağlıyormuş. Doktor tedavi sonunda hastalarının ruh sağlıklarının nasıl olduğuna bakmak için test yapmış. Test şöyle:
Bir boş havuzun kenarına hastalarını götürmüş ve ‘Hadi yüzün bakalım’ demiş. Dört hastadan üçü boş havuza hemen atlamış ve yalnızca biri bu talimata uymamış ve beklemiş. Doktor bu duruma çok sevinmiş. En azından birinin akıllandığını düşünmüş umutla. Hastasının yanına gidip elini omzuna koyup sormuş:
-Sen neden atlamadın?
Hastadan gelen cevap:
-Onlar çıksın, ben balıklama atlayacağım.”
Hadi o zaman, bakalım kimler balıklama atlayacak?
.....
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/610835.aspx