Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a, eşi Türk danışman

Fransız diplomasisinden Türkiye ilgisi

Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a, eşi Türk danışman


Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a, eşi Türk danışman

Barçın Yinanç yazdı...

Macron, bir Türkle evli olan diplomatına Türkiye'yi danışmakta sakınca görmemiş. Tıpkı ondan önce İsabelle Dumont'a danışmakta sakınca görmediği gibi. Zira daha önce Ankara'da büyükelçilikte görev yapmış olan Dumont'un babası da geçmişte İstanbul'da çalışmış bir Osmanlı tarihçisi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın görevine gelir gelmez ilk icraatlarından birinin diplomatların yabancılarla evlenmesine yasak getirmesi ilgi çekti ve bolca tartışıldı. Bu tartışmalar sürerken, Paris'ten ilginç bir haber geldi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ankara'ya büyükelçi olarak Avrupa ve Türkiye danışmanı Isabelle Dumont'u atamıştı. Şimdi Dumont'dan boşalan yere Bertrand Buchwalter atandı.

Buchwalter halen Londra'daki Fransız Kültür Enstitüsü'nün direktörlüğünü yapıyor. Londra'ya gitmeden önce Fransa'nın İstanbul başkonsolosu olarak görev yapmıştı. Buchwalter'in Türkiye'yle mesaisi İstanbul'la sınırlı değil. Daha önce Ankara'da büyükelçilikte görev yapan Buchwalter, merkezde de Türkiye'yle ilgili dairelerde çalıştı. Akıcı Türkçe konuşur.

Mevcut Fransız Dışişleri Bakanı Catherine Colonna'nın Londra'da büyükelçiyken Paris'e çağrılıp bakan olarak atandığını hatırlatalım. Yani Buchwalter'in Londra tayininden Colonna ile yakın mesaisi bulunuyor.

Ama Ankara'daki milli ve yerli "hassasiyetler" ışığında Buchwalter'in Macron'a danışman olarak atanmasının asıl dikkat çekici yanı; bir Türkle evli olması.

Macron, bir Türkle evli olan diplomatına Türkiye'yi danışmakta sakınca görmemiş. Tıpkı ondan önce İsabelle Dumont'a danışmakta sakınca görmediği gibi. Zira daha önce Ankara'da büyükelçilikte görev yapmış olan Dumont'un babası da geçmişte İstanbul'da çalışmış bir Osmanlı tarihçisi.

Bertrand Buchwalter

Özgüven işareti

Bana göre bu bir özgüven işaretidir. Kendi insanına, memuruna güven duymak. Ama daha da önemlisi liyakat ve uzmanlığa verilen önemin de işareti. Dumont da Buchwalter de sadece Türkçe konuştukları, Türkiye'de çalıştıkları için getirilmediler cumhurbaşkanlığı danışmanlığına. Zira görev alanları Türkiye'nin yanı sıra tüm Avrupa kıtasını da kapsıyor.

Şimdi… Buschwalter'in Macron'a danışman olması Ankara için bir şanstır. Ama Türkçe konuşuyor, eşi de Türk diye, Fransa'nın çıkarlarını gözardı edip, Türkiye lehine çalışacaktır denebilir mi?

Tabii ki hayır.

Tıpkı eşi Rus olan bir Türk diplomatın Rusya lehine çalışacağını varsayamayacağımız gibi.

Ama Buchwalter'in Türkiye'yi biliyor olması en azından girift Türk - Fransız ilişkilerinin daha iyi yönetilmesine elbet bir katkı getirir.

Tıpkı bir önceki Fransız Büyükelçisi Herve Magro'nun iki tarafın birbirini daha iyi anlaması ve krizlerin daha iyi yönetimine yapığı katkı gibi. Ankara doğumlu Magro da değişik zamanlarda beş kez Türkiye'de yaşamış, Türkçe'yi sular seller gibi konuşan, sadece Türkiye değil, bölgenin de hassasiyetlerine vakıf bir diplomattı. Ankara'dan sonra Fransa için büyük önem taşıyan birden çok etnik, dini grubun çok sayıda dış aktörün vekil savaşlarının altında ezildiği Lübnan'a atanması boşuna değil.

Büyükelçi Türkiye karşıtıysa niçin agreman verildi?

Ne Magro ne Buschwalter tek başlarına Türkiye politikasını şekillendiremeyeceklerse, Fransa'nın Ankara'ya atadığı ilk kadın ve en genç büyükelçinin de Macron'a danışmanlık yaparken tek başına Kafkas politikasını belirlediğini iddia edebilir miyiz?

Yandaş basına göre evet.

"Ermenistan'a yakınlığıyla bilinen Dumont, Türkiye'nin Kafkasya'da artan etkisini ve Azerbaycan'ın güçlenmesini ülkesinin çıkarlarına yönelik bir risk olarak nitelendirmişti.

Ermenilere dostluğunu, Türklere ise düşmanca tavrını her fırsatta gösteren Dumont, Macron'un talimatı doğrultusunda Türki̇ye i̇le Azerbaycan'ın bölgedeki geli̇şi̇mi̇ni̇ önlemek i̇çi̇n adımlar atma konusunda i̇ni̇si̇yati̇fi̇ eli̇nde bulunduruyordu," diye yazmış yandaş basın. Azeriler mi yazdırdı bu haberi diye kuşkulanmak mümkün.

Ve fakat, yandaş basının elindeki bu bilgiler MİT yada Dışişleri'nde yok muydu? Madem Dumont Türkiye'ye düşmanca tavrını her fırsatta gösteriyordu o zaman niye Ankara'ya atanmasına itiraz edilmedi.

Agreman istenmesi olarak adlandırılan mutat uygulama, her tayin öncesinde ev sahibi ülkeye bildirimde bulunup, atanması planlanan diplomata itirazın olup olmadığının öğrenilmesi şeklindedir. Ev sahibi ülke tamam dedikten sonra resmi atama yapılır. "Bu abla Türk düşmanı, bize yollamayın" denebilirdi.

Fransız diplomasisinden Türkiye ilgisi

Şu anda Ankara'da sadece büyükelçi değil, Türkçe bilen pek çok Fransız diplomatı var. Bu arada, sonradan çifte vatandaşlık alan, yada ana babası Türkiye doğumlu, Fransa'ya yerleşmiş ailelerden gelen Türklerin Fransız Dışişleri'ndeki sayısının da her yıl arttığına da dikkat çekeyim.

Her hâlukârda özellikle Türkiye'ye yapılan atamalardaki seçimler Fransa'nın Türkiye'ye verdiği önemi, uzmanlığa atfettiği değeri gösteriyor.

"Görev yaptığı yerde dil bilmek o kadar önemli değil," diyecek iktidar yanlılarına, Tahran'a gönderilen son iki büyükelçinin atanmalarındaki en önemli kriterin Farsça bilmek olduğunu hatırlatmak isterim. Derya Örs de, şimdiki büyükelçi Hicabi Kırlangıç da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fars dili ve edebiyatı mezunu.

Peki; Paris sadece dil değil, uzmanlığa da bakarken, Ankara ne yaptı? Paris'te görev yapan Ali Onaner'i, görev süresini doldurmasını beklemeden geri çekti. Fransa'nın Siyasal Bilgiler'i olarak bilinen ENA mezunu Onaner'in Macron'un sınıf arkadaşı olması; o kadar da önemli değildi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunlarının bürokraside eski ağırlığı belki kalmamış olabilir. Ama ENA için öyle değil. İhtimal, Onaner'in Fransa'daki pek çok bakanlık, pek çok kurumda dönem arkadaşı vardı. Sadece dil bilmekle iş bitmiyor.

Ben gerçekten Berna Laçin Paris'te büyükelçilikte boy gösterdi diye Onaner'in merkeze çağrıldığına inanmak istemiyorum. Ünlü Türk piyanist Gülsin Onay'ın dinletisine, Onay'ın davetiyle gelmiş iktidarı eleştirmesiyle bilinen bir konuk nedeniyle cezalandırılmış olmamalı. Ünlü bir sanatçının konuğunu kapıdan çevirebilir mi?

Zaten diplomatlar da kutuplaşmanın kurbanı. Muhalifler, onları iktidarın hizmetkârı olarak görüp, yandaş muamelesi yapıyor. Yandaşlarsa, AKP öncesi dönemin kalıntıları gibi görüp, yeterince yandaş olmalarından şüpheleniyor. İki tarafa da yaranamıyorlar.

Görünen o ki Hakan Fidan'la birlikte Dışişleri radikal değişikliklere gebe. Önümüdeki dönem yeni bir büyükelçi kararnamesi gelecek.

Performansa bakılacağı söyleniyor da... Her kurumun kendine has bir çalışma stili var. Kapalı kutu olan MİT çalışanlarının neredeyse dokunulmazlıkları ve geniş imkanları var. Diplomatlar ise devletin yazılı kuralları doğrultusunda hareket etmek durumunda. Bu kuralların dışına çıkmanın yasal cezaları var. Umarım Fidan kimi icraatlara dönük bakanlıktaki temkinli yaklaşımı kendisine dönük kişisel bir direnç olarak almaz.

https://t24.com.tr/yazarlar/barcin-yinanc/fransa-cumhurbaskani-macron-a-esi-turk-danisman,41502

BARÇIN YİNANÇ / T24