'Fransa'da sorun laiklik değil, İslamofobi'

11 Eylül terörist saldırıları bütün dünyada Müslüman karşıtı tutumların artmasını tetikledi

'Fransa'da sorun laiklik değil, İslamofobi'


Fransa'nın Dijon şehri ekim ayı ortasında bölgesel bir toplantıya yapılan okul gezisinde aşırı sağcı yerel bir siyasetçinin, bir öğrenci velisine başörtüsünü çıkarması için bağırması ile gündeme geldi.

Hemen akabinde 29 Ekim’de Fransız Senatosu okul gezilerinde gönüllü olan Müslüman öğrenci velilerinin başörtü takmasını yasaklayan tartışmalı bir kanun tasarısını onayladı. Tasarının yasalaşma şansı görülmüyor çünkü Ulusal Meclis’te çoğunluğu elinde tutan iktidardaki "İlerleyen Cumhuriyet Partisi" bu tasarıya karşı çıkıyor.

Ancak, Müslüman karşıtı yasalar ve politikalar son yıllarda Fransa’nın alışılmışları arasına girdi. Fransız parlamentosu 2004 yılında devlet okullarına giden öğrencilerin başörtüsü takmasını, 2011 yılında da sokakta peçe takılmasını yasakladı. 2016 yazında bir çok belediye kamusal plajlarda tesettüre uygun mayoların giyilmesini yasaklamalarıyla gündeme geldi. Okul gezilerinde gönüllü olan aile velilerinin başörtüsünü yasaklamaları ile ilgili tasarı böylesi bir trendin parçası.

11 Eylül terörist saldırıları bütün dünyada Müslüman karşıtı tutumların artmasını tetikledi

Ramazan Kılınç 

Nebraska Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi

Bir çok uzman ve yorumcu Fransa’nın Müslümanlara yönelik dışlayıcı politikalarının temelinde Fransız laikliğinin olduğunu öne sürüyor. Ben bu konuda daha farklı bir fikre sahibim. Yakın zamanda Cambridge Üniversitesi tarafından yayınlanan Türkiye’deki Hristiyan ve Fransa’daki Müslüman azınlıklara yönelik devlet politikalarını karşılaştırdığım kitabımda, bu politikaların altında yatan esas nedenin İslamofobi’nin yükselişi olduğunu iddia ediyorum.

Sorun Fransız laikliği değil

Evet, Avrupa’daki diğer devletlerle karşılaştırıldığında Fransa dine karşı daha sınırlandırıcı bir yaklaşıma sahip. Evet, Fransız laikliği muadillerine göre daha katı. Ancak bu katılık 2000’li yıllara gelene kadar hiçbir zaman okullarda dini sembolleri yasaklama noktasına gelmedi. Fransa’nın en yüksek idari mahkemesi 2003 yılına kadar önüne gelen bütün davalarda kamusal düzeni bozmadıkları müddetçe Müslüman kızların okulda başörtüsü takma özgürlüğünü tanıdı.

Bu yüzden Fransa’da Müslümanlara yönelik ayrımcı politikaları Fransız laikliği ile açıklamak kolay değil. Bu politikaların esas nedeni özellikle son yirmi yılda küresel olarak yükselişe geçen İslamofobi.

 

İslamofobi: Yeni Oyun Kurucu

11 Eylül terörist saldırıları bütün dünyada Müslüman karşıtı tutumların artmasını tetikledi.

Müslümanlar hakkındaki olumsuz hava 2010’lu yıllarda özellikle de Arap ayaklanmalarından sonra Orta Doğu’da meydana çıkan radikal dini grupların hem bölgede hem de dünyanın değişik şehirlerinde gerçekleştirdikleri şiddet eylemleri ile daha da ileri noktalara taşındı.

İslamofobi’nin yükselişi ve bununla birlikte aşırı sağa olan ilginin artması Fransa’da siyasetin parametrelerini değiştirdi. Aşırı sağın yükselişe geçişi bütün siyasi partilerin daha kapsayıcı politikalar geliştirmelerini zorlaştırıyor. Halkın aşırı milliyetçi partilere gösterdiği ilgi tabanlarını kaybetmek istemeyen merkez partilerinin de göçmen kökenlilere karşı söylemlerini sertleştirmelerine ve kapsayıcı siyasetten uzaklaşmalarına neden oluyor.

Müslüman karşıtı gruplar bu yeni oluşan siyasi ortamı Müslümanlara yönelik daha sınırlayıcı politikaları gerçekleştirmek için fırsata çeviriyor.

Kitabımda İslamofobi’nin Fransa’da Müslümanlara yönelik dışlayıcı politikaları tetikleyen üç süreci tartıştım.

Yeni algı: İslam ve Cumhuriyet ikilemi

İlk olarak İslamofobi, Müslüman karşıtlarının İslam ve Fransız Cumhuriyetçiliği ikilemi üzerine kamuda bir algı oluşturmalarına yardımcı oluyor. İslam ve Cumhuriyetçilik birbirinin karşıtı kavramlar gibi lanse ediliyor. Başörtüsü gibi İslami semboller Fransız milli kimliğinin önemli bir sacayağı olan laikliği reddeden "İslamcı köktencilik"in araçları gibi sunuluyor. Bu durumda başörtüsü yasağı gibi uygulamalar da "İslamcı köktencilik"in yükselmesini engellemeye yönelik çareler olarak gösteriliyor.

Bu noktaya başörtüsü yasağının tartışıldığı meclis tutanaklarında sıkça rastlamak mümkün. Mesela zamanın başbakanı Jean-Pierre Raffarin Mart 2004’de başörtüsünü yasaklamak için mecliste yaptığı konuşmada vekillere tasarıya verilecek her oyun Cumhuriyeti güçlendireceğini belirtti ve sözlerini şöyle tamamladı: "Siyasi tercihleriniz ne olursa olsun sizleri Cumhuriyet’i ve milletçe birlikte yaşama irademizi sembolize eden bu tasarı etrafında birleşmeye çağırıyorum."

Müslüman karşıtlığı siyasetin merkezine kayıyor

İkinci olarak, İslamcılığın yükselişi ile ilgili artan kaygılar Müslüman karşıtı aktörlerin siyasetçilere ulaşımını kolaylaştırıyor. Bu süreç daha önceleri marjinal olan çevrelerin siyasetin merkezine yaklaşmasını sağlıyor.

Fransız parlamentosu 2005 yılında devlet okullarında başörtüsünün yasaklanması için yoğun çaba gösteren yazar Caroline Fourest’e “Laiklik Milli Ödülü”nü verdi. Aynı şekilde başörtüsü karşıtı gösterilerde çok aktif rol olan Fadela Amera, 2007-2010 yılları arasında hükümette bakan olarak görev aldı.

Liberallerin marjinalleştirilmesi

Son olarak, İslamofobi’nin yükselişi katı laikçiler ve Müslümanları uzlaştırmaya çalışan liberal seslerin marjinalleştirilmesine katkıda bulunuyor.

Müslümanların seslerine de kulak veren ve onları duyuran Alain Gresh gibi gazeteciler Müslüman karşıtı gruplar tarafından “İslamcılara hizmet eden Truva atı” gibi sunuluyorlar.

Böyle bir ortamda siyasiler, Müslümanları ilgilendiren konularda siyasi sonuçlarını göz önünde bulundurarak onlarla konuşmaktan çekiniyorlar. Mesela, başörtüsü tasarısını ele alan komisyon toplumun bir çok kesiminden katılımcıyı komisyonda konuşmaya davet ederken başörtüsü takan hiç kimseyi dinlemedi.

İslam karşıtı koalisyon genişliyor

İslamofobik ortamın etkisiyle Müslüman karşıtı gruplar kamusal alanda İslami sembollerin görünürlüğünü sınırlamak için geniş bir toplumsal koalisyon kurmayı başardılar.

Daha önce Müslümanlara sempati duyan gruplar ve kişiler zamanla bu koalisyona katıldılar. Mesela, içlerinde ünlü sosyolog Alain Touraine ve ırkçılık karşıtı ünlü aktivist Harlem Désir’in de bulunduğu bir grup entelektüel Kasım 1989’da yayınladıkları bir bildiride başörtüsü takan Müslüman kızları okuldan atanları “fanatik laikler” olarak tanımlamışlar, Müslümanların farklılıklarını tanımadan onları Fransız toplumuna entegre etmenin imkansız olduğunu belirtmişlerdi. Ancak hem Touraine, hem Désir, hem de bildiriye destek veren diğer bir çok aydın ilerleyen yıllarda başörtüsü yasağına destek verdiler.

Bugün Islamofobi Fransız siyasetini şekillendirmeye devam ediyor. İşte tam da yüzden ilerleyen yıllarda Fransa’da Müslümanları dışlayıcı politikaları görmeye devam edeceğiz.

  • Doç. Dr. Ramazan Kılınç Nebraska Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi, "Alien Citizens: The State and Religious Minorities in Turkey and France" yazarı

Yorum sayfamızda yayınlanan makaleler,  SEHİTLEROLMEZ.COM VE euronews'in editoryal görüşünü yansıtmaz.

 Doç. Dr. Ramazan Kılınç  / EURO NEWS