Fransa'daki Türkler kaygı içinde

Türkler gece nöbet tuttu

Fransa'daki Türkler kaygı içinde




Fransa'daki Türkler kaygı içinde

Kayhan Karaca

Fransa banliyölerinde yaşananlar ülkedeki Türkiye kökenlileri de kaygılandırmaya başladı. DİTİB yetkilisi, özellikle Türk gençlerini olaylardan uzak tutmaya çalıştıklarını dile getirdi.

Fransa'da 17 yaşında bir gencin "dur ihtarına uymadığı" gerekçesiyle polis tarafından öldürülmesi sonrası Paris banliyösünde başlayan ve ülke geneline yayılan şiddet olayları ülkede yaşayan Türkiye kökenlileri de kaygılandırmaya başladı. Türkiyelileri temsil eden sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri yaşananları kaygıyla takip ettiklerini, ancak çocuklarını olaylardan uzak tuttuklarını söylüyor.

Fransa genelinde 275 derneğe sahip DİTİB'in Strasbourg Başkanı Ramazan Dolu, yaşananların "Türk cemaatini üzdüğünü" söyledi. Dolu, olaylarla ilgili görüşlerini, "Meseleyi bir Müslüman meselesi değil, bir gencin öldürülmesi meselesi olarak görüyoruz ve üzgünüz. Olayların patlak verdiği ilk akşam Strasbourg Belediye Başkan Yardımcısı, biz dini temsilcilere duyarlı olma çağrısında bulundu, bizden destek istedi. Bu çağrıya olumlu yanıt verdik. Cemaatimizi uyardık" ifadeleriyle özetliyor.

DİTİB'den hutbe

Sokaklarda yaşanan olaylara "asla karışmadıklarını" dile getiren Dolu, konuyu dün Cuma namazında okunan bir hutbeyle gündeme getirdiklerini de aktarıyor. DİTİB Fransa tarafından ülke genelindeki camilerde okunan hutbede, "Yaşananların asla şiddete araç kılınmaması gerektiğini vurguluyor, cemaatimizin ülkenin birlik ve beraberliğine sağ duyulu bir şekilde katkı sağlayacağına inanıyoruz. Toplumumuzu, vatandaşlarımızı ve özellikle gençlerimizi bu olaylardan uzak durmaya çağırıyoruz" ifadeleri yer alıyor.

Alevi birlikleri de kaygılı

Yaşananlar Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu tarafından da "kaygı verici" olarak tanımlanıyor. Federasyon'un diplomasi sorumlusu Marc Aslan, "Umarız olaylar kısa sürede yatışır. Şiddet nereden gelirse gelsin karşıyız. Umarız adalet yerini bulur" ifadeleriyle tepki veriyor.

Fransa banliyölerinde bu tür olayların ilk defa yaşanmadığına işaret eden Aslan, "Bu sorun 30-40 yıldır devam ediyor. Üstüne ekonomik sıkıntılar geldi. Son 10 yıldır eğitim ve sağlık bütçeleri azaldı. Tüm bunlar ister istemez bir rol oynuyor" diyor. Aslan, banliyölerde yaşayan kimi gençler arasında, "kendilerine adaletsizlik yapıldığı duygusunun hakim olduğunu" da ekliyor sözlerine.

Türkler gece nöbet tuttu

Fransa'nın kuzeydoğusundaki Nancy kentinin banliyölerinde yaşayan Türkiye kökenli birçok kişinin iş yeri ve otomobili de Salı gecesinden bu yana çıkarılan yangınlarda zarar gördü.

Nancy kenti yakınlarındaki Vandoeuvre ilçesinde Türklere ait bir kafe, ayaklanan gençler tarafından yağmalanmak istedi. Kafenin işletmecisi Hasan Asar, yaklaşık 400 kişilik bir grubun kafeyi basmak istediğini ancak 30-35 kişilik bir grupla mekanı korumayı başardıklarını söylüyor. Sokaklara dökülenlerin 13-20 yaş grubunda gençler olduğuna işaret eden Asan, "Esnafa, çevreye zarar veriyorlar. Vergi binasını ateşe verdiler, postaneye saldırdılar, belediye binasına girmeye çalıştılar" diyor.

Bordeaux ve Çevresi Türk Kültür Merkezi Başkanı Kadir Türkoğlu ise yaşanan şiddet olaylarını, "Türk toplumu olarak tasvip etmediklerini ve gençleri bu olaylara katılmamaları konusunda uyardıklarını" söylüyor. Cuma namazında "sükûnet çağrısında" bulunduklarını belirten Türkoğlu, "Türk toplumu olarak bu tür şiddet yanlısı olayların her zaman uzağında durduk ve duracağız. Toplumun huzurunu bozan, hak aramayı kamu malına zarar vermekle eş tutan bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Bordeaux Türk toplumu olarak olayların bir an önce son bulmasını temenni ediyoruz” görüşünü dile getiriyor.

Banliyö gerçeği yeni değil

Fransa banliyö gerçeğiyle ilk kez yüzleşmiyor. 27 Ekim 2005 tarihinde 15 ve 17 yaşlarındaki iki gencin polisten kaçarken bir şalt sahasında elektrik çarpması sonucu ölmesi sonrası Paris banliyösünde isyan çıkmış; isyanın tüm Fransa'ya yayılması ve durdurulamaması üzerine hükümet, 8 Kasım 2005 günü üç aylığına OHAL ilan etmek zorunda kalmıştı. Fransa'da şimdi herkes 2005 yılındaki olaylarla bugün yaşananlar arasında paralellik kuruyor.

Strasbourg Üniversitesi'nin tarihçi ve siyaset bilimci öğretim üyesi Prof. Dr. Samim Akgönül bu paralelliğin doğru olduğu görüşünde. Akgönül, "2005 banliyö kalkışması daha çok sosyal bir kalkışmaydı ancak ele alınması kimliksel oldu. Bunun sonucu olarak bugünkü kalkışma kimliksel ancak onun da altında sınıfsal problemler yatıyor" diyor.

Akgönül, banliyö gençliğinin iki konuda "haklı olarak duyulmadıklarını düşündüklerini" söylüyor ve ekliyor: "Birincisi, Fransa eliti hâlâ yeni nesilleri içine almadı. Bu nesil hâlâ eşitlik, dayanışma ve kardeşlik ilkelerinin dışında bırakılmış hissediyor kendini ve son olay bunu dile getirmek için bir fırsat. İkincisi, emeklilik ve sarı yelekliler gösterilerinde memnun olmayanlar dikkate alınmadılar, bu da tam bir sağırlık."

dw