Galatasaray şampiyon: Hezimet sezonundan şampiyonluğa giden 12 ayın öyküsü
Yönetim kriziyla gelen yenilik
Galatasaray şampiyon: Hezimet sezonundan şampiyonluğa giden 12 ayın öyküsü
- Burak Abatay
- Unvan,BBC Türkçe
- Twitter,
Galatasaray, Süper Lig’in 36’ncı haftasında karşılaştığı Ankaragücü’nü deplasmanda 4-1 yenerek, elde ettiği 82 puanla bitime iki hafta kala şampiyonluğunu ilan etti.
Sarı kırmızılılar bu zaferle birlikte 1959 yılından beri oynanan Süper Lig’de 23’üncü kez şampiyon oldu.
Teknik Direktör Okan Buruk yönetimindeki Galatasaray’ın Ankaragücü karşısındaki gollerini 7. ve 57. dakikalarda Mauro Icardi, 73. dakikada Barış Alper Yılmaz ve 78. dakikada Sergio Oliveira kaydetti.
Elde edilen bu başarıyla birlikte Galatasaray, gelecek sezon ikinci ön eleme turundan UEFA Şampiyonlar Ligi’ne de katılacak.
Gelecek hafta ezeli rakibi Fenerbahçe’yi evinde ağırlayacak olan Galatasaray, şampiyonluk kupasını bu maçta kaldırabilir.
Yönetim kriziyla gelen yenilik
2021-22 sezonunda ligi 13’üncü sırada tamamlayarak bir hezimet yaşayan Galatasaray, sezon ortasında önce kulübün efsane ismi Fatih Terim’le, sezon sonunda da Domenec Torrent ile yollarını ayırdı.
UEFA Avrupa Ligi Son 16 Turu’na kadar yükselmesine rağmen Mart 2022’de yapılan mali genel kurulda kulüp başkanı Burak Elmas ve yönetiminin faaliyetleri mali yönden ibra edilirken, idari yönden ibra edilmedi. Elmas olağanüstü seçim kararı aldı. Seçim, mahkeme kararıyla iki kez iptal edilmesinin ardından Haziran 20222’de yapılabildi.
Bu seçimde Dursun Özbek, rakibi Eşref Hamamcıoğlu'nu 135 oy farkla geçerek yeni sezon öncesinde başkanlığa seçildi. Özbek, futbol yönetiminin başına da Erden Timur’u getirdi.
Hemen ardından da Torrent’den boşalan teknik direktörlük koltuğuna kulübün eski futbolcularından ve Başakşehir ile de şampiyonluk yaşamış Okan Buruk getirildi.
Kulüpteki değişim sadece bununla da sınırlı kalmadı ve Marcao, Mostafa Mohamed, Mbaye Diagne, Ömer Bayram, Alexandru Cicaldau ve Patrick van Aanholt gibi isimlerle vedalaşıldı.
Başta Mauro Icardi, Dries Mertens, Lucas Torreira, Sérgio Oliveira, Juan Mata ve Haris Seferovic gibi yıldız isimler transfer edilirken, Léo Dubois, Fredrik Midtsjø, Milot Rashica ve Yunus Akgün gibi isimler de kadroya dahil edildi.
Transfermarkt verilerine göre yönetim transferlere yaklaşık 47 milyon euro harcadı. Bunun karşılığında ise giden futbolculardan sadece 14,5 milyon euro kazanabildi.
Transfer politikaları
BBC Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan futbol yazarları, sezon başlarken yapılan bu yıldız transferlerinin şampiyonlukta önemli bir katkısı olduğu görüşünde.
Galatasaray’ın yaptığı transferlerle uzun zamandır ligde görülmeyen bir yıldızlar karması takım yarattığını ifade eden Hürriyet Spor yazarı Banu Yelkovan, “Bu kadar çok yıldızın bir arada olması her zaman işleyen bir formül olmasa da, bu sezon Galatasaray’da kesinlikle işe yaradı” diyor.
Tivibu Spor’dan Rezzan Yetiş de, bu sezonki yönetim başarısındaki aslan payını transferlere veriyor.
Yönetimin, takımın ihtiyaçlarına göre uygun takviyeler yaptığını dile getiren Yetiş, yıldız isimlerle taraftar motivasyonunun da yükseltildiğini söylüyor:
“Ki bu yıldızlar, ‘Türkiye'ye tatil yapmaya gelen’ klişesinin dışında olan isimler. İtalya'dan gelirken ‘bitmiş’ gözüyle bakılan Mertens, orta sahanın beyni oldu. Juan Mata, çoğu zaman yedek kalmasına rağmen katkı sağladı ve liderlik yaptı. Yönetilmesi zor olarak görünen süperstar Icardı, biraz geç adapte olsa da şampiyonluk yolunda büyük rol üstlendi. Rashica, Torreira ve Oliveira takımın belkemiği oldu.”
Socrates Dergi’den Emre Özcan da İngiliz kulübü Arsenal’den transfer edilen Lucas Torreira’ya ayrı bir pencere açarak takım için sezonun açık ara en yıldızlaşan oyuncusu olduğunu savunuyor.
Ardından da Icardi’nin geldiğini belirten Özcan, “Bu iki oyuncu inanılmaz performans gösterdi. Nelson bu sene gelmese bile savunmanın lideriydi. Raschica harika dengeleyici oldu Kerem’in ters kenarında. Mertens ve Oliveira her ne kadar son 1-2 ayda biraz düşseler de sezonun çok kritik aşamalarında çok büyük maçlardaki performansları belirleyici oldu” değerlendirmesini yapıyor ve Galatasaray’ın ağırlıklı bir şekilde yabancılarıyla şampiyonluğa gittiğini ifade ediyor.
Icardi, şimdiye kadar 20 gol ve 8 asistlik performansıyla takımın skor yükünü sırtladı. Raschica 6 gol ve 6 asistle öne çıkan diğer bir yabancı isim oldu. Sezon boyu ilk 11’de çok fazla forma şansı bulamasa da özellikle maça sonradan girip son dakikalarda kaydettiği gollerle fark yaratan bir isim de 37 yaşındaki Bafétimbi Gomis oldu.
Sezon sonuna doğru kadroda hiç şans bulamadığı için teknik direktör Okan Buruk’la sorun yaşayan Gomis, 10 gol 3 asistlik bir katkı sundu.
Okan Buruk’un yıldız yönetimi
Gomis’le yaşanan sorun haricinde kamuoyuna yaşanan başka bir kriz olmadı. Bu durum da yine spor yazarlarının 49 yaşındaki Okan Buruk’un kadro yönetimi konusunda takdirini topladı.
Özcan, Buruk’u takım içi dengeleri koruma ve egoları idare etme noktasında “kusursuz” olarak tanımlıyor ve şöyle devam ediyor:
“Mertens, Icardi, Torreira, Oliveira, Kerem ile birlikte Nelson, Midjtö, Mata’yı sezon boyunca hiç sıkıntı yaşamadan, en azından dışarıya yansıyan bir sıkıntı göstermeden idare etti. Saha içinde olduğu kadar dışındaki mahirliği belki de daha çok konuşulması gereken tarafı Okan Buruk’un.”
Yetiş de Buruk’un soğukkanlılığını öne çıkaran futbol yorumcularından birisi.
“Forma adaletini çok iyi sağladı” dediği Buruk’un bu kadar yıldız oyuncuyu bir arada yönetebilmesinden, yeri geldiğinde çok önemli isimleri yedekte tutmasına rağmen hiçbir oyuncusunu küstürmemesinden övgüyle söz eden Yetiş şöyle devam ediyor:
“Buruk’u göreve geldiğinde çok fazla eleştiren olmuştu. Özellikle Fenerbahçe'nin yarışı önde götürdüğü dönemlerde Buruk'un Galatasaray'da teknik direktör olmaya yeterli görünmediği yönünde yorumlar gündeme gelmişti. Ama Buruk genel olarak soğukkanlı bir hoca. Belli ki bu yorumlara kulağını çok iyi kapatıp tamamen saha içinde kalabilmeyi başardı.”
Yıldız oyuncularla olan ilişkisini vurgulayan Yelkovan da Buruk’un “takımı oluşturan oyuncuların yedek kalsalar bile küsmediği ve galibiyet sevincinin parçası olduğu bir atmosfer yaratmayı başardığından” söz ediyor.
Eurosport Yayın Yönetmeni Bağış Erten’e göre kulüp yönetiminin Okan Buruk’a güvenmesi bir hayli önemliydi.
Bunun Türkiye’de zor olduğunu düşünen Erten, “Malum, yerli, genç, camianın çocukları genelde hızlı yıpranır. Öyle olmadı” diyor.
Uzun galibiyet serisi
Galatasaray, Giresunspor galibiyeti, bir hafta ardından gelen Trabzonspor beraberliği ile aslında sezona çok da moralli başlamadı.
Üzerine Ekim ayında oynadığı üç maçta alınan bir mağlubiyet ve iki beraberlik de Okan Buruk’un eleştirilerin hedefine oturmasına neden oldu.
Yelkovan, hocanın bu dönemde “Galatasaray’a hazır olmadığı taktiksel olarak da yetersiz kaldığı” yönünde eleştirildiğini anımsatıyor. Ancak Buruk’un bu eleştirilerden etkilenmediği ya da etkilense bile belli etmediğini söylüyor.
Türkiye’de üç büyükler dışında şampiyon olan sayılı teknik direktörlerden biri olduğunu belirttiği Buruk’un azımsanmayacak düzeyde futbolculuk kariyerine sahip olduğunu söyleyen Yelkovan, “Ancak o da sürekli kendisini kanıtlamak zorundaydı… Bizim futbol kültürümüz eleştiri üzerine kurulu” diyor.
Nitekim öyle de oldu. Galatasaray 28 Ekim’de 2-0’lık galibiyet elde ettiği deplasmandaki Karagümrük maçının ardından üst üste 14 maç galibiyet elde etti. Takım bu seride 39 gol kaydetti.
Şampiyonluk yarışındaki Fenerbahçe’nin de aynı dönemde yaşadığı puan kayıplarıyla önce liderliği devralan Galatasaray, yüksek moralle yoluna devam etti.
Bu süre içerisinde önce evinde Beşiktaş’ı yendi ve daha sonra da Emre Belözoğlu’nun çalıştırdığı Başakşehir’i de 7-0 gibi farklı bir skorla mağlup ederek tabir yerindeyse “gövde gösterisi” yaptı. Kadıköy’deki 3-0’lık Fenerbahçe galibiyeti de sezon başında sarsılan moralleri en yüksek noktaya çıkardı.
Dünya Kupası arası ve depremler
Ancak dünya futbolu, bu sene Kuzey Yarım Küre’de ilk kez kış mevsiminde oynanan Dünya Kupası ile Ocak ayında bir aylık ara verdi. 6 Şubat’ta Türkiye’yi vuran ve 11 ili etkileyen depremler de ligin bir süre daha durmasına neden oldu.
Erten, Sarı-Kırmızılılar için bu sezon başında her şeyin çok da düzgün gitmeyeceği hissinin olduğunu söylüyor.
İlk dokuz maçın beşinde galip gelemeyen takımın transferlerle ve oyun düzenini oturmaya başlamasıyla açıldığını belirten Erten, “Sonra da gerisi geldi. Sanırım bu çıkışta meydan okuyan galibiyet Başakşehir karşısında alınandı. Deplasmanda 7-0'lık skorla Dünya Kupası arasına gitti Cim Bom. Bu galibiyet sanki o dönemi iyi değerlendirebilmesi için bir ön-ödeme gibi geldi” diyor.
Yelkovan verilen bu araların momentum yakalamış takımları genelde kötü etkilediğini, düzeltilmesi gereken noktaları olan takımlar için ise bir avantaj yarattığı kanaatinde.
Depremin ardından Gaziantep FK ve Hatayspor ligden çekildi. Bu iki takımla oynanacak maçlarda rakip takımlar hükmen galip kabul edildi. Beşiktaş’ın bu konuda itirazları olsa da değişen bir şey olmadı.
Hatayspor ve Gaziantep SK’nin oyuncuları başka takımlara dağıldığını dile getiren Yelkovan, “Dengeler değişti. Zaten bir hafta bay olan bir sezonda bu eksik maçlar da eklenince bazı takımların konsantrasyonu iyice dağıldı” değerlendirmesini yapıyor.
Dünya Kupası arası öncesinde oynadığı futbolla beğeni toplayan ve ligi lider götüren Fenerbahçe bu aranın ardından bekleneni veremedi.
Depremlerin yarattığı psikolojik etkiyi “O noktadan sonra devam edebilmek çok zordu” diyerek vurgulayan Yetiş ise Dünya Kupası arasından en kötü dönen takımın ise Fenerbahçe olduğu düşüncesinde.
Futbol kamuoyunda Fenerbahçe’nin rekor kırararak şampiyon olacağı yönündeki tahminleri anımsatan Yetiş, “O takım ne oldu da şampiyonluk yarışında havlu atar kıvama geldi, hala çözemedim” diyor.
Özcan ise “hesaplanabilir bir ara değildi” dediği deprem arasından sonra özellikle ilk 1 ay Galatasaray’ın sıkıntılar yaşadığını ifade ediyor ve şöyle devam ediyor:
“Ama Galatasaray bir şekilde oralarda kazanmayı başardı. Sonra puan kayıpları geldi ama 14 maçlık galibiyet serisinden sonra biraz da olması gereken puan kayıplarıydı. O nedenle iki arada da çok hasar almadan çıktığını söylemek lazım.”
Rakipleri ne yaptı?
Son sezonun şampiyonu Trabzsonspor’un unvanını koruyacak performans gösterememesi, Beşiktaş’ın ise bekleneni verememesi şampiyonluk yarışında Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yalnız kalmasına neden oldu.
Fenerbahçe maç başına 2,23 puan ortalamasıyla mücadele ederken Galatasaray ise 2,41 puan ortalaması elde etti.
Yetiş, Galatasaray’ın sezon içerisinde kaybettiği puanlarla zaman zaman rakiplerine liderlik fırsatı verdiğini ancak özellikle Fenerbahçe’nin bu fırsatları tepmesinin Galatasaray’ın da bir noktadan sonra aklını başına getirdiğini söylüyor:
“O yüzden yüzde 51'e yüzde 49 Galatasaray'ın daha önde olduğunu söyleyebilirim.”
Özcan, Yetiş’le Fenerbahçe’nin fırsatları değerlendirmediği noktasında hemfikir ve Galatasaray’ın Konyaspor ve Beşiktaş maçlarındaki puan kayıpları karşısında Fenerbahçe’nin gereken reaksiyonu gösteremediğini düşünüyor.
Bunun aksinin gerçekleşmesi durumunda sezonun daha farklı bitebileceğinin altını çizen Özcan, “Ama genel itibarıyla asıl kredinin sarı kırmızılıların genel performansıyla alakalı olduğunu düşünüyorum” diyor.
Şampiyonluğun hem Galatasaray’ın başarısı hem de rakiplerinin zayıflığı olduğunu söyleyen Yelkovan, Galatasaray’ın rekor serisinin sadece puan farkını değil, psikolojik üstünlüğü de eline geçirmesinde önemli faktör olduğu yönünde bir değerlendirme yapıyor.
Yelkovan, diğer takımlar için o dönemde normal bir sezonda aslında iyi sayılabilecek sonuçların, Galatasaray’ın bu performansı karşısında sönük kaldığını belirterek şunları söylüyor:
“Taraftarın da etkisi büyüktü. Bütün bunlar bir araya gelince aslında zayıf olmayan sonuçlar bile zayıf göründü.”
Galatasaray taktiksel olarak neleri iyi yaptı?
Banu Yelkovan’a göre Galatasaray’ın ilk 11’ini erken bulması, istikrarla oynatması, set oyunları yaratması, oyuncuların birbirlerine ve set oyunlara alışmasından doğan kimya ve sıkışan maçlarda yıldızlarla çözümü bulması saha içi ve dışında taktiksel olarak iyi yaptığı şeyler arasında.
Rezzan Yetiş Galatasaray savunmasının üst düzey bir performans sergilediğini ifade ediyor ve bunun hem orta saha oyuncularına hem de hücumdaki isimlere daha fazla özgürlük ve güven sağladığını söylüyor. Buna ek olarak da takımın kötü oynadığı maçlarda dahi kazanmayı başarması maç sonuna kadar disiplinden kopmayan bir takım görüntüsü çizdiğini belirtiyor.
Özellikle 14 maçlık galibiyet serisini işaret eden Emre Özcan ise Galatasaray’ın çok iyi bir pres ve karşılama takımı olduğunu dile getiriyor:
“Rakibi kompakt bir şekilde karşılayıp, kadro kalitesinin getirdiği öndeki yaratıcılık sayesinde çok kolay pozisyon bulan bir takım oldular. Okan Buruk, derinde bekleyen takımlara karşı set oyunlarında, her ne kadar mükemmel olmasa da, bir şekilde savunmada çok sıkıntı yaşamadan pozisyon bulan, bir takım yaratmayı başardı.
“İki oyunda da Galatasaray son derece mahirdi. Zaten bence diğer takımlara göre en büyük avantajları da buydu. Oyunun iki fazında da karşılamada ve topa sahip olmada, kontrada ve set oyununda standartların oldukça üzerine çıkabilmeleri fark yarattı.”
Yönetim bu başarıyı istikrarlı olarak sürdürebilir mi?
Galatasaray, transfer harcamalarında 2017/18 sezonundan bu yana ilk kez bu sezon 40 milyon euronun üzerine çıktı.
Transfermarkt verilerine göre 2017/18’de 44,8 milyon euro harcayan sarı kırmızılı takım, buna karşın 36,71 milyon euroluk da transfer geliri elde etmişti.
Ancak transfer gelir ve giderleri arasındaki fark bu sezon çok daha büyük. Üstelik döviz kurundaki büyük yükseliş de futbol kulüplerinin borçları için çok önemli bir faktör.
Emre Özcan da kulüp yönetiminin bu yıl çok maliyetli bir kadro inşa ettiğini ifade ediyor.
Futbolculara verilen yıllık maaşları hatırlatan Özcan, “Mevcut gelirlerle bu maaşları düzenli bir şekilde vermek ne kadar mantıklı, bu tartışmaya açık” diyor.
Ancak Galatasaray’ın bu sezonki toplam maaş bütçesinin çok yüksek olmadığını, son 10 sezonun ortalamasının çok altında olduğunu da vurgulayan Özcan, düzenli başarı için, özellikle de Şampiyonlar Ligi gruplarına katılım durumunda birkaç benzer harcamanın daha yapılabileceğini, bu durumun ise “hesapların şaşmasına neden olabileceğini” söylüyor:
“Süper Lig’in mevcut konjonktüründe bu kadar pahalı, yüksek ücret alan yabancı oyuncularla gidebileceğini çok düşünmüyorum. Bir şekilde farklı yönlerden bu maaş bütçesini çok fazla aşmadan Galatasaray buralarda tutmayı başarırsa mantıklı ve sürdürülebilir olabilir.”
Rezzan Yetiş ise sürdürülebilir başarı için yönetim, teknik direktör ve kadro istikrarını vurguluyor.
Başarı varken her şeyin sürdürülebilir olduğunu söyleyen Banu Yelkovan ise Türk futboluna ilişkin şu eleştiriyi getiriyor:
“İlk tökezlemede fikir ayrılıkları ortaya çıkmaya başlar. Türkiye’de genelde olan budur.”
Cumhuriyet’in 100. yılında gelen şampiyonluk
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı sezon başında dört büyük kulüp dahil kulüpler için de sembolik bir anlam ifade etti.
Kulüpler başarı ve şampiyonluk parolası ile sezona başladı.
Galatasaray’ın 23’üncü şampiyonluğunun böylesi bir yılda gelmesinin önemini hatırlatan Banu Yelkovan, “Galatasaray Türkiye’de en çok şampiyon olan takım, son 10 senede 4 şampiyonluğu var. Bu sadece rakamsal değil, psikolojik olarak da büyük bir üstünlük sağlaması demek” diyor.
Bağış Erten ise Galatasaray’ın “en winner takımı” olduğunu savunuyor. Erten’e göre söz konusu şampiyonluk bu görüntüyü iyice perçinledi.
Diğer takımlar için şampiyonluk yolunda pek çok unsur bir araya gelmesi gerekirken Galatasaray'a herhangi biri yettiğini söylüyor.
“Mesela Fenerbahçe, hele de son 10-15 yıldır, ancak ve ancak bütün koşullar doğruysa kupaya uzanabilecek gibi görünüyor. Winner'lık için asıl tanım bu sanırım. Bunu Real Madrid'de de, Bayern Münih'te de görürsünüz. Başarı alışkanlığı bir kez oturdu mu, ihtimal en uzakta bile belirse odaklanabiliyor bu kulüpler. İşlerin iyi gitmesi yönünde gidiş yolunu bulmaları yetiyor.”
BBC TÜRKÇE