Gazetelerin bilinmeyen tirajları

Bunun nedenini yalnızca teknolojiyle gençlerin ilgisizliğine bırakmak ise, kimi doğruları içerse de biraz eksik kalır.

Gazetelerin bilinmeyen tirajları


Öğretim görevlisi olduğum iki üniversitede, yakın zamana dek ülkemizin en yüksek tirajlı gazetelerinden biri ücretsiz olarak dağıtılıyor. Daha doğrusu dağıtılmıyor da, belirli bir mekanda, normal bir insan boyunun yarısı yüksekliğinde tomar halinde bırakılıp üzerine de “ücretsizdir alabilirsiniz” yazısı iliştirilerek meraklısına sunuluyor.

Sabahın en erken saatlerinden gün bitimine dek bu ücretsiz gazete tomarının boyu hiç eksilmiyor. Ya da çok az eksiliyor. İşin garibi yalnızca öğrenciler değil, hocaların da büyük bir kısmı bu gazeteyi alma/okuma gereksinimini duymuyor. Yani çok tirajlı, ülkemizin en büyük gazetesi - hadi açıkça söyleyelim basınımızın amiral gemisi- her sabah geldiği gibi, birkaç noksanıyla geri gidiyor.

Bu gelip gitmeler, hafta sonları hariç her gün, yinelenip duruyor... Ne gönderen, ne de bunları alıp, sözüm ona okula hizmet verdiğini sananlar bıkmıyor, usanmıyor, bu garip, kuralı olmayan oyunu yineleyip duruyor.

Yani, bedava da verseniz, çoğu kişinin -özellikle de öğrencilerin- yaşamından tümüyle çıkmış bir olguyu/okuma gereksinmesini canlandıramıyor, onu işlevsel bir hale getiremiyorsunuz.

Yazımızın konusu, yaşamımızdan tümüyle değilse de büyük bir ölçüde çıkmış gazete alıp okuma alışkanlığı üzerine bilinen doğruları yinelemek değil. Bu durumu yalnızca üniversitelerde değil, kimi otobüs firmalarının salonlarından, bu basın organlarının sponsor oldukları kimi etkinliklere dek her bir yerde görüyoruz. Ne yaparsanız yapın, artık, bırakın okunmayı, bulundukları yerden alınıp şöyle bir bakılmaya bile gereksinim duyulmuyorlar.

Söz konusu -son aylarda bir çok köşe yazarının dile getirdiği- gazetelerin tirajlarındaki belirsizlik. Daha doğrusu ciddiyetsizlik...

 

Gazetelerin günlük tirajlarını veren tüm kaynaklara bakanız, hiç birinin verisi bir diğerine uymuyor. Aralarında büyük farklılıklar var. Birisi x gazete için 7 bin derken, bir diğeri 50 bin diyor. Yani oynama birkaç bin değil, bir hayli yüksek.

Bellik ki her kez dilediği gibi bu tirajlarla oynayıp işine gelen bir sayıyı gösterebiliyor. Denetleyen yok, ilgilenen yok, bu sorumsuzluğa ve aymazlığı dur diyen de yok.

Tirajlarla oynamanın elbette ki oynayanlar için bir çok kazançlı tarafları olabilir. Ama bizim konumuz bu da değil... Bizim konumuz; bu coğrafyada gazete tirajlarının ne olduğuna ilişkin hiçbir kurumdan, merciden gerçek sayıyı/veriyi almamamız. Bu işteki ciddiyetsizlik, boş vermişlik, hadi açıkça söyleyelim kandırmacılıktır.

İşin acı tarafı; tirajlarını bilmediğimiz, bilmek istediğimizde de başvuracağımız hiçbir ciddi kuruluşun olmadığı bir coğrafyada bu basın organlarına duyacağımız saygının giderek eksildiğidir... Tirajlarını bile doğru dürüst bilmediğimiz gazetelerin haber ve yorumlarından nasıl emin olabiliriz?

Onun içindir ki; üniversitelerinin kampüsleriyle otobüs terminallerine ücretsiz bırakılıp ücretsiz dağıtılan gazetelerin tomarlarından istenilen ve arzu edilen sayıda bir eksilme olmaz. Bırakıldıkları gibi alınıp götürülürler...

Bunun nedenini yalnızca teknolojiyle gençlerin ilgisizliğine bırakmak ise, kimi doğruları içerse de biraz eksik kalır.

Sorun; kimi gazetelerin yalnızca ücretsiz dağıtılması değil, onun da ötesinde, bu gazetelerin eskisi gibi gündelik yaşamımızın bir parçası olmaktan çıkıp, gereksiniminin duyulmamasıdır. Örneğin vapurda, trende ya da okullarda hiç kimsenin -ya da yok denecek denli az kişinin- elinde gündelik gazetenin görülmemesi, bu gereksinimin başka mecralardan giderilmesi bir yana, aslında tümüyle alışkanlıklarımızdan çıkması anlamına da gelebilir.

 

Burçak Evren / Aydınlık