GEBELİK KAYBI KORKUSU İLE BEBEK HAYALİNİZİ ERTELEMEYİN
Düşüğün altında yatan sebepler araştırılmalı
Çocuk sahibi olmaya hazırlanan çiftlerin yaşadığı en büyük travmalardan biri olan gebelik kayıpları, çoğu anne adayının psikolojisinin bozulmasına ve çaresizlik hissine kapılmasına neden oluyor. Altta yatan pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilen bu sorunun oluşmasında sıklıkla; pıhtılaşma bozukluğu, anne-babada bulunan genetik bozukluklar ve rahim anormallikleri gibi etmenlerin etkisi bulunuyor. Kapsamlı inceleme ve araştırmalarla bu kayıpların önüne geçmek de mümkün olabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. Kudret Erkenekli, gebelik kayıplarının sebepleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Düşüğün altında yatan sebepler araştırılmalı
Hastanın hangi haftada gebelik kaybı yaşadığı, sebebinin belirlenmesine yardımcı olur. Yaşanan düşükler, aslında bazı özellikleri ile sağlıklı bir hamilelik için yol göstericidir. Bebeğin hangi trimesterda, nasıl kaybedildiği gibi öykülerin düzgün şekilde incelenmesi, uygun tedavinin başlanmasına olanak sağlar. 20 haftanın altındaki tüm gebelik kayıpları düşük olarak ifade edilmektedir.
Düşük olayının gerçekleşmesinin altında birçok sebep yatabilir. Bu sebepler ve çözüm yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:
Anne ve babadaki genetik bozukluklar en önemli neden
Gebelik kaybının ardından anne ve babanın kromozomlarının incelenmesi faydalı olmaktadır. Çünkü anne veya babada bulunan bir genetik bozukluk, kendisi için bir sıkıntı oluşturmazken, bebeğin düşmesine yol açabilir. Yapılan testlerde hangi gende problem olduğunun tespit edilmesi, sağlıklı gebelikler için büyük bir avantaj sağlamaktadır. Kromozomlarında bozukluk saptanan anne ve baba adayları, genellikle tüp bebek yöntemine yönlendirilmektedir. Tüp bebek işlemleri sırasında gerçekleştirilen genetik tanı ile hasta olmayan embriyonun anneye transfer edilmesi, sağlıklı gebelikler elde edilmesini sağlamaktadır.
Annesi ya da kız kardeşi düşük yapanlara trombofili testi
Tekrarlayan düşüklerin en önemli sebeplerinden biri de pıhtılaşma bozukluğu yani trombofilidir. Bu bozukluğa annenin kanından bakılan bir tahlil olan trombofili paneli ile tanı konulmaktadır. Trombofili panelinde annenin genetik tahlilinde öncelikle “Faktör V” gen mutasyonu denilen ana problem olup olmadığına bakılmaktadır. Özellikle annesinde ya da kız kardeşlerinde tekrarlayan düşük yaşayan hastalar ile ailesinde pıhtılaşma bozukluğu olan ve çocuk düşünen kişilerin hiç düşük bile yapmadan bu tahlilleri yaptırması faydalı olmaktadır. Tıpta tartışmalı olan trombofili konusunda çok uçlarda gezinmemek gerekmektedir. Tekrarlayan düşüğü ve aile öyküsü olan hastalardan bu test istenmeli ancak, her düşüğü olan hastadan da istenmemelidir.
Pıhtılaşma bozukluğu normal ya da sezaryen doğuma engel değil
Pıhtılaşma bozukluğu sebebiyle hamileliği süresince kan sulandırıcı iğne kullanan anne adaylarının doğum yöntemi de merak edilen başka bir konu olmaktadır. Trombofili olan hastaların normal hastalardan farklı bir durumu ve riski bulunmamakta, hem normal hem de sezeryan doğum yapabilmektedir. Sadece doğumun planlandığı gün kan sulandırıcı iğne yapılmaması yeterli olmaktadır. Bunun sebebi de doğumda epidural anestezi uygulanması durumunda, ilacın 12 saat önce bırakılması gerekliliğidir.
Rahim şekil bozukluklarına HSG filmi
Rahimde görülen anormallikler de düşüğe sebep olan bir başka nedeni oluşturmaktadır. Rahmin kalp şeklinde olması ya da rahimde perde bulunması gibi bu anomaliler, genellikle doğumsal olmaktadır. Bu durumun belirlenebilmesi için HSG denilen rahim filminin çektirilmesi gerekmektedir. HSG işlemi, tekrarlayan gebelik kaybı olan hastalarda mutlaka uygulanmalıdır. Doğumsal rahim anormallikleri histeroskopi ile başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Histeroskopi ile hem yapısal rahim anomalilerine tanı konabilmekte hem de cerrahi düzeltme yapılabilmektedir.
Tekrarlayan enfeksiyonlara dikkat!
Annede tekrarlayan enfeksiyonlar da gebelik kayıpları nedenleri arasında yer alabiliyor. Anne adaylarında toksoplazma, rubella, sfiliz gibi enfektif parametrelere bakılması büyük önem taşımaktadır. Bu tür enfeksiyonlar düşüğün yanı sıra bebekte anomalilerin görülmesine de neden olabilmektedir.
Tiroit bozukluğu anne karnındaki bebeğin gelişimini engeller
Gebelik kayıplarında endokrin bozuklukların da rolü bulunmaktadır. Gebelik düşünen hastaların özellikle tiroit hormonlarına baktırması gerekmektedir. Çünkü bebeğin beyin ve fiziksel gelişiminin sağlıklı olabilmesi için tiroit hormonu olmazsa olmazlar arasında yer alır. Anne karnındaki bebeğin tiroit hormonunun çalışması 12. haftadan itibaren başlamaktadır. Dolayısıyla ilk üç ayda bebeğin anne kanından geçen tiroit hormonuna ihtiyacı bulunmaktadır. Bu sebeple hamilelerin folikasit ile birlikte iyot içeren bir ilaç kullanması önerilmektedir. Ayrıca tiroit hastası olan hamilelerin ilaçlarını aksatmadan kullanması gerektiği de unutulmamalıdır.
Diyabet kontrolüyle gebelik kaybı önlenebilir
Endokrin bozukluklar arasında yer alan diyabeti anne karnında bebeğin anomalili olmasına neden olabilmekte, hatta anne karnında bebek ölümlerine yol açabilmektedir. Daha gebeliğin en başında anne adaylarının şeker değerlerine bakılması fayda taşır. Çünkü kontrol altına alınan diyabet, düşük riskini minimuma indirebilmektedir. Hamilelikten önce diyabet hastası olan bir anne adayının en baştan itibaren endokrinoloji doktoru ile mutlaka irtibatta olması ve sıkı bir takip ile yoluna devam etmesi gerekmektedir.
Çocuk planı olanlar yaş faktörüne dikkat etmeli
Gebelik kaybının nedenleri arasında ayrıca obezite, kan uyuşmazlığı ve ileri yaş bulunmaktadır. Bu sebeplerin ortadan kaldırılması için aşırı kilolu olan kişilerin hamilelikten önce kilo vermesi, kan uyuşmazlığı olan çiftlerin her doğum ve her düşükten sonra kan uyuşmazlığı iğnesi yaptırması ve çocuk planı olan kadınların yaş faktörünü göz önünde bulundurması önem taşımaktadır.