Geçmişi, siyasi tecrübesi ve önemli dönüm noktaları: Kemal Kılıçdaroğlu kimdir?
Anadolu'nun ücra bir köyünden
Geçmişi, siyasi tecrübesi ve önemli dönüm noktaları: Kemal Kılıçdaroğlu kimdir?
Millet İttifakı'nın uzun süredir merak edilen adayı açıklandı. Buna göre ittifakın kurulmasına ön ayak olan anamuhalefet Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu seçimlerde Cumhur İttifakı'nın adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın rakibi olacak.
Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu'nun geçmişi, siyasi tecrübeleri ve en önemli dönüm noktaları.
Anadolu'nun ücra bir köyünden
Kemal Kılıçdaroğlu, Kemal Karabulut adıyla 17 Aralık 1948 yılında Tunceli şehir merkezine 53 km uzaklıkta bir köy olan Ballıca'da dünyaya geldi. Bu soyad, köyde herkesin aynı soy ismi taşıması nedeniyle 1950li yıllarda babası tarafından değiştirilmiş.
Eski adı 'Baluca' olan ve Osmanlı'da Kığı sancağı Göcek nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri olan bu köy, bugün bağlı olduğu Nazımiye ilçesine 17 km uzakta bulunan oldukça ücra ve tenha bir köy. 80'lerden itibaren sürekli göç vermiş olan köyün günümüzdeki nüfusu 100 kişiyi bile bulmuyor.
Kılıçdaroğlu'nun esas olarak Nazımiyeli olan ailesi de Horasan'dan göçmüş Tunceli aşiretlerinden Kureyşan'ın mensupları.
Kılıçdaroğlu'nun soyu, Oğuzlar’ın Bozok kolunun Beğdili boyuna kadar uzanıyor. Kendisi de yaptığı bir açıklamada soyunun Ehl-i Beyt’e (Hz.Muhammed'in soyu) kadar uzanan Seyyid soyuna uzanıyor olabileceğini belirtilmişti.
Alevi bir ailenin yedi çocuğundan dördüncüsü olan Kılıçdaroğlu, tapu memuru Kamer Bey ile ev hanımı Yemuş Hanım'ın oğlu. kendisinden dakikalar önce doğan bir ikiz kız kardeşi var.
İlk ve ortaöğrenimini Erciş, Tunceli, Genç, Elazığ gibi Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki okullarda okuyan Kılıçdaroğlu, 1967 yılında Elazığ Ticaret Lisesi'ni birincilikle bitirdi.
Daha sonra yükseköğrenimini tamamlamak için Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinin Ekonomi-Maliye Bölümü'ne girdi ve buradan 1971 yılında mezun oldu.
Aynı yıl hesap uzman yardımcılığı sınavını verdi ve maliye bakanlığında göreve başladı. Hesap uzmanı olarak bir yılını Fransa'da geçiren Kılıçdaroğlu, döndüğünde askerlik görevini İzmir'de yaptı ve daha sonra hesap uzmanlığı görevini 1983 yılına kadar sürdürdü.
Yılın bürokratı seçildi
O yıl Gelirler Genel Müdürlüğüne atanarak burada önce daire başkanı oldu. Daha sonra aynı kurumun genel müdür yardımcısı haline geldi.
1991 yılında genel müdür olarak Bağ-Kur'a atanan Kılıçdaroğlu, 1992 yılında ise Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne geçti.
Daha sonra kısa bir süre de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı. Kılıçdaroğlu bu istikrarlı kariyeri ile 1994 yılında Ekonomik Trend dergisi tarafından "Yılın Bürokratı" seçildi.
Ne var ki, 1996 yılında, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik tarafından görevden alındı. Kılıçdaroğlu, mahkemeye giderek bu konuda yürütmeyi durdurma kararı aldırdı ve temyiz mahkesinde de yürütmeyi durdurma kararı çıkartmasına rağmen Temmuz 1997'ye kadar görevine başlatılmadı.
1999′da da kendi talebiyle SSK Genel Müdürlüğünden emekli oldu.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında 'Kayıtdışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu′na başkanlık eden Kılıçdaroğlu, Hacettepe Üniversitesi Aktüerya Bilimleri Bölümü'nde de bir süre ders verdi.
Siyasete atılmadan önce de son olarak Türkiye İş Bankası′nda yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İlk siyasi aktiviteleri Bülent Ecevit'in Demokratik Sol Partisi (DSP) içerisinde oldu.
Emekliliğinin ardından politikaya atılan Kılıçdaroğlu'nun yıldızı DSP içerisinde parladı ancak 1999 Türkiye genel seçimlerinde Ecevit tarafından aday gösterilmedi.
İlk kırılma noktası: Yolsuzluk Raporu
O süre zarfında 'Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği′nin genel başkanlık görevini üstlendi. Burada CHP’li Bülent Tanla’nın isteği üzerine CHP 'bilim yönetim kültür platformu’na bir yolsuzluk raporu hazırladı. Dönemin genel başkanı Deniz Baykal’ın da dikkatini çeken bu rapor Kemal Kılıçdaroğlu’na CHP'nin kapılarını açtı.
Baykal bu rapor sonrası Kılıçdaroğlu’nu partiye davet etti ve Kılıçdaroğlu aynı dönemde CHP kontenjanından Türkiye İş Bankası’nın yönetim kuruluna da girdi.
Sadece iki partinin meclise girebildiği 2002 Türkiye genel seçimlerinde de CHP İstanbul milletvekili olarak meclisteki temsil görevine başladı.
Baykal'a ilk başkaldırı
2004 yerel seçimleri sonrasında Baykal yönetimine karşı partide yeniden yapılanma ve olağanüstü kurultay çağrıları dile getirilirken 30 milletvekili “iktidara yürüyüş hareketi“ başlıklı bir bildiri yayınladı ve bunu imzalayanlar arasında Kılıçdaroğlu da vardı.
CHP’de değişim taleplerinin dile getirildiği bu bildiriyi imzalayanların çoğu parti yönetimi tarafından tasfiye edilirken Kılıçdaroğlu yönetimin kara listesine alınmadı. Aksine 2007 Türkiye genel seçimlerinde tekrar CHP'nin İstanbul milletvekili oldu ve bizzat Baykal’ın isteği üzerine grup başkan vekilliğine seçildi.
Görünürlük artıyor
Yeni görevi nedeniyle daha görünür hale gelen Kılıçdaroğlu, grupta çalışkanlığı ile dikkat çekti.
Devamlı basın toplantıları düzenledi ve bulduğu her fırsatta iktidara yönelik yolsuzluk iddialarını gündeme getirdi.
O dönem genel başkan yardımcısı Şaban Dişli, Dengir Mir Mehmet Fırat ve yine dönemin Ankara büyükşehir belediye başkanı Melih Gökçek gibi isimleri hedef alan Kılıçdaroğlu, muhalif kesimde destek ve sempati topladı.
'Yolsuzluk' çıkışı
Almanya'nın Frankfurt kentinde görülen Deniz Feneri davasının Türkiye ayağına ilişkin bazı belgeleri açıklaması da gündem oluşturdu.
"Baron" olarak adlandırdığı dönemin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat hakkında da çarpıcı dosyalar açıkladı. Fırat'ın en büyük ortağı olduğu Menas adlı şirketin ürünlerini yurt dışına götüren TIR'da 89 kilogram eroin yakalandığını ve Menas'ın hayali ihracat yaptığını duyuran Kılıçdaroğlu, bir canlı tartışma programında Fırat ile bir araya geldi. Bu programın ardından Fırat, sağlık durumunu gerekçe göstererek 8 Kasım 2008 tarihinde istifa etti.
Aynı yıl Melih Gökçek ile canlı yayında karşı karşıya geldi. Gökçek'in, Ankara’daki doğal gaz sayaçlarını fahiş fiyatla satın aldığını ileri sürdü. Gökçek’in "başkentlilere milyonlarca dolarlık kazık attığını" ifade etti. Canlı yayında yapılan bu tartışmaya ilişkin basında "düello" başlıklarıyla yer alan birçok haber yapıldı ve Kılıçdaroğlu Türkiye'de adından söz ettirmeye başladı.
29 Mart 2009 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı oldu. Bu seçimi kazanamadı ancak yüzde 44,7 oy alan AKP adayı Kadir Topbaş karşısında yüzde 36,80 oy aldı. Bu da CHP içerisindeki popülaritesini arttırdı.
İkinci kırılma noktası: CHP Genel Başkanlığı
Kılıçdaroğlu grup başkanvekiliyken gizli çekim cinsel kaset skandalları gündeme yerleşti ve Deniz Baykal 10 Mayıs 2010 tarihinde istifa etti.
Bu istifanın ardından Kılıçdaroğlu kendisiyle görüştü ve görüşme sonrası yaptığı açıklamada parti olağan kurultayında aday olmayacağını belirtti ancak daha sonra 17 Mayıs 2010 tarihinde görevinden istifa ederek kurultayda aday oldu.
Bu hem siyasi kariyerini zirveye taşıyan hamle hem de kariyeri boyunca en tartışmalı adımlarından biri oldu ve uzun yıllar boyunca da iktidar söylemlerinde kendisinin aleyhine kullanıldı.
Bu şekilde 22 Mayıs 2010 tarihinde yapılan 33. Olağan CHP Kurultayı'na tek aday olarak girdi. 1249 delegeden 1200'ünün imzasını aldı ve kurultayda geçerli 1189 oyun tamamını alarak CHP'nin 7. genel başkanı oldu.
Bu Kurultay'da Ecevit gibi bir kasket takması çok konuşuldu.
"Moral bozmayalım" yaklaşımı
Girdiği ilk seçim olan 2011 seçimlerinde partisi yüzde 25,98 oy alarak ikinci oldu. Ancak Kılıçdaroğlu sonucu olumlu buldu ve "Seçimde milletvekili sayısını artıran tek parti CHP'dir. 6 ay gibi kısa bir sürede CHP 3.5 milyon yeni seçmen kazanmıştır. Bu yüzden moralimizi bozmayacağız" dedi.
Bundan sonrasında birinci olunamayan tüm seçimlerde de benzer pozisyonu ve yaklaşımı korudu.
En büyük hata ve en önemli ders
2014 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı seçimi adayı olarak MHP ile ortaklık yaptı ve iki partiden de olmayan, kendi tabanına ters muhafazakar bir çatı aday önerdi.
Bu kişi İslam Konferansı Örgütü eski Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'ydu. Kutuplaşmaya ve kamplaşmaya karşı önerilen İhsanoğlu; sakinliği, sağduyulu açıklamaları, siayseten hırslı olmaması ve yolsuzluğa bulaşmamış geçmişi ile ikinci bir 'Ahmet Necdet Sezer dönemi' olarak tasarlanmıştı.
İhsanoğlu ismi, birçok kesim için sürpriz oldu ve adaylığı CHP'lilerin bir kısmı tarafından sert şekilde eleştirildi.
23 Haziran 2014'te yapılan bir anket, CHP seçmenlerinin sadece yüzde 32'sinin çatı adaydan memnun olduğunu, buna karşın MHP tabanında bu oranın yüzde 75 olduğunu gösteriyordu.
Kılıçdaroğlu tüm itirazlara rağmen İhsanoğlu'nun arkasında durdu ancak seçmenine "tıpış tıpış sandığa gideceksiniz" ifadelerini kullanması büyük tepki çekti ve muhtemelen siyasi kariyerindeki en büyük hatası oldu.
Kendisine karşı ilk başkaldırı
Seçim kaybedilince CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Kılıçdaroğlu'nun istifasını ve olağanüstü kurultayın toplanmasını talep etti. Tarhan'a başka vekiller de destek verdi.
Kılıçdaroğlu bunun üzerine olağanüstü kurultay çağrısı yaptı ve 5-6 Eylül 2014 tarihlerinde gerçekleşen 18. Olağanüstü Kurultayı'da, kendisine rakip olan eski grup başkan vekili ve Yalova milletvekili Muharrem İnce'yle yarıştı. Kılıçdaroğlu 740 oyla tekrar genel başkan seçilirken, İnce 415 oy aldı.
Araları son derece yakın ve iyi olan Kılıçdaroğlu ile İnce'nin ilişkileri bu seçim süreci ve sonrasında soğusa da Kılıçdaroğlu CHP'li olmayan bir Cumhurbaşkanı adayı göstermek konusunda aldığı dersler ile popülaritesi artmış olan İnce'yi daha sonra Cumhurbaşkanlığı için aday gösterdi.
Sonuç getirmeyen en başarılı kampanya
Kasım 2015 Türkiye genel seçimlerinde kampanya sloganı olarak “Milletçe alkışlıyoruz" ifadesi ve buna ilişkin yayınlanan kısa videolar çok beğenildi ve yüksek bir etki yaptı. Sert ve mutsuz bir yüz ifadesi ile kötü gidişattan sorumlu olanları alkışlayan insanların görüntüleri karşsında iktidar bir süre karşı hamle yapamadı.
Ancak kampanyanın başarısı seçim sonuçlarına yansımadı ve partisi bu seçimlerde de yüzde 25,32 oy oranıyla yine ikinci sırada kaldı.
Üzerindeki 'istifa et' baskısı artsa da Kılıçdaroğlu bırakmadı ve o 'moralimizi bozmayalım' yaklaşımı ile "Oyumuz arttı, milletvekillerimiz arttı ama kendimizi başarılı görmüyoruz. Önümüzdeki süreçte oy alanımızı göreceğiz." açıklamasında bulundu.
Kan dökülmeyen gece
Parlamenter sistemin yerine başkanlık sisteminin getirildiği 2017 referandumunda, mühürsüz pusula ve zarfların da sayılmasının önünün açılması büyük bir infiale neden olmuştu.
YSK, AK Parti temsilcisinin talebi üzerine Doğu'da oy sayımı devam ederken, Batı'da ise sandıkların kapanmasına 10 dakika kala bu kararı almıştı.
Erdoğan'ın o geceki açıklamasında "Atı alan Üsküdar'ı geçti" sözleri öfkeyi daha büyüttü. Başta sosyal medyada olmak üzere insanlar sonucu kabul etmeyeceklerini ve sokağa çıkacaklarını dillendirmeye başladılar.
Herkesin Kılıçdaroğlu'nun açıklamasını beklediği o saatlerde CHP lideri tüm muhalif kesimi sükunete ve sakinliğe davet etti. Ne var ki, bu tutumu da ilerleyen yıllar boyunca bazı kesimlerce 'hata' olarak görüldü.
Referandum sonuçları ardından pasif kaldığına ilişkin eleştirilere cevap olarak Kemal Kılıçdaroğlu, "Karşı taraf silahlıydı. Bu tür duyumlar aldık. Partideki arkadaşlarla o gece bunu tartıştık. Ve vatandaşlarımıza ‘sokağa çıkın’ çağrısında bulunmadık. Çok vahim olaylar çıkabileceği endişesi nedeniyle, bu sorumluluğu almamaya karar verdik dedi." dedi.
Sonuç vermeyen yürüyüş
O gece biriken hoşnutsuzluğu, öfkeyi doğru ve meşru şekilde kanalize etmek isteyen Kılıçdaroğlu, tıpkı Hindistan'da Gandi'nin yaptığı gibi uzun bir yürüyüş planladı.
Siyasette yükseldiği sıralarda da kendisine 'Gandi' benzetmesi devamlı yapıldı zaten.
Türk siyasi tarihinde bir ilk olan bu yürüyüş Ankara'dan İstanbul'a doğru gerçekleştirildi ve İstanbul'da büyük Maltepe mitingi ile son buldu.
Çeşitli isimlerin ve grupların katılımıyla büyüyen yürüyüşün ana hedeflerinden biri dokunulmazlığı kaldırılıp tutuklanan CHP'li milletvekillerini serbest bıraktırabilmekti. Bunun dışında başka pek çok neden de vardı ancak ülke genelinde yaşandığı ileri sürülen hukuksuzluk ve adaletsizliğe dikkat çekmek adına buna "Adalet Yürüyüşü" denildi ve 25 gün sürdü.
Bu yürüyüş sırasında yaşananlar (yollara gübre dökülmesi, taşlı saldırılarda bulunulması...gibi) eylemin sürekli haber olmasını sağladı ve Kılıçdaroğlu adalet mesajını bir aya yakın süre Türkiye'nin ve dünyanın gündeminde tuttu.
420 kilometrelik yürüyüşün sonundaki mitinge bir milyonun üzerinde kişi katıldı ancak neticede somut bir sonuç ortaya çıkmadı. Bu nedenle Kılıçdaroğlu 1 ay boyunca eylemi nedeniyle takdir topladıysa da sonrasında 'başarısız' olmakla suçlandı.
Bir kez daha rakip İnce
3 Şubat 2018 tarihinde yapılan genel başkanlık seçiminde Muharrem İnce bir kez daha aday oldu.
Kılıçdaroğlu 790 oy aldı ve yeniden genel başkan seçildi. İnce ise 447 oy aldı. İnce kendisini destekleyenlere üstü örtülü şekilde baskı ve sindirme uygulandığını ileri sürdü. İkilinin ilişkileri giderek zayıflasa da Kılıçdaroğlu kendisinden sonraki en popüler isim haline gelen İnce'yi 4 Mayıs'ta grup kararı ve oybirliğiyle partinin cumhurbaşkanı adayı olarak ilan etti.
İnce'nin Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesi ve seçim gecesi yaşanılan aksaklıklar ve iletişimsizlikler neticesinde ikilinin arası iyice açıldı.
İnce Kılıçdaroğlu'na onursal başkan olarak koltuğu bırakmasını teklif etse de Kılıçdaroğlu bunu kabul etmedi ve neticesinde İnce CHP ile yollarını ayırdı. Ancak anketler bu durumun CHP'nin oylarına etkisi olmadığını gösteriyor.
Son kırılma noktası: Cumhurbaşkanlığı seçimi
13 Kasım 2021'de CHP'nin geçmişte yaptığı hatalara ilişkin "Helalleşme çağrısı" ile başlatığı süreci Kılıçdaroğlu, 12 Şubat 2022'de 6 muhalefet partisini birleştirerek sürdürdü.
Önce "Altılı Masa" daha sonra da Millet İttifakı adını alan bu oluşum ile önce güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakat metninin çıkarılmasını sağladı. Ardından da 2300 maddelik ortak politikalar metninin oluşturulmasında rol oynadı.
İlk kez 5 Eylül 2022 günü FOX TV’nin sabah programında 6’lı masayı işaret ederek, “Üzerimde uzlaşma olursa adaylığa hazırım" diyerek ilk işareti verdi.
Kılıçdaoğlu'nun başına gelen saldırılar ve tehditler
TBMM'de yumruklu saldırı
8 Nisan 2014'te TBMM'de grup konuşması yapmak için salona giderken yumruklu saldırıya uğradı. Saldıran kişi “Politikalarını beğenmiyorum. Vatan haini olarak görüyorum.” dedi. Saldrıgana 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Cenazede kurşunlu mesaj
8 Haziran 2016'da İstanbul Vezneciler'de bombalı araçla saldırı düzenlendi. Bu saldırıda hayatnı kaybeden polislerin Fatih Camii'ndeki cenaze törenine katıldığı sırada Kılıçdaroğlu'na elle bir adet mermi atıldı.
Olayla ilgili olarak gözaltına alınan kişi saldırıda ölen polislerden birinin dayısıydı. Bu kişiyle birlikte gözaltına alınan diğer üç kişiden ikisinin ise cinsel taciz, uyuşturucu, görevini kötüye kullanmak ve yaralama suçlarından emniyette kayıtları olduğu tespit edildi. mermiyi atan dahil tümü serbest kaldı.
IŞİD'in suikast teşebbüsü
5 Temmuz 2017'de, Adalet Yürüyüşü sırasında bir IŞİD militanı başarısız bir suikast teşebbüsünde bulunuldu. Olaydan sonra IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi'nin Kılıçdaroğlu için infaz emri verdiği öğrenildi.
Suikat teşebbüsü Kocaeli'ndeki IŞİD üyesinin araçla saldırı girişimi yapmak isterken yakalanması ile engellendi. Daha sonra IŞİD'in "Türkiye sorumlusu" olduğu iddia edilen Kasım Güler'in yayınlanan itirafları şu şekilde oldu:
"Nusret Yılmaz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdardoğlu'nun Adalet Yürüyüşü sırasında Kılıçdaroğlu'nun da içerisinde bulunduğu kalabalığın üzerine araç sürmek suretiyle gerçekleştirilmesini bizzat planladı ve Emni Hariç'ten (Örgütün Dışişleri Birimi) bu eylem için onay aldı. Eylemi gerçekleştirecek kişiler Kayseri ilinde minibüs tipi bir araç kiraladılar, ancak eylemi gerçekleştirecekleri sırada yakalandılar."
Konvoyuna silahlı saldırı
25 Ağustos 2016'da Artvin'in Ardanuç ilçesinde konvoyuna silahlı saldırı düzenlendi.
Konvoy, Yanıklı Köyü’nden geçtiği sırada, öncü jandarma ekiplerinin bulunduğu alana ormanlık alandan uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.
Saldırı sonucunda Jandarma Er Fatih Çaybaşı yaşamını yitirdi, 2 asker de yaralandı. hemen ertesi gün PKK saldırının sorumluluğunu üstlendi ancak hedefin Kılıçdaroğlu olmadığı belirtildi.
İçişleri Bakanlığı, bu saldırıyı düzenleyen Behçet Avras isimli örgüt mensubunun 22 Mayıs 2018'de düzenlenen operasyonda öldürüldüğünü açıkladı
Linç girişimi
19 Nisan 2019'da Hakkâri'de gerçekleşen terör saldırısı sonucu ölen askerler için Çubuk ilçesinde yapılan cenaze törenine katıldı. Ankara Büyükşehir Belediyle Başkanı Mansur Yavaş'ta oradaydı. Törendeki bir grup önce sözlü, sonra yumruklu saldırıya uğradı.
Kılıçdaroğlu'nun yüzüne bir yumruk isabet etti. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu güvenlik güçleri tarafından çevredeki bir eve götürüldü. Kalabalığın, evin etrafında toplanarak evi taşlaması ve "Yakın bu evi!" sloganları atması üzerine Kılıçdaroğlu, zırhlı araç ile bölgeden uzaklaştırıldı.
67 kişi hakkında dava açıldı. 55 sanık 7 ay 15 gün ila 8 yıl 6 ay 15 gün arasında değişen hapis cezaları aldı. 10 çocuğa da 2 ila 3 yıl arası hapis cezası verildi ancak Kılıçdaroğlu reşit olmayan sanıklar hakkındaki davaları geri çekti.
Kemal Kılıçdaroğlu Selvi Kılıçdaroğlu ile 1974 yılından beri evli. Çiftin ikisi kız biri erkek üç çocuğu var.
Mal bildirimlerini 2003, 2005, 2007, 2009 ve 2010 yıllarında kamuoyuna açıklayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Ocak 2010 itibarıyla kendi üzerine iki konut, bir arsa, üç kooperatif hissesi ve toplam 2.733 TL değerinde 8 yağlı boya tablo kayıtlı.
EURO NEWS