Gelecek ve DEVA’nın söylem farkı
Gelecek Partisi ve DEVA ya da Davutoğlu ve Babacan. Yol almaya başladılar.
Epeyce bir süre “Birlikte hareket etseler ya” diye konuşuldu. Olmadı, yakınlıklar vardı, farklar da vardı. Farklar hakim oldu, ayrı yapılandılar. Şimdi ilerde bir zaman “birlikte hareket edebilirler mi?” diye konuşuluyor. Bir umut, siyasi konjonktür zorlar şu olur bu olur çok farklı olanlar bir araya gelebiliyor, onlar da yan yana gelebilirler.
Ama halen farklar fark ediliyor. Muhtemel ki siyasi yürüyüş farkları daha çok öne çıkaracak.
Davutoğlu daha sertti, hedefi daha netleştirmişti, Pelikan’dan Cumhurbaşkanı’na varmıştı uzunca bir zamandan beri ama, özellikle Şehir Üniversitesi’nin “Cumhurbaşkanı’nın imzası ile” kapatılması Davutoğlu’nu “tepki dilinde” daha bir üst kademeye taşımıştı.
Hatırlıyorum, bir kere de yazdım, merhum Erol Olçok anlatmıştı, “Cemaat örtülü çalışıyordu, farkındaydık, cemaat olarak biliniyordu, onu ortaya çıkarmak istedik, bunun için de en hassas oldukları alanda üzerlerine gittik, dershaneleri kapattık, o zaman savaş için ortaya çıktılar” demişti. Yani “Dersane kapatılması”nı cemaatin tüm yapılanmasını ortaya çıkarmak için stratejik bir vuruş olarak nitelemişti. Erol Olçok yok, ama acaba iktidarda bir akıl, Şehir Üniversitesi’ni kapatarak Davutoğlu’nu can evinden vurmak ve tepki dozunu yükseltmek gibi bir hesabı mı yaptı, diye düşünmek yadırgatıcı gelmiyor.
Ama Şehir Üniversitesi’ni kapatmanın bir tepkisi olmayacak mıydı? “İslami kesim” dediğimiz alan, böyle bir kırıma duyarsız mı kalacaktı Cumhurbaşkanı Erdoğan hatırına? Davutoğlu nasıl bir tepki verirse makul seviyede olacaktı?
Bu sorular sorulabilir.
Mesela Ali Babacan da tepki gösterdi Şehir Üniversitesi’nin kapatılmasına. Şu mesajı yayınladı: “Şehir Üniversitesi’nin Cumhurbaşkanı Kararı ile kapatıldığını öğrenmenin büyük üzüntüsünü yaşıyorum. Yaşanan süreç tamamen hukuk dışı ve iktidarın hasmane tutumundan ibarettir. Şehirli tüm arkadaşlarımın okullarını yaşatmak için gösterdikleri çabayı saygıyla selamlıyorum.”
Davutoğlu’nunki şüphesiz çok daha vurgulu, daha önemlisi öfkeli idi. Davutoğlu açıkça şunu söyledi: “Cumhurbaşkanı iyi ama çevresi kötü aldatmacasının daha fazla savunulacak hali kalmamıştır. Türkiye’deki adaletsizliğin, hukuksuzluğun, yasakçılığın, baskının, kötü yönetimin sorumlusu bizatihi Erdoğan’dır; çünkü çevresini bu odaklarla dokuyan da bizzat kendisidir.”
Davutoğlu’nun bu sözleri Ruşen Çakır tarafından Ali Babacan’a soruldu. Babacan cevaben “Şahıslarla bizim derdimiz yok. Hesaplaşmamız yok. Rövanş peşinde değiliz. Hedefimiz ne AK Parti’dir, ne Sayın Cumhurbaşkanıdır. Bizim derdimiz Türkiye’nin geleceğidir” dedi. Babacan’ın cevabında, “Sözümüzün toplumun her kesimine ulaşmasını istiyoruz” gibi bir cümle de vardı.
Ben Babacan’ın bu son cümlesini partinin daha önce de iade edilen “hedef kitle olarak toplumun her kesimiyle iletişim” yaklaşımı ile bağlantılı olarak okuyorum.
Eleştiri yok mu Babacan’da, tabii ki var, eleştiri olmadan farklı siyasi yapı kurulur mu? Eleştiri var, çok, ama sanki “polemikten kaçınma” da var. Belki bu da “insan karakteri” ile bağlantılı bir şey. Hani kimse Babacan’dan polemik beklemiyor, dense yanlış olmaz.
Yukardaki sözler, belli ki “Babacan’dan Davutoğlu üslubuna bir rezerv”dir. Parti bünyesinde “Ak Parti’ye oy veren, daha doğrusu Cumhurbaşkanı’na coşku ile bağlı olan kitlelerle iletişimin kopması endişesi” değerlendirilmiş olmalıdır. Bekir Ağırdır’ın “Ak Parti çaydanlığı fokur fokur kaynıyor ama yeni partilere yağmur olarak düşüp düşmeyeceği belli değil” sözü, ya da “Ana partilerine mesafe koyup gri alana giren seçmenler henüz hangi partiye yöneleceklerini belirlemiş değil” tarzındaki değerlendirme not edilmiştir. Oradan da “daha ılımlı – her toplum kesimine ulaşacak esneklik” gibi bir yaklaşım çıkmıştır.
Davutoğlu’nun tercih ettiği söylem de bir stratejinin ürünü olmalıdır. “Düşük profilli eleştirinin kesmediği toplum kesimlerine ulaşmak” da bir yaklaşımdır. Belki başka sebepler…
Her iki parti yol alıyor. İki partinin söylemlerinin Ak Parti tabanında da farklı toplum kesimlerinde de yakından izlendiği bir gerçek. Geri bildirimlere bakarak herkesin yol haritasında düzeltmeler yapması da tabii. İzleyeceğiz, değerlendireceğiz.
AHMET TAŞGETİREN / KARAR