"Gizli aşk" deşifre oldu!

"CHP'nin bölünmesini, yıpranmasını teşvik operasyonu"

"Gizli aşk" deşifre oldu!


Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU

"Gizli aşk" deşifre oldu!

İktidar yağdanlıkları, ömrü kariyerlerinde bir tek "Beştepe'ye giden CHP'li" polemiği sırasında sevmişlerdi bu kadar Muharrem İnce'yi.

Hatta öyle orantısız bir teveccüh sergilemişlerdi ki, İnce, "Cumhurbaşkanlığı kampanyasında 107 miting yaptım. Yandaş medyada tek satır haber olmadım. Bugün yandaş medya beni pek sever oldu. Geçmişte beni yazmayarak, bugünse yazarak bana zarar vermeye devam ediyor. Yandaş medya senden gelecek rahmet Allah'tan gelsin" demek durumunda hissetmişti kendini.

***

Bir de şimdi…

***

"CHP'den ayrılıp yeni bir parti kuracak" iddiası üzerine yapılan televizyon tartışmalarına bakın; iktidara yakın isimlerin gözlerinden kalpler fışkırıyor adeta İnce'nin adını her anışlarında.

Keza gazete sayfaları;

Kalp, kalp, kalp…

Çok aşk…

***

Muharrem İnce'nin, Cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan'la yarıştığı günlerde, "İkinci tura kalırsanız tutumunuz nasıl olacak" sorusuna karşılık "Asıl sizin tutumunuz nasıl olacak" diye ayar verdiği, "Millet İttifakı"nı yıpratmaya dönük fitne-fesat-nifak yüklü sorularını "Aynı soruyu Erdoğan'a da sorarsanız, cevap vereceğim?" diyerek iade ettiği medyadan eser yok.

Dillerine pelesenk ettikleri, "Gel bakalım Muharrem" küçümsemesi gitmiş…

Sanki rakibi siyaset bilimi alanında ordinaryüs profesörmüş gibi "öğretmen" itibarsızlaştırmaları(!) gitmiş…

İnce'yi yaftaladıkları "15 yıldır devamlı seçim kaybeden partinin, devamlı seçim kaybeden genel başkan adayı" gitmiş…

"Emirleri Pensilvanya'dan alıyor" ithamları gitmiş…

"Terörist başının desteğiyle Kürtleri meydanlara döken Demirtaş'ı ziyaret edip, terörle mücadele eden komutanın üzerine yürüyor" algı oyunları bitmiş…

"Proje aday" tezinin esamesi okunmuyor.

***

Yerine…

"Genel Başkanlığa ilk adaylığında rakibinin oyunun yarısından fazlasını alarak gücünü ortaya koyan…"

"Cumhurbaşkanlığı seçiminde tarihi başarı elde eden…"

"Kitleleri heyecanlandıran…"

"Yerli, milli ve cumhuriyetçi…"

"Teşkilatçı…"

"Tecrübeli siyasetçi…"

"CHP tarihinin CHP'den fazla oy alan tek siyasetçisi…"

"Dişli bir rakip…"

"Ülkesine bağlı ama mevcut iktidara da mesafeli kesimler için umut…"

"Atatürk'ün vasiyetine ve ilkelerine bağlı…"

"İktidar uğruna kirli ilişkilere girmeyen…"

"Hak tipi…"

"Sıcak ve yapmacıksız…"

Haksızlıkları, kumpasları aşa aşa gelen mağdur ama güçlü bir Muharrem İnce anlatımı gelmiş.

Ver coşkuyu…

***

Meğer ne çok seviyorlarmış Muharrem İnce'yi…

Meğer nasıl da hayranlarmış…

Ne aşkmış; en "gizli"sinden…

Gönülleri kim bilir nasıl hicran, hasret, gamla dolmuştur bunca zaman!

İçim acıdı, nasıl üzüldüm adlarına; keşke Türkiye'de basın "özgür" olsaydı, "yandaşlaştırılmamış" olsaydı, üç kuruşluk menfaat uğruna "yandaşmış gibi" yazmak, konuşmak, yaşamak durumunda kalmasalardı da İnce, Erdoğan'a karşı yarışırken de ifade edebilselerdi İnce hakkındaki bütün bu duygu ve düşüncelerini.

Diğer her şey bir yana, onca iftiraya, hakarete, haysiyet cellatlığına imza atıp da "kul hakkı"nın günahını almazlardı boyunlarına!

Öyle ya, "CHP'nin bölünmesini, yıpranmasını teşvik operasyonu" uyarınca "organize" bir şekilde yazıp çizmiyorlarsa, geçmişte İnce hakkında alenen "yalan" yazdıklarının, karalama yaptıklarının kanıtı/ itirafı değil mi bu satırlar aynı zamanda!

"Kadın yazar(!)" görüşü

Aralarında toplanıp kimin daha çok "kadın", kimin daha çok "yazar", nihayet kimin "kadın yazar" olduğuna ve bu "kadın yazar"lardan vatan sathında ne sayıda bulunduğuna karar veren bir grup, öznesinin "kadın yazarlar" olduğu bir "İstanbul Sözleşmesi desteği" yayınlamış.

Ben dahil değilim.

İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olduğum için değil canım kimse bana "ne düşündüğümü" sorma gereği duymadığından.

Bu yayının karar vericisi konumundaki her kim ise onun nezdinde kadınlığım yahut yazarlığım konusunda bir eksik, engel, sıkıntı görüldüğü için herhalde!

***

Hoş, çok çok çok istisna durumlar dışında, sözlü, yazılı fark etmeksizin "toplu bildirim"lerin hiçbirine iştirak etmemek gibi bir kişisel eğilimim olduğu için konu sorulup, sorulmaması değil aslında.

Bir eş ve anne olarak kadınlığımı, üniversite birinci sınıftan bu yana "profesyonel" olarak bu işi yapan yani 18 yıldır mesleği "yazmak" olan bir kadın olarak da yazarlığımı ispata çalışacak halim de yok.

Bu nevi "genelleme"lerin yanlışlığına dikkat çekmek istedim sadece.

Aralarında zinhar benimsemediklerim gibi, çok sevdiğim, saygı duyduğum isimlerin de yer aldığı bu kadınlar, "Kadın yazarlar" gibi, içini eksiksiz doldurma şanslarının zaten bulunmadığı bir iddiayla ortaya çıkmak yerine, "Şucu kadın yazarlar", "Bucu kadın yazarlar" diye katılımcıların daha net tanımlandığı bir "imza" atmış olsaydılar; bilerek veya bilmeyerek hiçbir kadın yazarı dışarıda bırakmaz, "öteki"leştirmiş olmazdılar.

Kaynak Yeniçağ: "Gizli aşk" deşifre oldu! - Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU