Görevdeki Hakim’den zehir zemberek sözler

Ayrılmak çare olsa bir günde ayrılırız lakin ya itaat ya ölüm

Görevdeki Hakim’den zehir zemberek sözler


Görevdeki Hakim’den zehir zemberek sözler: Ayrılmak çare olsa bir günde ayrılırız lakin ya itaat ya ölüm

Caner Taşpınar yazdı

Emekli Hakim Mehmet Gülçek, halen kürsüde olan bir hakimin kaleme aldığı yazıyı hakim ve savcıların resmi sitesi adalet.org’ta paylaştı.

Görevde olan ve adını vermediği hakimin yazısını paylaşmak için “rızasını” aldığını belirten emekli Hakim Mehmet Gülçek, “Bir kürsü hakiminin isyanı!..” başlığıyla yazıya yer verdi.

Görevdeki Hakim yazısına “20 küsur yıllık meslek hayatımda hiç bu kadar umutsuz olmamıştım” sözleriyle başlayıp “Son yıllarda artık vidaları tamamen gevşemiş, sindirim sistemi bozulmuş bir adalet mekanizmasının türbedarı haline geldik” ifadelerini kullandı.

Hakim, emeklilik istemenin de çözüm olmadığını öne sürerek yaşanılanları şu çarpıcı sözlerle özetledi:

“Ayrılmak çare olsa bir günde ayrılırız, lakin feleğin cilvesine bak ki ya kırk katır ya kırk satır isteniyor bizden!.. Ne ayrılırken rahat ediyoruz meslekte, ne de görev yaparken. Adaletin derdi ile dertlenen bir hakim isen geçmiş olsun... Ya itaat ya ölüm, yahut çocuklarınla veya çocuklarından uzağa sürgün!.. Ölümlerden ölüm beğen...”

İşte o yazı…

20 küsur yıllık meslek hayatımda hiç bu kadar umutsuz olmamıştım. Nice HSYK' lar, nice bakanlar, nice iktidarlar gördüm.

Ancak yargının üzerinde bu kadar ağır bir yük ve bu kadar yoğun kara bulutlar görmemiştim.

Lakin Ahaber’e sorsanız yargıya güven yüzde 120 !..

Zaten ayakta zor durmaya çalışan ve yamalı bohça gibi dikiş tutmayan bir teşkilatımız vardı. Ancak geldiğimiz noktada o günler bize hayal oldu...

Son yıllarda artık vidaları tamamen gevşemiş, sindirim sistemi bozulmuş bir adalet mekanizmasının türbedarı haline geldik.

YA İTAAT YA ÖLÜM

Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Susmak, kaçmak, düzene uymak, 3 maymunu ya da 4 maymunu oynamak isyan bayrağı çekmek, v.s...

Ayrılmak çare olsa bir günde ayrılırız, lakin feleğin cilvesine bak ki ya kırk katır ya kırk satır isteniyor bizden!..

Ne ayrılırken rahat ediyoruz meslekte, ne de görev yaparken. Adaletin derdi ile dertlenen bir hakim isen geçmiş olsun...

Ya itaat ya ölüm, yahut çocuklarınla veya çocuklarından uzağa sürgün!..

Ölümlerden ölüm beğen...

Merak ediyorum. Bu ülkede yargı kadar içerden birbirine düşürülmüş bir başka kurum var mı acaba?..

Belki de bizim tozduman olmamız birilerinin işine geliyor olabilir. Zira kurt dumanlı havayı severmiş..

Bazen diyorum ki, Rusya da veya bir Afrika ülkesinde hakim olsaydım acaba bu kadar umutsuzluk çeker miydim?..

Doluya koyuyorum olmuyor, boşa atıyorum dolmuyor!..

Son dönemde mesleği alınanlar ise ayrı bir sosyolojik vaka !..

Vali ile tanışırken “Sayın valim, ben Elma partisinin Karpuz ilçe başkanı hakim Atarlı Keklik” şeklinde tanıtarak aslında mesleğe ihanet ettiğinin farkına bile varmayan bir güruha teslim olmuş durumdayız.

Ne yazık ki; kendi içinde savrulan, dışardan dost bularak kendi meslektaşını gammazlayan ve makam elde etmek için taklalar atan hakim savcılar için  şimdi söyleyecek bir sözümüz yok.

Lakin onların devirdiği çamların altında bizler de kalıyoruz ve onların tarumar ettiği itibar erozyonuyla ne yazık ki biz de savrulup gidiyoruz...

Önceden trafik kontrollerinde mesleki kimliği  görünce saygısını açıkça gösteren kolluk görevlileri artık GBT taraması yapmaya  kalkışıyor ise artık terk-i diyar etmenin vakti gelmiş demektir!..

Bu teşkilata yapılan en büyük kötülük ise; toplumun, kurumların  ve devletin gözünde yozlaştırılan onur ve itibardır.

Zira olması gereken saygın bakış açısının, eski hale gelmesine bizim ömrümüz artık vefa etmez.

EY HAKİMLER SİZE UYANIN DEMİYORUM, ÇÜNKÜ…

Haksızlıkları yazanların susturulduğu, muhalif ses çıkmasının önüne geçildiği, her muhalif sesi susturmak için maymuncuk gibi her deliğe uyan ve sihirli bir değnek şeklinde kullanılan FETÖ'cü yaftası ise artık yargı için bulunmaz bir Hint kumaşıdır!..

Tarihin hiçbir devrinde muhalif sesleri susturmak için bu kadar elverişli bir silah bulunamamıştı.

Artık umutlarımızı da kaybettik...

Geminin batmasını bekleyenlerden tutun da,  biran önce dibe vurmamız lazım diyenler, bu ülkeden artık bir şey olmaz diyenlere kadar ne ararsan var!..

Peki altta tüm bunlar yaşanırken fillerin tepiştiği yukarı mahallede ne oluyor derseniz, yukarısı başka bir rüyada yaşıyor sanki...

Onların hikmetinden sual sorulmaz. Onların günahı olur mu ?..

Layüs el makamı onlar...

Marabanın ağaya soru sorduğu nerede görülmüş!..

Ey hakimler!..

Size uyanın demiyorum, çünkü siz olmadığı kadar uyanık olduğunuzu sanıyorsunuz. Ve  hatta yürümeyi bırakıp koştuğunuz ve adaleti uçurduğunuzu zannediyorsunuz ki, ne içerek böyle düşündüğünüzü ben de çok merak ediyorum!..

 Bu yüzden size tek bir temennim var. Farklı devranlarda yaşayasınız!..

Adalete güvenin diplere vurduğu sokakta halkın dilinde adalet deyince surat buruşturan kalabalık bir kitle var. Artık mızrağın çuvallara sığmadığı dedikoduların bile yargıdan kaçmak için yeterli sebep oluşturduğu bu devirde tek çare belki ülkeyi terk etmek gibi görünüyor. Ama neylersin bu topraklarda doğduk, bu topraklarda ölmeye ah ettik...

Ormandaki ağaç diğerine baltayı gösteriyor..

-Bu var ya bu... Bizim en büyük düşmanımız!..

Diğeri cevap veriyor;

- Onun sapı bizden olmasa o bize zarar veremez, diye...

Belki de kusur baltanın sapını ağaçtan yapanlarda!..

Kim bilir?..

NOT: Ara başlıklar Odatv’ye aittir.

Caner Taşpınar

Odatv.com