‘Güldal, bunlar beni öldürecek!’
Bugün gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilmesinin 27’nci yıldönümü.
‘Güldal, bunlar beni öldürecek!’
Bugün gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilmesinin 27’nci yıldönümü.
Gerçek bir yurtsever olan Uğur Mumcu, birçok konuda olduğu gibi Türkiye’nin düşmanı ve emperyalistlerin maşası olan PKK ile ilgili en gerçekçi ve cesur tahlillerde bulunmuştu.
Öldürülmeden önce terör örgütü PKK’nın Amerikan istihbarat örgütü CIA ve İsrail gizli servisi MOSSAD tarafından nasıl kullanıldığını belgeliyordu.
Yazdıklarının hepsi gerçekti ve bugün de geçerliliğini koruyor. Çünkü zamanın yıpratamadığı şey gerçeklerdir.
Biliyorum, PKK’ya ağzını açıp “terörist” diyemeyen, cinayetlerini kınayamayan ne kadar bilgisiz, hafızasız, kötü niyetli manipülatör varsa yine Uğur Mumcu’nun adını ağzına dolayacak.
Peki Uğur Mumcu’nun katledilmesi süreci nasıl, bunu biliyorlar mı?
Eşi Güldal Mumcu, cinayetten tam 20 yıl sonra 2013’te bunu ‘İçimden Geçen Zaman’ (UMAG Yayınları) kitabında anlattı.
PKK’NIN GAZETESİ ‘ÖZGÜR GÜNDEM’ HEDEF GÖSTERDİ
Uğur Mumcu öldürülmeden önce PKK ve arkasındaki gizli servislerin rollerini yazıyordu. CIA ve MOSSAD ilişkisini ortaya döküyordu. Öldürülmeden iki hafta önce 7 Ocak 1993’te Cumhuriyet’te yayınlanan, Güldal Mumcu’nun da kitabında yer verdiği yazısını şu soruyla bitirmişti:
“(...) Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?”
Uğur Mumcu PKK terör örgütünü yazdıkça ona “Kürt düşmanı” iftirasını atıyorlardı, hedef gösteriyorlardı, tıpkı bugün olduğu gibi.
Nitekim Mumcu başına gelecekleri cinayetten kısa bir süre önce eşi Güldal Mumcu’ya anlatmıştı. Güldal Mumcu, ‘İçimden Geçen Zaman’ kitabında yaşadıklarını şöyle aktardı:
“1992 yılının sonbaharında bir sabah... Uğur gazeteleri okumuş, ayakta duruyor. Ben yine bordo koltuktayım. Birden, ‘Güldal’ dedi, ‘Bunlar beni öldürecekler!’
‘Kim?’ dedim.
Yaşar Kaya’nın Özgür Gündem gazetesindeki makalesini gösterdi, şu satırları okudum:
‘Kürtler Cumhuriyet’in kurulmasında temel taş oldular. 1925’ten sonra Kürtler inkâr edildi. Bu konuda Mumcu’nun Kürtler için istediği bir şey var mı? Herkes maskesini çıkarsın!... Yoksa yüzlerindeki maskeyi biz yırtacağız. Biz yırtmazsak bile Kürt halkının dinamiği yırtacak. Herkesin notu, karnesi belli olmuştur. Kürt düşmanlığı yapmamak bile namus borcudur...’
‘Nereden çıkarıyorsun?’ dedim.
‘Halkın dinamiği yırtacaktır, sözünden. Bundan daha açık söyleyemezler’ dedi.” (Sayfa 47-51)
Uğur Mumcu, PKK’nın dış desteği yanında örgütün elebaşısı olan Öcalan ve yurtiçindeki karanlık ilişkileri araştırıyordu. 1970’lerde aynı suçtan yargılanan kişilerden daha hafif ceza ile kurtulan Öcalan’ın, Maliye Bakanlığı’ndan aldığı bursun kesilmesi gerekirken 1980’e kadar devam ettiği ve bir şekilde korunduğunu araştırıyordu.
Güldal Mumcu’nun kitabında anlattığına göre 1970’lerde savcı olan ve 1993 yılında DYP’den milletvekili olan Baki Tuğ, Uğur Mumcu’ya, “Bana onun MİT görevlisi olduğuna dair bir yazı gelmişti. Arşivimde olma olasılığı yüksek. Çarşamba günü gelin, bulmuşsam belgeyi size veririm” dedi.
Ancak o görüşme gerçekleşemedi, çünkü pazar günü arabasında bomba ile havaya uçurulan Uğur Mumcu, o görüşmenin olacağı gün gözyaşları içinde toprağa veriliyordu, arkasında da tamamlayamadığı “Kürt Dosyası” isimli kitabı bırakarak...
HÂLÂ O TUĞLANIN ÇEKİLMESİNİ BEKLİYORUZ
GÜLDAL Mumcu, kaybettiği eşi Uğur Mumcu’nun ablası Beyhan Gürson ile 4 Nisan 1995 günü saat 14.30’da soruşturmayı yürüten savcı Kemal Ayhan’ın odasına gider.
Bir yıldan fazla süren soruşturma sonucunu merak eden Güldal Mumcu, “Acaba olayın failleri hakkında bir kanaatiniz oluştu mu? Sizi temin ederim söyledikleriniz burada kalacaktır” diye sorar.
Kemal Ayhan, “Uluslararası istihbarat örgütleri, biraz mafya ve karanlık güçler” cevabını verir. 26 Haziran 1995 günü savcı Kemal Ayhan, eşi ve çocuklarıyla tatilde olduğu sırada evinde ölü bulundu, otopsi bile yapılmadan defnedildi. Güldal Mumcu, o süreçte dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ile yaşadığı bir diyaloğu aktarır: “Avukat Sayın Emin Değer’in de bulunduğu bir gün bizim eve gelen Mehmet Ağar, cinayetin karmaşıklığını anlatmak için, ‘Öyle bir iş ki, bir duvar gibi... Bir tuğla çekersek duvar yıkılır’ dedi. Ben de kendisine ‘Çekin o zaman’ cevabını verdim. ‘Çekemem, yapamam’ dedi.”
Ağar bunu reddetti ama Türkiye 27 yıldır hâlâ gerçeğin önündeki tuğlanın çekilmesini bekliyor.
İSRAİL BÜYÜKELÇİSİ: ÖLDÜRÜLMEKTEN KORKMUYOR MUSUNUZ?
GÜLDAL Mumcu, Uğur Mumcu’nun araştırmalarının sonucunda vardığı noktayı şöyle aktarıyor kitabında: “Uğur Türkiye’de yaşanan terör olaylarını, Kürt isyanlarının karmaşık arka planını araştırdıkça, tahmin edilemeyecek birçok ilişkiye, ilginç bağlantılara, CIA, MOSSAD ve MİT ile Emniyet ve askeri istihbarat dahil birçok ülkenin istihbarat örgütünün varlığına ve bu arada Barzani’nin MOSSAD ve CIA ile ilişkilerini ortaya koyan yayınlara ulaşıyordu.”
Yazdıkları hem yurtiçinde hem de yabancı ülkeler tarafından yakından takip ediliyordu. Güldal Mumcu, Uğur Mumcu’nun otomobili içinde havaya uçurulmadan iki hafta önce İsrail büyükelçisiyle yaptığı görüşmeyi aktarıyor: “8 Ocak 1993 günü İsrail büyükelçisi Uğur’u görüşmeye çağırdı. Döndüğünde, sohbet ettiklerini, ne için çağrıldığını tam anlayamadığını ama konuşmanın bir yerinde büyükelçinin ‘Öldürülmekten korkmuyor musunuz?’ diye sorduğunu söyledi.”
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/guldal-bunlar-beni-oldurecek-41426781