Güven boşluğunu panik dolduruyor
Banu Güven topluma hakim olan endişe ve paniği DW Türkçe'de yazdı
Korona'dan korunması gerekirken sokağa dökülen insanlar, sohbet gruplarında yayılan "hükümet burayı da izliyormuş" mesajları... Banu Güven topluma hakim olan endişe ve paniği DW Türkçe'de yazdı
Otoriter yönetimlerin bilgiyi ve hakikati halktan esirgemesiyle doğan boşluk, kriz dönemlerinde rivayet, dedikodu, dezenformasyon ve panikle doluyor. İktidarların bilimin gereklerini ve kamu yönetiminin esaslarını iplemeden, gündelik çıkarlarını korumak için kafalarının dikine gide gide aldıkları kararlar, yürürlüğe soktukları uygulamalar böyle dönemlerde paniği körüklüyor, korkuyu büyütüyor.
Büyükşehirlerde ve Zonguldak'ta, başlamasına 2 saat kala açıklanan sokağa çıkma yasağının panik yaratması da bu yüzden. Herkes, pat diye duyurulan bu yasağın yine birinin aklına eserse, pat diye uzatılabileceğini düşünüyor. Bunun ihtimaller dahilinde olduğunu düşünüyor. Sokağa çıkma yasağının plansız programsız, "Endişe etmeyin, temel ihtiyaçlarınızı karşılayabileceksiniz" diye halkı hazırlamadan, belediyelerle paylaşmadan, adeta baskın yaparmışçasına açıklanması zaten başlı başına yukarıdaki endişeyi haklı kılan bir pratik. İçişleri Bakanı diyor ki: "İşin başından itibaren Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla gerçekleşen bir süreç yönetimi ortadadır." Evet, nasıl bir süreç yönetimiyle karşı karşıya olduğumuz ortada. Vatandaş da bu yüzden panik halinde.
Banu Güven
"Sokağa çıkma yasağı ilan edildi" haberinin gelmesiyle, AKP seçmeni olsun olmasın, insanların virüsü kapma pahasına kendini sokağa atması, ekmek kuyruğuna girmesi bu yüzden. Vatandaş, ekmek almaya çıkmanın da yasaklanabileceğini, su almaya bile gidemeyebileceğini düşünüyor. Türkiye'de karar verici her şeyi yasaklayabilir kabulü var bir kere. Hayatımızda akla ve mantığa sığmayan o kadar çok şey var ki, bu da ihtimal dahilinde görülüyor.
Akla aykırı bazı paylaşımların WhatsApp gruplarında dolaşım rekor kırması da bundan. Sizin de annenizin, babanızın, kardeşinizin ya da arkadaşınızın boş bulunup paylaştığı "Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika ülkelerinin hükümetleri WhatsApp, Twitter, Facebook ve diğer iletişim kanalları ile bu kanallar üzerinden yapılacak tüm konuşmaların kaydedilmesi konusunda bir anlaşmaya vardılar. Tüm telefon görüşmeleri ve WhatsApp üzerindeki tüm mesajlar ve aramalar kaydedilecek. Twitter denetlenecek" diye başlayan bildirim gibi…
İnsanları sindirmeye yönelik olduğu her satırından anlaşılan ve çeviri de kokan bu bildirimde, uygulamanın "organize suç ve terörizmi takip amaçlı olduğu" belirtiliyor. "Hükümetlere, yasalara ve ahlaka aykırı" bildirimler yapılmaması isteniyor. Bildirim, "Bugün bu bilgiyi tüm sevdiklerinize ve arkadaşlarınıza gönderin. Yazdığınız ya da konuştuğunuz her şey aleyhinize kullanılabilir ve bu kesinlikle şaka değil! Acil olarak paylaşın!" diye bitiyor. Bu yalan bildirimin her satırı otoriter bir iktidarın trol karargâhından çıkmış görünüyor.
WhatsApp gruplarında dolaşan başka bildiriyi de noktasına virgülüne dokunmadan aktarayım: "Arkadaşlar bu grubu yeniden aynı katılımcılarla oluşturmak için yeni gurup oluşturmak gerekiyor... çünkü devlet tüm WhatsApp gruplarını incelemeye almış.. dolayısıyla gurubu boşaltıp yenisi kurulduğunda, eskisinden bir geçmişe dönük inceleme yapılamıyor.. Gurubumuzu bu şekilde yeniden oluşturduk.. bunu İzmir'den bir ceza mahkemesi başkanının söylemi ile size iletmiş olayım... sizler de aynısını varsa diğer guruplarınızda yapabilirsiniz.”
Bu mesaj da, ilkinin yerli versiyonu muhtemelen. Bu tür paylaşımların tek bir amacı var: İnsanları WhatsApp, Telegram, Signal gibi özgürce haberleştikleri mesajlaşma platformlarında da tedirgin etmek, özellikle Korona salgını gibi iyi idare edilemeyen bir krizde hakikati dile getirenler, sindirmek, sinmeyenlerin yaptıkları paylaşımların yayılmasını engellemek. Oltaya gelip bu yemi yutanlar, "Bu mesajın kaynağı nedir, böyle bir şey olabilir mi" diye düşünmeden, faydalı bir iş yaptıklarını zannederek bu mesajları yayanlar, bilmeliler ki, trollerin ve işverenlerinin amacına hizmet etmekteler, onların birer bayii haline gelmekteler.
Ne var ki, memlekette hakikati sindirme girişimleri sadece troller eliyle yapılmıyor. İktidar mecliste görüşülen torba yasa düzenlemesine eklediği birkaç maddeyle sosyal ağlarda ifade özgürlüğüne müdahalenin yollarını zorluyor. Bu maddeler yasalaşırsa, yabancı sosyal ağ sağlayıcıları Türkiye'de her türlü adli ve idari talebe cevap verecek bir temsilci belirlemek, daha önce yapmakları şekilde kullanıcı iletişim bilgilerini sunmak ve içerik kaldırmak zorunda kalacak. Bu kurallara uymamanın bedeli, platformu çalışmaz hale getirecek biçimde erişim yavaşlatma ya da 1 milyon liraya varan para cezaları gibi yaptırımlar olacak.
İktidar sosyal medyanın denetlenmesi konusunda giremediği yerlere işte böyle elini uzatıyor ve tam bir kontrol sağlamayı hedefliyor. İktidar totaliterliğe bir adım daha yaklaşıyor, o yaklaştıkça akıl uzaklaşıyor.
Banu Güven
Deutsche Welle Türkçe