Güvenli Bölge Barzani'ye mi teslim edilecek

5 Kasım 2007'deki görüşmeyle ilgili olarak kaldığımız yerden devam edelim. Erdoğan, gün gün şu açıklamaları yaptı: 

Güvenli Bölge Barzani'ye mi teslim edilecek




Müyesser Yıldız yazdı...

Suriye'nin kuzeyi için Ankara'ya göre, “Güvenli bölge”, ABD'ye göre “Güvenlik mekanizması” oluşturulmaya çalışılırken, yöneticilerimizden en çok şu sözleri duyuyoruz:

“ABD'nin bizi Münbiç'teki gibi oyalamasına izin vermeyeceğiz... Sonuna kadar gideceğiz... Bıçak kemiğe dayandı... ABD ile oldu oldu, olmadı kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.”

Dünkü yazımızda 2007 yılında Meclis'ten çıkan tezkereyle Irak'ın kuzeyine düzenlenmesi planlanan operasyon öncesinde de benzer açıklamaların yapıldığını, ancak sonrasında 5 Kasım 2007'deki Erdoğan-Bush görüşmesinin beklendiğini anlattık.

BİZ ELİ SİLAHLI KOVBOYLARDAN DEĞİLİZ

Şimdi de Suriye'nin kuzeyine ilişkin nihai karar için Erdoğan ve Trump'ın, New York'taki BM Zirvesi'nde yapacağı görüşme bekleniyor.

5 Kasım 2007'deki görüşmeyle ilgili olarak kaldığımız yerden devam edelim. Erdoğan, gün gün şu açıklamaları yaptı: 

 

12 Kasım: Kış şartları ağırlaşmadan bu iş olur. Karşı taraftan somut şeyler görmezsek operasyon yakındır.

13 Kasım: ABD Başkanı Sayın Bush'la görüşmemizde, Türkiye’nin gelmiş olduğu kritik noktayı en kararlı ve net biçimde ifade etme imkanı bulduk. Terörist eylemlerin Türkiye'nin kamu düzenini ve ulusal güvenliğini tehdit ettiğini, bu duruma karşı nefsi müdafaa noktasında bulunduğumuzu, Irak'ta etkili olan, koalisyon güçlerinin başı durumundaki ABD'nin somut işbirliğini beklediğimizi vurguladık. En önemlisi de bugün Türkiye’nin hazırlıklarını sürdürdüğü operasyon kararında ne kadar ciddi olduğunu, ülkemizin güvenliğini sağlamak adına bu zaafiyet noktasını askeri tedbirlerle gidermenin bizim için artık kaçınılmaz hale geldiğini anlattık. TBMM’nin, milletimiz adına verdiği karar ortadadır, açıktır, nettir ve öyle zannediyorum ki, bu karar en iyi şekilde de anlaşılmıştır.

14 Kasım: Öncelikli hedefimiz sınır ötesi operasyon değil, PKK’nın silahsızlandırılmasıdır. 

20 Kasım: Şu anda konuşacak hiçbir şeyi olmayanlar dikkat edin yatıyorlar kalkıyorlar, terörü konuşuyorlar. Gündemimiz bizim sadece terör mü bu ülkede? Hem terörle mücadele edeceğiz hem ülkemizin diğer sorunları üzerinde mesafe alacağız. Ama olayı sadece teröre kilitlerseniz... Sanki iki ay önce başladı bu ülkede terör. Buna karşı mücadele her zaman söylediğim gibi siyasi, diplomatik, askeri boyutu olan bir mücadeledir. Biz bu konuda çok fazla konuşmak istemiyoruz. Biz bu konuda da iş yapmak istiyoruz… Bu konuda AK Parti iktidarının şu ana kadar ne yaptığı, şu anda ne yapmak istediği ortadadır. Biz olaya tek boyutlu bakmıyoruz. Şimdi kalkmış, “Biz tezkereyi verdik”. Verdin, ne olmuş. “Ne duruyorsun?” diyor. Biz tezkereyi aldıysak, senden harekat emrini almadık ki! Sadece tezkere aldık ve bu tezkere içinde de ne yazdığı belli, bunun zamanını, şümulünü her şeyini kim belirleyecek, hükümet belirleyecek... Biz afedersin eli silahlı kovboylardan değiliz. Yeri geldiği zaman onu kullanacak olan güvenlik güçlerimiz yeri geldiğinde kullanmasını da bilir. Ama siyasetçiden bu beklenmez. Siyasetçiden yönetim beklenir, aklıselim beklenir. Bizden duygusallık kimse beklemesin. Biz aklıselim ile akılla, bilgiyle, tecrübeyle bu kararlarımızla bunun çalışmalarını yapıyoruz, yapacağız... Er geç bu işi de başaracağız. 

24 Kasım: Mahrem anlaşmalar ilân edilmez.

7 Aralık: Pişmanlık Yasası, Terörle Mücadele Yasası, adına ne derseniz deyin, bu çalışmalardan beklenen sonuç o zaman alınamamıştı. Ama şu anda buna yönelik bir çalışmada netice alınabilir düşüncesinde olan görüşler var. Biz, bunların hepsine itibar ediyoruz.

BUSH: GET OUT FROM KÜRDİSTAN

Sonra mı?

O tezkere ancak 21 Şubat 2008'de kullanıldı ve Irak'ın kuzeyine kara harekâtı başladı. Erdoğan, “Gün birlik günüdür. Gün devlete sadakati gösterme günüdür” diyerek, harekâtın hedefinin PKK terörü olduğunu söyledi. 

Harekâtın üçüncü günü Barzani'nin operasonların durdurulması için Bush'a mektup gönderip, müdahale etmesini istediği ortaya çıktı.

Aynı gün ABD Savunma Bakanı Gates, askeri harekâtın tek başına sorunu çözmeyeceğini belirtip, Ankara'ya “Siyasi ve ekonomik adımlar atma” çağrısında bulundu. Peşinden Ankara'ya gelip, Türk askerinin bir-iki hafta içinde Irak'tan çıkmasının önemli olduğunu vurguladı.

Bu arada Başkan Bush da, “Get out from Kürdistan” açıklamasını yaptı.

Ve 29 Şubat; Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, “Zaman izafi bir kavramdır. 1 gün de 1 yıl da olur” sözlerinin üzerinden 1 gün geçmeden, birliklerimizin çekildiği bildirildi.

Dönemin Cumhurbaşkanı Gül'ün şu sözlerinin de altını çizelim:

“Türk Ordusu'nun kuzey Irak'ta karşılaştığı direnişin şiddeti, Türkiye'nin haklılığını ve terörist yapılanmanın büyüklüğünü göz önüne serdi. Kuzey Irak'a yapılan kara harekatında elbette şehit haberlerine üzülüyoruz, ancak geç kalsaydık daha fazla kayıp verebilirdik… PKK terör örgütünün büyük yapılanma içinde olduğu izlendi. Bu denli direniş de onu gösteriyor. Ağır silahları var, mevziler kazmışlar.” 

Bu bir haftalık süreçte en çok duyulan sözler, “Diploması, diyalog, siyasi çözüm” oldu. 

Nitekim önce Cumhurbaşkanı Gül, Talabani'yi Ankara'ya davet etti... Arkası ise çorap söküğü gibi geldi; Barzani'yle yakınlaşma... PKK'ya, “Silahı bırakın masaya gelin, her şeyi konuşalım” çağrıları... Malûm “Açılım-çözüm süreçleri”... Ve “Barzanistan”ı tanıma...

YENİ ÇÖZÜM SÜRECİ Mİ

Bugüne gelirsek; İktidar medyasının, “PKK'nın İngiltere temsilciliği” dediği Democratic Progress Institute (DPI)'ın, AB, İrlanda, Holanda ve Norveç hükümetleri tarafından desteklenen “Türkiye için zorlayıcı bir dönemde kapsayıcı diyaloğu desteklemek” projesi tam gaz sürüyor, sadece “Liberaller ve ikinci cumhuriyetçiler” değil, iktidara yakın Kezban Hatemi, Kadir İnanır, Nagehan Alçı gibi isimler bu toplantılarda boy göstermeye devam ediyor.

Bir başka gelişme; Mesut Barzani'den sonra başkan olan ve yemin töreninde Türkiye'yi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun temsil ettiği Neçirvan Barzani, geçen hafta HDP eş başkanı Sezai Temelli başkanlığındaki heyeti kabul etti. HDP heyetinin, çözüm sürecinin yeniden başlaması için destek talebinde bulunduğunu belirten Barzani, bu konuda ne gerekiyorsa esirgemeyeceklerini, sürecin başlaması ve başarısı için çabalarının süreceğini söyleyip, “Savaş hiçbir şeyin çözümü değil. Türkiye’de Kürt sorunu ancak barış ile çözülür. Barış için fırsatlar kaybedilmemeli” dedi. 

İSTANBUL'DA KİMLER TOPLANDI

Suriye meselesine gelirsek; Yine geçen hafta İstanbul'da ilginç bir toplantı yapıldı. Toplantının konusu, “Güvenli bölge” idi.

Kimler mi katıldı? ABD, Fransa, Kanada, İngiltere gibi 21 ülkeden konsolos, temsilci ve diplomatlar, ENKS (Suriye Kürt Ulusal Konseyi)'nin aralarında bulunduğu Suriye muhalefetiyle biraraya geldi.  

Önce ENKS ne, bunu anlatalım. 

2012 Temmuz'unda Barzani'nin çağrısıyla Suriye'deki tüm Kürt partilerin Erbil'de toplanıp, “Erbil mutakabıtını” imzalamasıyla oluştu. Bu toplantıya PYD'nin başı Salih Müslim de katıldı.  ENKS'nin Aralık 2012'deki toplantısına ise Türkiye'den Leyla Zana ile dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir gitti. Sonrasında, “Barzani ile PYD arasında sorun çıktı. Mutabakat yürümedi” vs. dendi.

ENKS'nin silahlı gücü de var. “Roj peşmergeleri” denilen bu güç, “Barzanistan”ın Peşmerge bakanlığıca eğitilip, donatıldı.

Yeni dönemde “Barzanistan” Başbakanı olan Mesrur Barzani'nin, Obama'ya, “PYD yerine peşmerge ile çalışarak, Türkiye'yle aradaki sorunu ortadan kaldırabilirsiniz” teklifinde bulunduğunu, 2014 yılında 29 Ekim günü Türkiye üzerinden Kobani'ye geçen peşmergelerin bunlar olduğunu, Trump göreve geldikten sonra ENKS yetkililerinin Washington'a davet edildiğini hatırlatıp, İstanbul'daki o toplantıya dönelim.

Basına kapalı toplantıyla ilgili olarak ABD’li yetkililere “Roj Peşmergelerinin bölgede rol üstlenmesiyle ilgili taleplerini ileteceklerini” söyleyen ENKS üyesi Abdulhakim Beşar, şöyle konuştu:

“Biz bölgede bir güvenli bölgenin oluşmasını istiyoruz. Ama burada Roj peşmergelerinin de yer almasını istiyoruz. Çünkü Peşmerge’nin eli temizdir, kimsenin kanına bulaşmamıştır. PKK’ye bağlı hiçbir silahlı gücün Fırat’ın doğusunda kalmaması gerekiyor.”

Gelişmeler bunlar... Diyeceğimiz ise şu:

İnşallah Erdoğan-Trump görüşmesinden sonra yeni ticaret anlaşmaları, Süleyman Şah Türbesi'nin eski yerine taşınması, Trump'ın Türkiye'yi ziyareti gibi “Kozmetik” adımlar karşılığında, yine bir “Çözüm süreci” ve “Terör koridorunun” yerini “Barzani koridorunun” alması gibi açılımlar gelmez!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com