Hafize Gaye Erkan’dan Beştepe’ye mesaj

“Güven ruh gibidir; terk ettiği bedene kolay kolay geri dönmez.”

Hafize Gaye Erkan’dan Beştepe’ye mesaj




Hafize Gaye Erkan’dan Beştepe’ye mesaj

ELİF ÇAKIR YAZDI

İstanbul Sanayi Odası Meslek Komiteleri Toplantısına katılan Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan Türk lirasına geçiş zamanının geldiğine inandığını söyledi, uyguladığı dezenflasyon sürecine iş dünyasından destek istedi. Merkez Bankası olarak enflasyonu tek haneli rakamlara ulaştırma ve bunu istikrara kavuşturma konusunda kararlı oldukları mesajını veren Erkan’ın konuşmasında asıl dikkatimi çeken ise şu sözleri oldu:

“Biz üzerimize düşeni yaparken sizin de buna inancınız olursa dezenflasyonu minimum maliyetle gerçekleştirebiliriz. Buna karşın hala ‘algı, kabul, itibar’ üçlüsü devreye girmiyorsa, daha yüksek bir maliyete katlanırsınız.”

Bu sözlerinin muhatabı kim?

Ya da şöyle soralım:

“Algı, kabul ve itibar üçlüsünü” devreye sokacak olan kim?

İş dünyası mı?

Böyle bir gücü, etkisi olsaydı şimdiye kadar bu üçlüye bir üçlü daha ekleyerek devreye girmesini sağlardı.

İş dünyası zaten yeterince destekliyor.

Bu üçlüyü devreye sokacak olan Beştepe, dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Enflasyonla mücadelenin etkili olabilmesi için Merkez Bankası başkanının ifadesiyle bu üçlü hem önemli bir araç hem de kolaylaştırıcı bir faktör.

Peki MB Başkanı Erkan neden bunu dile getirme ihtiyacı hissetti?

***

Erdoğan eskisi gibi değil, görünürde Merkez Bankası’nın işlerine karışmıyor.

Dikkatinizi çekiyordur muhakkak, Cumhurbaşkanı Erdoğan 14-28 Mayıs seçimlerinden bu yana Merkez Bankası’yla ilgili bir şey söylememeye dikkat ediyor.

Bugün ülkemizde politika faizi yüzde 40 ama Erdoğan’ın sesi çıkmıyor.

Faiz oranını 200 baz puan artırarak yüzde 19’a çıkardığı için Naci Ağbal’ı bir gecede görevden almıştı, televizyonlara çıkıp ağır bir şekilde eleştirmişti.

Ama şimdi televizyonlara çıkıp faizi yüzde 40’a çıkardı diye Merkez Bankası’nı eleştirmiyor, “Nass var nass, bir Müslüman olarak Nass’lar ne diyorsa onu yaparım” diyerek Merkez Bankası Başkanını görevden almıyor. TCMB başkan yardımcılarını, Para Politikası Kurulu üyelerini, Banka’nın genel müdürlerini değiştirmiyor.

Merkez Bankası’nın kararlarını Merkez Bankası’ndan önce açıklamıyor.

Şahap Kavcıoğlu dönemini hatırlayın, fotoğraf böyle miydi?

Merkez Bankası’na yönelik nasıl bir algı vardı? Cumhurbaşkanı Erdoğan söylüyor Merkez Bankası uyguluyordu. Erdoğan’ın lafını dinlemeyen Merkez Bankası başkanlarının CB kararnameleriyle bir gecede görevden alındığı, kendi kararlarını kendi veremeyen bir Merkez Bankası algısı vardı kamuoyunda.

Son dönemlerde artık ekonomi çevreleri Merkez Bankası’na bakmıyordu, Erdoğan’a bakıyordu.

***

Yine görünürde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kararlarına da karışmıyor gibi. Hatta öyle görünüyor ki ekonomi çevrelerine Şimşek’in kararlarına karışmadığının mesajını da veriyor gibi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 gün önce medyaya servis edilen partisinin MKYK’sında söyledikleri bunun bir örneğidir.

Hürriyet’ten Ebru Karatosun’un haberine göre toplantıda bir MKYK üyesi narenciyede son 30 yılın en çok hasadının olduğunu, ancak maliyetlerin çok yükseldiğini ve destek verilmesi gerektiğini ifade edince Cumhurbaşkanı Erdoğan “Mehmet Bey nerede? Ben Mehmet Bey’e karışmıyorum, kararları o kendisi veriyor” diyerek sözü Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e bırakmıştı.

Bu haber iktidarın bütün gazetelerinde büyük büyük puntolarla “Kararları Mehmet Şimşek veriyor ben karışmıyorum” başlığı ile haberleştirilmişti. (9 Kasım 2023)

Mehmet Şimşek’e “lafımı dinlemiyorsan, benim kararlarımı uygulamıyorsan sen yoluna ben yoluma arkadaş” demiyor.

Ne diyor, “kararlarına karışmıyorum, kararları kendisi veriyor” diyor.

Normal bir ülkede bir cumhurbaşkanı veya devlet başkanının bunu söylemesine ihtiyaç olur mu? Olmaz ama bizim ülkemizde ihtiyaç duyar hale geldik işte.

Bir parantez açalım…

Ama bütün bunlara rağmen, yani Şimşek’in ekonomiyi rasyonel zemine oturtacak adımlar atmasına, Erdoğan’ın ben karışmıyorum açıklamasına rağmen piyasalarda istenilen güven oluşmuyor, piyasalar temkini elden bırakmıyor…

Çünkü Erdoğan’ın bir gece yarısı kararnamesiyle Merkez Bankası başkanını görevden almayacağının garantisi yok. Erdoğan bir sabah uyandığında “faiz sebep enflasyon sonuçtur” tezime geri döndüm demeyeceğinin de…

Parantezi kapatalım ve devam edelim….

***

Peki Erdoğan bu aşamaya neden, nasıl niye geldi?

Erdoğan’ın “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezinin, ekonomiyi rasyonel politikalarla yönetmemesinin maliyeti ortada. Merkez Bankası’na karışmasının maliyeti ortada. Daha da önemlisi “faiz sebep, enflasyon sonuç” tezinin ve “nass var nass” söyleminin maliyeti Erdoğan için de artık taşınamayacak boyutta.

Dolayısıyla ekonomi çevrelerinde artık Merkez Bankası’na ve ekonomi politikalarına karışmadığı algısı oluşturmaya çalışıyor.

Ama yitirilen güven duygusu öyle bir iki açıklamayla yeniden kazanılmıyor maalesef. Algı bir kere oturdu mu hemen öyle kolay kolay değişmiyor.

Ne diyordu Kızılderili atasözü “Güven ruh gibidir; terk ettiği bedene kolay kolay geri dönmez.”

***

Aklıma takılan soruyu tekrar sormak istiyorum:

Merkez Bankası Başkanı neden “algı, kabul, itibar’ üçlüsü devreye girmiyorsa, daha yüksek bir maliyete katlanırsınız” deme ihtiyacı hissetti? Acaba diyorum, Erdoğan her ne kadar kamuoyunda açıktan Merkez Bankası’nın kararlarına karışmıyor gibi gözükse de kapalı kapılar ardından yine de şartları zorluyor olabilir mi?

Merkez Bankası Başkanı da kapalı bir şekilde “algı, kabul, itibar” üçlüsü devreye henüz yeterince girmiyor, bu olmazsa daha yüksek bir maliyete katlanırsınız mesajı mı verdi.

Sonuçta eğer Erdoğan politika faizinin yüzde 19 olmasına itiraz etmeseydi, Naci Ağbal’ı görevden almasaydı bugün ülkemiz böylesi bir maliyetle karşı karşıya olmayacaktı.

Bugün faiz oranı yüzde 40, Mehmet Şimşek ekonomide rasyonel zemine oturtma adımlarına rağmen enflasyon hala yüzde 70’leri zorluyor. Merkez Bankası Başkanının verdiği mesaj bu açıdan önemli, Beştepe’ye “algı, kabul, itibar” üçlüsünün devreye yeterince girmediğinde maliyetin daha da ağır olacağı uyarısını yapmakla haklı. Zira Erdoğan “karışmıyorum” demekle sorumluluktan kaçınmış, siyaseten uygun gördüğü an “değiştirme” seçeneğini mahfuz tutmuş olmuyor mu?

ELİF ÇAKIR / KARAR